Dünya'nın yedek Ortadoğu'su: Latin Amerika
Latin Amerika bölgesinin kısa tarihi darbeler, ABD müdahaleleri, ekonomik krizler, yoksulluk ve istikrarsızlıklarla ile dolu. Özellikle son yıllarda, ekonomik krizlerin de etkisi ile siyasi istikrarı bir türlü sağlayamayan devletler, güçlenen su kartelleri ile mücadelede de yenik düşmek üzere. Bu durum ABD'nin yanı başında 'Başarısız devletlerin' ortaya çıkması ihtimalinin hiç uzak olmadığını gösteriyor.
Geçtiğimiz ay tüm dünya, Meksika’dan gelen görüntülerle büyük bir şok yaşadı. Uyuşturucu baronu El Chapo’nun oğlunun gözaltına alınması ile ayaklanan çete üyeleri, Culiacan kentini yerle bir etti. Hükümetin geri adım atması ile olaylar yatışsa da ortaya çıkan görüntü devletin karteller karşısında ne kadar aciz duruma düştüğünün son kanıtı oldu. Son 15 yılda 250 bin kişinin ölümüne neden olan uyuşturucu kartelleri, aynı zamanda Latin Amerika’da her türlü yasadışı ekonomik faaliyet üzerinde belirleyici durumda.
Gerçekte Latin Amerika’nın kaderinde istikrarsızlık yaratan tek unsur karteller değil. Askeri darbeler, ABD’nin müdahaleleri, ekonomik krizler, yoksulluk, şiddet, göç ve siyasal istikrarsızlık bölgenin değişmeyen konuları arasında. Bu durum Latin Amerika’nın yeni bir Ortadoğu olduğu konusunun daha açık dillendirilmesine neden oluyor.
Latin Amerika'nın darbeler tarihi
Latin Amerika tarihinde istikrarsızlık yaratan unsurların başında darbeler geliyor. Sıklıkla bölgeyi istediği gibi şekillendirmek isteyen ABD’nin desteklediği bu darbeler, siyasi istikrarsızlık ve diktatörlüklerin önünü de açıyor. Konu ile ilgili yapılan değerlendirmelerde ABD’nin bölgede son 100 yıl içerisinde gerçekleşen 40 darbe ve darbe girişiminde aktif bir şekilde yer aldığı belirtiliyor. Özellikle soğuk savaş sırasında gerçekleşen bu darbelerin ardından ABD bölgede Venezuela’ya yönelik düşmanca söylemi yanı sıra 2002’de Chavez’e yönelik darbe girişiminde de ön safta yer aldı. O gün için başaramasa da Venezuela halen ABD’nin bölgedeki en büyük düşmanı konumunda.
2014’te Maduro’nun başkanlığı üstlenmesinden bir yıldan az bir süre sonra uluslararası petrol fiyatları düşerken, Venezuela’da petrol üretimi önemli ölçüde azaldı. Petrol fiyatları düzelme eğilimine girse de ABD’nin Venezuela’nın devlet petrol şirketine uyguladığı ambargonun da etkisi ile üretim bir daha eski seviyeye ulaşamadı. Ülke yapısal sorunlarının da etkisi ile büyük bir ekonomik krize sürüklendi.
2015’ten sonra 3 milyon vatandaşının mülteci durumuna düştüğü ülke, ABD’nin başını çektiği yaptırımlar nedeniyle zor günler geçiriyor. Mayıs ayında başarısız bir darbe girişimini atlatan Maduro, uluslararası alanda da hedef tahtasına oturmuş durumunda. Bölge ülkeleri Arjantin, Şili ve Paraguay Venezuela karşıtı politika yürüten ülkelerin başında geliyor. Venezuela’da siyasi krizin en sıcak günlerinin yaşandığı mayıs ayında ise ABD desteğinde Kolombiya ve Brezilya’nın ülkeye müdahalesi bile gündeme geldi.
Latin Amerika demek ekonomik kriz demek
Latin Amerika aynı zamanda ekonomik kriz demek. Bölge ülkeleri Brezilya, Arjantin, Meksika ve Şili bölgenin en önemli ekonomileri olmalarının yanı sıra bu ülkelerdeki ekonomik gelişmeler bölgenin diğer ülkelerini de doğrudan etkiliyor. Geçtiğimiz yıl para birimi peso’nun aşırı değer kaybetmesi ile ekonomik krizin başladığı Arjantin, halk ayaklanmaları yanı sıra sıkı bir kemer sıkma politikası uygulama başladı. IMF tarihinin en büyük kredisi olarak 57 milyar doları bulan kurtarma paketi imzalayan ülkede ekonomik kriz, devlet başkanı Mauricio Macri’yi de koltuğundan etti.
Venezuela’nın yaşadığı ekonomik kriz ise çok daha ağır şartlarda ilerliyor. Kıtlık ve yağmacılığın başladığı ülkede, hiperenflasyon nedeniyle para biriminin aşırı değer kaybetmesi halkın takasa yönelmesine neden oluyor. 30 milyon nüfusa sahip ülkede, kriz nedeniyle 3 milyonu aşkın kişi komşu ülkelere göç etti. UNICEF’in son açıkladığı rapora göre ülkede okul çağındaki 1 milyon çocuk ekonomik nedenlerle okulu bırakmış durumda.
Yoksulluk ve şiddet sarmalı
Latin Amerika ülkelerinin siyasi istikrarsızlık ve ekonomik kriz geçmişleri, bu ülkelerin toplumsal anlamda da diken üstünde tutuyor. Son olarak Ekvador’da IMF’in kemer sıkma politikalarına ve zamlara karşı başlayan gösterilerin yanı sıra Şili’de halkın toplu taşıma zamlarına karşı sokağa çıkması; gelir eşitsizliğine karşı bir tepki anlamına da geliyor. Şaşırtıcı olmayacak şekilde Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’ye göre Şili ve Meksika, 36 ülke arasında en zenginler ve en yoksullar arasındaki uçurumun en yüksek olduğu ülkeler. Latin Amerika, aynı zamanda Gini katsayısına göre gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu 20 ülkeden 15’ine ev sahipliği yapıyor. 2000’lerin başında eşitsizliği azaltmaya yönelik girişimler olsa da, bölgede son dönemlerdeki ekonomik büyümenin yavaşlaması, elde edilen kazanımları tehlikeye attı.
Latin Amerika’da zengin ve fakir uçurumu sosyal hayatın tüm alanlarında bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarken, bölgedeki zenginliğin kaynakların-dan biri olan uyuşturucu kartellerine ise ayrı bir parantez açmak gerekiyor. ABD gibi devasa bir pazarın yanı başında ortaya çıkan Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar ile yaygınlık kazanan uyuşturucu kartelleri, Meksika başta olmak üzere bölgede oldukça güçlü durumda. Son yaşanan olayların gösterdiği gibi devlet içerisinde devlet gibi davranan karteller, yılda 15 ila 55 milyar dolarlık bir ekonomik gücü kontrol ediyor. 2006’da kartellere karşı açılan savaşta ise şu ana kadar 300 binden fazla insan hayatını kaybetti. Meksika’nın önemli sorunlarından biri ise suçların cezalandırılmaması, öyle ki ülkede işlenen suçların sadece yüzde 1’i cezalandırılabiliyor.
ABD’nin yanı başında 'başarısız devletler'
Modern dünya sisteminde egemen devletin toprakları ve halk üzerinde otorite yansıtamaması ve ulusal sınırları koruyamaması, devletin temel iki işlevini yerine getirememesi dolayısıyla bunların başarısız devletler (failed state) olarak tanımlandığını gösteriyor. Günümüzde Suriye ve Afganistan başta olmak üzere başarısız devlet olarak tanımlanan bazı ülkeler var. Dünya Bankası’nın 2002’de yayınladığı Stres Altındaki Düşük Gelirli Ülkeler Raporu, bölgede Haiti’yi başarısız devlet olma konusunda riskli kabul ederken, geride bıraktığımız yıllarda Latin Amerika’da da başarısız devlet olabilecek bazı ülkeler de ortaya çıktı.
Latin Amerika’nın içinde bulunduğu durum, aslında başarısız devlet tartışmalarının yeniden başlaması için içerisinde birçok unsuru barındırıyor. Bazı uzmanlara göre ordunun bile başarısız kaldığı suç örgütlerine karşı devletin müdahalesinin yetersizliği, ABD’nin hemen güney sınırında artık bir ulus devletin olmadığını gösteriyor. Meksika’nın şiddet karşısında yaşadığı çaresizlik, ekonomik kriz ve sosyal adaletsizlik yaşayan ülkeler ve siyasi istikrarsızlıklar bölgede huzurun çok da kolay kurulamaya-cağını gösteriyor. Bölge ülkeleri çok partili seçimler açısından demokrasiyi özümsemiş olsa da, hiç kimse artık başarısız Latin devletlerinin oluşamayacağını garanti edemiyor.
- Kaynak laneti
- Latin Amerika'nın dünya içim önemi özellikle üzerinde bulunduğu Jeo-stratejik konumdan kaynaklanıyor. Süper güç ABD'nin hemen yanı başında yer alan Latin Amerika, çok uzun yıllar bu ülkenin arka bahçesi olarak değerlendirildi. Bölgeyi önemli kılan unsurlardan bir diğer ise zengin yer altı kaynakları. Venezuela 2011'de Suudi Arabistan'ı geçerek dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesi haline geldi. Ülke aynı zamanda en büyük boksıt, altıncı doğalgaz kaynaklarına sahip durumda. Bölgede Peru da madencilik açısından ön plana çıkan bir diğer ülke. 2007'de devasa uranyum rezervlerinin keşfinin yanı sıra Peru, lıtyum, bakır ve çinko açısından da zengin yataklara sahip. Latin Amerika su kaynakları açısından da oldukça zengin. Dünyanın en büyük 25 nehrinin 4'üne ev sahipliği yapıyor. Brezilya ise dünyada temiz su kaynaklarının beşte birine sahip.
- Şiddetin başkenti
- Latin Amerika, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 8'ine ev sahipliği yapıyor. Bununla beraber dünya üzerindeki cinayetlerinin yaklaşık üçte biri bu bölgede yaşanıyor. 2016 itibariyle bu günde 400, yılda 146 bin cinayet anlamına geliyordu. Yine de suç konusunda bölge ülkeleri arasında tem bir homojenlik yok. Bölgede en kalabalık ikinci ülke olan Meksika'da geçtiğimiz yıl 33 binin üzerinde cinayet işlendi. Meksika'nın yanı sıra Brezilya, Guatemala, El Salvador ve Honduras, uzun süredir siyasi ve uyuşturucu ticaretine bağlı şiddet eylemlerine sahne oluyor.