Döviz kurları ulusların uzun vadeli refahı açısından önemlidir
Son zamanlarda Malezya Ringgiti, Türk Lirası, Endonezya Rupisi, Mısır Lirası ve İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki (İİT) diğer birçok ülkenin para biriminin ABD doları karşısındaki performansıyla ilgili endişeler var. Bu para birimlerinden bazıları siyasi faktörler ve diğer faktörler nedeniyle o kadar değer kaybetti ki, artık uzun vadeli temellere dayalı olarak düşük değerlenebilirler. Gerçekten de, döviz kurları ulusların uzun vadeli refahı için önemli olduğundan endişelenmek için haklı nedenler var. Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Çin gibi ülkelerin deneyimi, döviz kurlarının akıllıca yönetildiği takdirde ekonomik büyümeye ve refaha katkı sağlayacağını göstermektedir. Elbette bir ulusun müreffeh olması için kur politikalarından çok daha fazlasına ihtiyacı vardır. Ancak, iyi formüle edilmiş bir kur rejimi rekabet edebilirliği artırabilir, doğru türde sanayi oluşumunu teşvik edebilir, makro ekonominin gerektiği gibi gelişmesini sağlayabilir ve tahsis etkinliğini optimize edebilir. Buna karşın, kötü planlanmış bir kur rejimi, ekonomik ilerlemeyi engelleyerek ülkeleri düşük katma değerli, düşük gelir tuzağına sürükleyebilir.
Peki döviz kuru nedir ve neden bu kadar önemlidir? Basit bir anlatımla, döviz kuru, yabancı bir para biriminin yerel para birimi cinsinden fiyatı olup, diğer tüm fiyatlar gibi, arz ve talebe göre belirlenir. Bununla birlikte, yanlış fiyatlandırılması yalnızca söz konusu ürün veya hizmetin üreticilerini ve tüketicilerini etkileyecek olan mal ve hizmet fiyatlarının aksine, döviz kurunun özellikle önemli bir para birimi karşısında yanlış fiyatlanması her şeyi etkileyebilir. Söz gelimi, herhangi bir kurdan etkilenme riski olmayan bir memur bile, ithal gıda ve ithal ilaçlardaki yüksek fiyatlardan dolayı birbirlerine göre denge düzeylerinden uzaklaşmış döviz kurundan etkilenebilir. Denge düzeylerinden uzaklaşmış döviz kurları uzun süre devam ederse, sistemik ve geniş tabanlı hale gelmenin ötesinde, yanlış sinyaller vermek, yanlış endüstri türlerini veya yanlış işgücü-sermaye oranlarını teşvik etmek ve genel çıktı verimsizliğine neden olmak suretiyle ekonomiye ciddi zararlar verebilir. Bir para biriminin arz ve talebi çok sayıda faktörden etkilenmekle birlikte, üç temel faktör şunlardır: faiz/enflasyon farkı, yerel para birimi cinsinden varlıkların büyüme ve getiri potansiyeli ve para birimine uygun, güven veren bir döviz rezervi pozisyonu. Kötü yönetişim, siyasi istikrarsızlık, ticari ve mali dengesizlikler gibi faktörlerin tümü arz-talep gücünü değiştirerek para biriminin değer kaybetmesine neden olacaktır.
Düşük değerli bir para biriminin sorunu, verimsiz olanlar da dahil olmak üzere yerel üreticileri etkin bir şekilde korumasıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi fiyat alıcısı konumundaki emtia ihracatçısı ülkeler için düşük değerleme hiçbir şekilde rekabet avantajı sağlamaz. Dahası, emtia ürünleri uluslararası piyasalarda ABD doları cinsinden fiyatlanırken, maliyetleri yerel para birimi cinsinden olduğu için beklenmedik kâra neden olur. Benzer şekilde, ithal malların yurt içindeki fiyatı düşük değerleme ile birlikte arttığından, verimsiz yerli üreticiler bile daha yüksek kâr elde etmektedir. Verimliliği artırmaya yönelik teşvik, kolay elde edilen kârla birlikte azaldığından, yeniliğe, otomasyona veya değer zincirini yükseltmeye yönelik çok az teşvik vardır. Sonuç olarak, üretkenlik düşük kalabileceğinden ülke düşük katma değerli, düşük gelir tuzağına sürüklenebilir.
Yazının devamı Z Raporu 51. sayısında