Eğitim ihraç ediyoruz
Bugün dünyada üniversitelilerde 5 milyonlu öğrenci, kendi ülkesi dışında fıtığım alıyor. Bunun yakında 7 milyonuncu aşması bekleniyor. Bu öğrencilen “uluslararası öğrenci” diye tanımlayan İstanbul aydın sığınıveren mütevelli heyet başkanı Dr. Mustafa Aydın, Türkiye’de bu rakamın bugün 145 bin olduğunu, “hızmet ihracatçıları olarak” bu rakamın 350 bine çıkarmak için çalıştıklarını söylüyor. Eğitimin çarpan etkisine dikkat çeken aydın, “üniversiteler ne kadar aydınlık verirse o kadar rahat yürürsün” diye hatırlatıyor.
Eğitimci, girişimci, hizmet ihracatçısı ve sigara karşıtı kimliğiyle İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın sıra dışı bir kişi. Aslında Bil Kolejleri’nin kurucusu olarak tanınan birisiydi ancak O’nun farklılığını daha çok kurduğu Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu ile görülmeye başlandı. Çünkü bu okulda istihdam odaklı eğitimler veriyordu. Nitelikli ara eleman ihtiyacı duyanların aklına önce burası geliyordu. Genç işsizlik oranının yükseldiği, buna karşın nitelikli eleman ihtiyacının da arttığı bir zamanda istihdamı önceliğe almak, buna vizyoner yaklaşım tabii ki Mustafa Aydın’ın girişimci kimliğinin refleks bir sonucuydu. İstanbul Aydın Üniversitesi ise bugün, girişimciliği eğitiminin odağına almış durumda. Bu dönüşümü Dr. Mustafa Aydın, “Günümüzde üniversitelerin artık kendi işini kuracak olan, kendi işini yapacak olan insan kaynağına göre stratejisini yapması lazım. Tabii ki başkasının yanında çalışan insan da, kamuda çalışacak insan da yetiştirecekler. Ama artık bir misyon değişikliğine doğru gitmesi lazım üniversitelerin” sözleriyle açıklıyor. Nedir bu? Dr. Aydın’ın ifadesiyle, üniversiteden mezun olanın zihninde ‘memur olmak’ fikri olmadan, kendi kaynağını oluşturmak, kendi işini kurmak olacak.
Girişimci üniversiteye doğru
“İstanbul Aydın Üniversitesi olarak ağırlıklı olarak hem kendi yaratılışımdan, kendi iş hayatımdan, kendi geçmişime bakarak bunları hep ön plana çıkardık. Bir yere girip orda memur olmak veya iş aramaktan ziyade, kendi işini kuracak o iradeyi ortaya koyacak olan yeni gençleri, yeni düşünceleri, yeni anlayışların hayat bulması için uğraştık” diye söyleyen Mustafa Aydın, “Ben hayatım boyunca hep böyle yaptım zaten” diyor.
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 20 küsür yıl görev yaptım, mecburi hizmetimizi doldurur doldurmaz hemen ayrılarak bunun ilk örneği olarak, o dönemlerde oldukça yaygın olan dershane sektörüne girdim. Daha sonra bunları dil kurslarıyla sürdürdük. Daha sonra da bugün 150 civarında kolejleri olan Bil Kolejleri diye ifade etmiş olduğumuz 50 kampüste hayat buldu ve bu devam edip gidiyor. Yükseklisans ve doktora programlarıyla bugün Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı (AKEV) bünyesindeki Türkiye’nin en büyük vakıf üniversitesi pozisyonundaki 42 bin öğrencisi, 16 civarında fakültesi, 3 enstitüsü, 34 araştırma merkezi, 2 düşünce kuruluşu, 2 UNESCO kürsüsüyle, 350 yataklı hastanesiyle, diş hekimliği hastanesiyle gerçekten çok güçlü bir eğitim grubu olarak hayatına, yoluna devam ediyor.”
Mustafa Aydın, girişimcilik sözünün son 10-15 yıl literatürümüze girmeye başlandığına işaret ediyor. Girişimci üniversite, sanayi-üniversite işbirlikleri, girişimci lise, girişimci anlayış... “Eğer bunu devam ettirebiliyorsak, belirli kriterlerde bunları ararsak, bunun da ilerleyeceğini, güzel noktalara gelineceğine inanıyorum” diye belirtiyor. Ancak tüm bunların temelinde illa da “eğitim”in olması gerektiği vurgusu Mustafa Aydın’ın ısrarla üzerinde durduğu konu. “Eğitim ekonominin bir parçası olarak gözükmüyordu. Oysa ki ekonominin lokomotifi esasında eğitim, onun bile farkında değildik” diye de hatırlatıyor. Aydın söylerini şöyle sürdürüyor: “Biliyor musunuz, bütün sektörlerde çarpanlar etkisi yaratarak sinerji oluşturan tek sektör eğitim. Yani bugün turizme de gittiğiniz zaman, lojistiğe de, imalat sanayiye, gıdaya, tarıma gittiğiniz zaman hepsinin doğrudan iniltili olduğu alanın eğitim olduğunu görüyorsunuz. Sektörler arasındaki, sektörlerle bir araya geldiği zaman çarpanlar etkisi yaratarak sinerjiyi doğuran tek sektör eğitim.”
Bu etkiden dolayı DEİK Eğitim Ekonomisi İş Konseyi’nin kuruluşuna öncülük eden Mustafa Aydın: “İnsan kaynağı yetiştirmenin dışında eğitim ekonomiye de çok ciddi katkı sağlıyor, dünyadaki pazarına baktık. O dönem dünyadaki uluslararası öğrenci sayısı 5 milyon civarındaydı şimdi 6 milyona ulaştı. Bunların her gittiği ülkede bıraktıkları ortalama yıllık rakamlara baktık, her öğrencinin 40 bin dolar civarında rakam bıraktığını gördük, baktık ki 240 milyar dolarlık bir büyüklük var. UNESCO verilerine bakıyorsunuz 2020 yılında bu rakamın 7 milyona, ticaret hacminin 300 milyar dolara ulaşacağını öngörülüyor. Bugün uluslararası öğrencilerin 750 bini Amerika’da, 500 bini İngiltere’de, 400’er bini Fransa ve Almanya’da. 150 bini Çin’de, 150 bini Rusya’da, 150 bini Japonya’da, 200 bin civarında Kanada, 250 bin civarında Yeni Zelanda, Avusturalya ve 100 bin civarında Malezya’da. Biz artık bu lige girdik. Ama eğer 350 bini yakalarsak o zaman ana rol oyuncularından olacağız” diye belirtiyor.
Uluslararası öğrenci 4 milyar doları bırakıyor
Pazar büyük iş ciddi. Ülkemizin coğrafi konumunu, ulaşılabilirliğini, ekonomik olarak yaşam kalitesini, üniversitelerimizin durumunu ve dünyaya öğrenci gönderen ülkelerin yüzde 90’ının ağırlıklı olarak Avrasya coğrafyasında olduğunu göz önüne alarak, bu alanda ciddi politikaların belirlenmesi ülkemiz için büyük önem arzediyor. Bu nedenle Mustafa Aydın, TİM bünyesinde Eğitim Hizmet İhracatçıları Birliği Komitesi’nin kuruluşuna da öncelik eden bir kişi. Aydın, 8-9 yıl önce 30 bin olan uluslararası öğrenci sayısının bugün 145 binlere ulaştığını hatırlatıyor. Geçen ay YÖK’ün üniversitelerdeki program kontenjanlarının en fazla yüzde 50’sine kadar yurt dışından öğrenci kabul etme sınırlamasını kaldırmasıyla bu rakamın daha da artması bekleniyor. Mustafa Aydın’ın uluslararası ögrencilerin ekonomiye ilişkin katkısına ilişkin yorumu şöyle: “2023’te Cumhuriyetimizin 100. yılında bunu 350 binli rakamlara çıkarmayı hedefliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın öngörüsü de bu doğrultuda. Şu anda 4 milyar dolar girdi sağlanıyor. Bu perakende sektörüne, emlak sektörüne, turizme, sağlık sektörüne gidiyor. Dörte biri de üniversitelere. Bu girdi fiili olarak sadece ekonomiye yapılan katkı. Bir de bu çocuklarımızın mezun olmalarına mütakip, ülkelerinde fahri büyükelçileri olması var. Siz bir iş adamısınız ve çeşitli ülkelerde iş yapıyorsunuz. Peki o ülkelerde insan kaynağını nereden bulacaksınız? İşte bunları biz yetiştiriyoruz. Onunla sen o ülkenin düşünce yapısını, iş yapma şeklini, beklentilerini, ticari ahlakını çok iyi gireceksin. Sonuç itibariyle böyle baktığımız zaman eğitimin ne kadar geniş bir yelpazede bir sinerji yarattığını, çarpanlar etkisi yarattığını ülkenin ekonomisine, ülkenin tanınırlığına ve diğer sektörlerde çok faydalı birer etken olduğunu görebiliyoruz.”
Dr. Mustafa Aydın, ülkedeki 210’a yakın üniversitenin bu nedenle ekonomiye çok büyük katkılar sağlayacağı inancında. Çünkü gelen uluslararası öğrenci ülkede asgari 5 yıl kalıyor, hazırlık, lisans okuyor, doktora yapıyor. Öğrencinin ailesi geldiğinde de harcama yapıyor. Kimi turist olarak geliyor, bazen yerleşiyor. Sağlık sorunları varsa Türkiye’ye gelip hastasını tedavi ettiriyor, sağlık turizmine katkı sağlıyor. Aydın “Üniversiteler, bir ülkenin ekonomisini, siyasetini, kültürünü, tarımını, imalatını, bilişimini yönlendiriyor. Üniversiteler ne kadar aydınlık verirse o kadar rahat yürürsün. Bunu kalkıp da bir tarım sektörüyle, bir imalat sektörüyle mukayese edemezsiniz. Tarımcıyı da ben yetiştiriyorum, imalatcıyı da, siyasetçiyi de. Hepsini ben yetiştiriyorum. O zaman sen fabrikadan doğru ürün çıkartırsan hormonsuz çıkartırsan o da hormonsuz iş yapar. Ama sen buradan hormonlu insan çıkarırsan, onun ürünü de hormonlu olur” diye belirtiyor.