Dünya liderleri halklarına petrolle ilgili gerçeği söylemeli
Petrol dünyayı yönetiyor. Amerikan petrol devi Chevron’un CEO’su Mike Wirth’in Aralık ayı başlarında Houston’da düzenlenen Dünya Petrol Kongresi’nde kısaca ifade ettiği şey buydu. Wirth yaptığı açıklamada, petrol ve gazın vazgeçilmez olduğunu ve gelecekte de küresel ekonomi için vazgeçilmez olacağına dair görüşünü dile getirdi.
Söyledikleri Suudi Arabistan’ın petrol üretim şirketi Saudi Aramco’nun CEO’su Amin Nasser tarafından da tekrarlandı. Toplantıda konuşan Nasser, petrol ve gazın küresel enerji geçişi sırasında ve sonrasında temel ve önemli bir rol oynayacağını kamuoyu önünde kabul etmenin bazıları için zor olacağını, ancak enerji fiyatları dayanılmaz derecede yükseldiği ve ülkelerin net sıfır taahhütleri başarısız olmaya başladığı için, bu gerçeği kabul etmenin enerji güvensizliği, yüksek enflasyon ve toplumsal huzursuzlukla uğraşmaktan çok daha kolay olacağını söyledi.
Bu, birçok kişinin duymak isteyeceği bir şey değil. Biden yönetimi, AB liderleri, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve çevre aktivistleri kesinlikle duymak istemese de, bu kabul edilmesi gereken acı bir gerçektir.
Avrupa şu anda rekor gaz fiyatları ile mücadele ediyor olsa da, gaz stokları, soğuk geçen kış mevsimleri nedeniyle son on yıllık dönemde hiç olmadığı kadar hızlı tükeniyor. ABD’de ise ülkenin fosil yakıt tüketimini azaltma vaadiyle iktidara gelen yönetim için benzin fiyatları en büyük öncelik haline geldi. Dolayısıyla, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, petrol ve gazdan vazgeçmek düşünüldüğü kadar kolay olmayacaktır.
Petrol ve gaz sektörüne yapılan yatırımın iki yıl üst üste yetersiz kalmasıyla birlikte, fiyat şokları ve enerji kıtlığı kapıda. Petrol ve gaza yönelik küresel talebin artmasına rağmen bu yıl sektöre yapılacak yatırımların 341 milyon dolar olması bekleniyor. Ancak bu rakam pandemi öncesindeki 525 milyar dolarlık yatırım seviyesinin yüzde 35 altında.
Petrol ve gaz yatırımlarının pandemi öncesi seviyelere dönmesi ve piyasa dengesini yeniden sağlamak için 2030’a kadar bu seviyelerde kalması gerekir. Bu kış Avrupa ve Asya’daki enerji krizi, önümüzdeki yıllarda neler olabileceğinin adeta bir ön izlemesidir.
İngiltere ve İsveç gibi bazı ülkelerin kömür santrallerini yeniden faaliyete geçirmek zorunda kalması tesadüf değil. Burada İngiltere’nin amacı gaz krizi devam ederken elektrik talebi ile arz arasındaki boşluğu doldurmakken, İsveç de rüzgarın az olması ve bazı santrallerin kapanmasından dolayı enerji kıtlığı yaşayan Polonya’nın elektrik kesintilerinden kurtulması için ülkeye elektrik ihraç etmeyi amaçlıyor.
Dünya liderleri, halklarına küresel petrol talebi ve petrolün geleceği ile ilgili gerçeği söyleme ve kıtlık grevlerinden önce harekete geçmekle yükümlüdür. Dünya, yetersiz yatırımların sonucu olarak 2022’nin sonunda veya 2023’ün başlarında günde 5-7 milyon varil olarak tahmin edilen bir arz açığıyla karşı karşıya kalabilir.
Petrolü ve enerjiyi en iyi anlayan ve petrolün önemiyle ilgili hiç şüpheye düşmeyen tek dünya lideri Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den başkası değil. Putin Rusya’yı dünyanın enerji süper gücü haline getirdiği gibi, gerektiğinde ekonomik, jeopolitik ve stratejik nüfuzunu kullanmaya da hazır bulunuyor.
Putin’in yüz milyarlarca dolar harcayarak Rusya’nın Arktik bölgesindeki devasa petrol ve doğal gaz rezervlerini geliştirmeye tüm hızıyla devam etmesi, petrol ve gazın gelecekte de küresel ekonomiyi yönlendirmeye devam edeceği yönündeki kabulün altını çiziyor.
Buna karşılık, ABD Başkanı Joe Biden’in enerji politikası karışık ve çelişkili. Benzinin artan pompa satış fiyatını durdurmak için, OPEC+’ten üretim artışı talep eden Biden, enerji geçişi çabalarına ters düştüğü için ABD kaya petrolü üreticilerinden üretimlerini artırmaları yönünde hiçbir talepte bulunmadı.
Biden, OPEC+’ten üretimi artırmasını isteyerek meseleyi uluslararası bir boyuta taşımaya çalışsa da, benzin fiyatlarındaki artış küresel petrol piyasasındaki ham petrol kıtlığından değil, yüzde 6,8’e ulaşacağı tahmin edilen artan enflasyondan kaynaklanıyor.
Çeşitli iddiaların aksine, hem artan dünya nüfusu, hem de büyüyen küresel ekonomi dolayısıyla petrol 21’inci yüzyıl boyunca ve belki de daha sonraki yüzyıllarda da küresel ekonomiye yön vermeye devam edecektir. Petrol olmadan, dünya şu anda 7,9 milyardan 2050’de 9,7 milyara çıkması beklenen büyüyen bir nüfusu ve yine şu anda 91 trilyon dolardan 2050’de de 245 trilyon dolara çıkması beklenen küresel bir ekonomiyi nasıl besleyebilir? Peki durum böyle ise, dünyada en son petrolü kim üretecek?
- Dünya liderleri, insanlığın iki seçeneği olduğunu görmelidir. İlki, çevre aktivistlerinin son otuz yıldır yaydığı, iklim değişikliğinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli bile olmayan varoluşsal tehditleri ile ilgili yersiz uyarıları ve yanıltıcı bilgileri göründüğü gibi kabul etmektir.
Nitekim fosil yakıtlardan vazgeçmek, küresel ekonominin çöküşüne ve dolayısıyla, açlığa, salgınlara ve hatta büyük güçlerin kalan mevcut enerji kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığı nükleer savaşlara ve nihayetinde insanlığın ölümüne yol açabilir.
İkinci seçenek, alternatifler bulunana veya geliştirilene kadar emisyonları azaltarak petrol ve gazı kullanmaya devam etmektir.
İnsanlığın ezici bir çoğunluğunun koşulsuz bir biçimde ikincisini tercih edeceğinden şüphem yok.