Dünya e-atık çöplüğüne dönmek üzere
Elektronik ürünler olmadan bir yaşam hayal etmek zor olsa da, bu ürünlerin ortaya çıkardığı atıklar, karbon ayak izini azaltma çabalarının önündeki en büyük engellerden biri haline geldi.
Dünyanın en hızlı büyüyen evsel atığı olan e-atık kapsamına, her türlü bozuk, tamir edilmeyen ve kullanılmayan elektronik eşyalar giriyor. Zararlı maddeler ve değerli materyalleri bir arada bulunduran e-atıkların uygun şekilde toplanması, işlenmesi ve geri dönüştürülmesi ise hem çevre hem de ekonomi açısından büyük öneme sahip.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Filiz Karaosmanoğlu’na göre günlük yaşamda ve endüstride çıkan tüm atıklar gibi faydalı kullanım ömrünü tamamlamış, bozulmuş, kırılmış elektrikli ve elektronik eşyaların atık önceliklemesine göre en iyi şekilde yönetilmesi gerekiyor. Bu nedenle atık oluşturmama, mümkün en az atığı çıkarma, yeniden kullanım, geri dönüşüm, enerji ve/veya malzeme geri kazanımı ve bertaraf sıralamasına uyulması şart. Ayrıca öncelik yaşam ömrü uzun ürünlerin satın alınması iken bu ürünlerin kılavuzlara uygun kullanılması ve gerektiğinde tamir edilerek ömürlerinin uzatılması da diğer önlemler olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Yetkilendirilmiş Kuruluşu AEEE Ekibi de buzdolabı, çamaşır makinesi gibi büyük ev eşyalarının, evlerde fazla yer kapladıkları için atık oldukları an evden uzaklaştırılırken; bilişim ekipmanları olarak gruplandırabileceğimiz tablet, cep telefonu, dizüstü bilgisayar ve fotoğraf makinesi gibi cihazların hem duygusal bağ hem de bu cihazlarda kişisel verilerimizin bulunması sebebiyle atık olarak görülmeyip; geri dönüşüme göndermek yerine çekmecelerde saklandığını belirtiyor. Oysa e-atık geri dönüşü ile açığa çıkan değerli materyallerin yeni ürünlerin üretiminde hammadde olarak kullanılması, doğal kaynakların korunması anlamına geliyor.
Çöpe giden ekonomik değer
Karaosmanoğlu’na göre e-atıklar arsenik, cıva, kadmiyum, krom, kurşun gibi ağır metalleri, zararlı kimyasalları içermeleri dolayısıyla yeterli tesislerde işlenmeli ve bu işlenme sırasında insan ve gezegen için zararlı maddelerin, iklim krizine sebep olan sera gazlarının çıkışı ve havayı kirletmelerinin engellenmesi gerekiyor. “Yasa dışı uygulamalarda çalışanlar ciddi sağlık problemleri yaşıyor. E-atıklarda rezervleri sınırlı olan altın, bakır, indiyum, nikel, platin gibi kıymetli elementler ile cam, demir-çelik, pirinç, plastik bulunuyor. Bunların hepsi ekonomik açıdan değerlidir.” şeklinde konuşan Karaosmanoğlu’na göre e-atıklar kıymetli, yerli ham maddeler olmaları dolayısıyla döngüsel ekonomide istihdam ve gelir yaratmak için Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021 hedefleri gereği de büyük öneme sahip.
2019 verilerine göre dünya genelinde e-atığının sadece yüzde 17,4’ü geri dönüştürülebiliyor. Bu aynı zamanda, yüksek değerli, geri kazanılabilir malzemelerin yeniden kullanılmak yerine çoğunlukla çöpe atılması demek. Halen 78 ülkede bu konuda yasal bir mevzuat bulunsa da uygulamada zorluklar yaşanmaya devam ediyor.
BM Üniversitesi E-Atık İzleme 2020 Raporu’na göre 2019’da dünya genelinde 53,6 milyon ton e-atık üretilirken, bu durum geri dönüşüm oranının düşük olması nedeniyle 57 milyar dolar değerindeki altın ve diğer değerli bileşenlerin israf edilmesi anlamına geliyor. Birçok ülke, büyük miktarlardaki atılan ürünleri kaynak verimli bir şekilde ele almakta zorluk çekerken, dünyada en fazla elektronik atığın ortaya çıktığı ülke sıralamasında ABD, Çin ve Japonya önde geliyor. Norveç ise Avrupa sıralamasının zirvesinde yer alıyor.
Türkiye'nin mevzuatını güncellemesi gerekiyor
Türkiye’de ömrünü tamamlamış elektronik eşyalardan en yüksek verimi alabilmek ve çevre etkilerini en aza indirmek için 2012 yılında kabul edilen Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği, üreticilere pazar payları ölçüsünde piyasada eski ürünleri toplama, geri dönüştürme ve geri kazandırma zorunluluğu getiriyor. Şirketlere verilen bu görev, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilen bir kuruluş aracılığıyla yerine getirilebiliyor ve yetkilendirilmiş kuruluşlar, ilgili şirketlerin üye oldukları dernekler tarafından kurulup çalıştırılabiliyor.
Akademi Çevre - Çevre ve Atık Yönetimi Direktörü Cem Ferda Tunçer, Avrupa Birliği mevzuatına uyum kapsamında 2012’de kabul edilen yönetmeliğin ikinci AB Direktifi ve Döngüsel Ekonomi Eylem Planı (2018/849) çerçevesinde henüz güncellenmediğini vurgulayarak mevzuattaki belirsizlikleri evsel ve evsel olmayan AEEE tanımlarının net bir şekilde ifade edilmemiş olması, denetimlere ilişkin kesin ve belirleyici hükümlerin yer almıyor olması, finansal sistemin yönetiminin tanımlanmıyor olması ve tüketicilerin AEEE sistemine nasıl dâhil olabileceğine dair yönlendirmelerin bulunmuyor olması olarak sıralıyor.
Tunçer ayrıca, mevzuatta verilerin paydaşlara açık olmamasını da e-atık yönetiminde etkin bir çevre politika zemini oluşturulamaması noktasında yönetmeliğin uygulamada yetersiz kalmasına neden olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin de e-atıkların artışının önüne geçebilmek için, mevzuatta güncelleme çalışmalarına bir anda başlaması gerekiyor.
Karaosmanoğlu’na göre ise Türkiye’de mevcut tesisler, e-atık bileşenlerin tümünü elde edebilecek teknik yeterliliğe sahip değil ve mevzuat gereğince demir-çelik, plastik, cam, bakır gibi bileşenlerin ayrılması noktasında faaliyet gösteriyor. Ancak akıllı telefon, elektronik devre kartı gibi ürün atıklarının içerdiği kıymetli elementlere ulaşmak mümkün olmadığı için en iyi teknolojiye sahip rafinerilere de ihtiyaç bulunuyor.
Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Yetkilendirilmiş Kuruluşu AEEE Ekibi ise ikinci el piyasasında gözlemlenen talep artışı nedeniyle Yenilenmiş Ürünlerin Satışı Hakkında Yönetmelik’in hazırlandığını ve mevzuatta yeni ve özel bir düzenleme olduğunu belirterek, halen iki ürün için gündemde olan bu yönetmeliğin zaman içerisinde geliştirilmesinin beklendiğini açıklıyor.
Kayıt dışılık engellenmeli
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Türkiye çapında toplam 55 bin ton e-atık geri dönüştürülürken, bu rakam toplam atığın yalnızca yüzde 5’ini oluşturuyor. Türkiye’de yasal mevzuat çerçevesinde 130’un üzerinde lisanslı işleme tesisi bulunurken, atıkların halen çok büyük kısmı kayıt dışı şekilde toplanıyor. Ancak kayıt dışı şekilde atıkların dönüştürülmesi, uluslararası standartlara uyulmaması nedeniyle havaya ve toprağa karışan maddeler nedeniyle istenmeyen bir durum kabul ediliyor.
E-atıklardan en verimli şekilde faydalanabilmek ve çevre açısından zararı en aza indirebilmek için diğer tüm paydaşların da sorumluluğu bulunuyor. Karaosmanoğlu, bu konuda e-atıkların tüketiciden bedelsiz alınması gerektiğini vurgularken, birçok tüketicinin bu konuda yeterli bilince sahip olmadığını da vurguluyor.