Doğuda kamu batıda özel bankalar
Türk bankacılık sistemi, özellikle özel bankalar bir yandan Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine karşı tepkisiz kalması ile eleştirilirken bir yandan da sorunlu kredilerinin toplam krediler içindeki payının artışı ile gündemdeki yerini koruyor.
2001'deki finansal kriz sonrası hem yasal-yapısal düzenlemeler hem de Türkiye ekonominin yüksek performansı ile altın çağını yaşayan bankaların, hem karları hem karlılıkları düzenli olarak arttı. Ancak küresel krizden sonra önce karlılık rasyoları düştü. Önlem alınmazsa karlarının da düşmeye başlayacağı açık. Bunu sektör temsilcileri de dile getiriyor. Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) verilerine göre bankaların kredi/mevduat oranı yüzde 110'u geçmiş durumda. Bu oran 2001'deki kriz sonrasında yüzde 50'nin biraz üstündeydi. Hazine'nin borçlanma ihtiyacı azaldıkça, bankaların kredi tutarları da menkul kıymet portföylerini geçmeye başladı. Devletten para kazanma musluğu kısılınca ekonomiye güvenin yarattığı kredi talebindeki artışın da etkisiyle bankalar daha fazla kredi vermeye başladı. Kredi yarışı, bir yandan kredilerin mevduatı geçmesine bir yandan da sorunlu kredi oranının artmasına neden olmuş durumda. Temel sorun vade tercihi. Bankalar üretici yerine tüketiciyi kredilendirmeyi tercih ediyor. Bu da orta vadede dönüp artmayan gelir, yavaş büyüyen ekonomi şeklinde sistemi vuruyor. Risk almadan kazanma refleksi ile sorunlu krediler artıyor, karlılık oranları düşüyor... Bunun ilginç göstergelerinden biri de kamu ve özel bankaların kredi verme tercihleri. Bankalar ekonomi yönetiminin her dönem özel önem verdiği ekonomik açıdan daha az gelişmiş illerde kredi konusunda daha cimri davranıyor. Nisan 2016 verilerine göre Türkiye'de kullandırılan nakdi kredilerin yüzde 74'ünü özel bankalar yüzde 26'sını ise kamu bankaları kullandırıyor. Ancak yine TBB'nin verilerine göre Türkiye'deki 81 ilin 25'inde bankalar tarafından kullandırılan kredilerin yarsından fazlasını kamu bankalarından, 56 ilde ise kullandırılan kredilerin yarısından fazlası özel bankalardan alınıyor. Kamu bankalarının özel bankalara oranla daha fazla kredi verdiği 25 ilin büyük kısmı Doğu ve Güneydoğu'da. Ancak bu grupta Kütahya, Afyon, Bilecik gibi iller de var.
Korku endeksi Brexit için ne diyor
Şüphesiz Haziran ayının en önemli olayı, Birleşik Krallık'ta yapılan AB referandumuydu. Brexit yanlılarının, son anketlerin tersine daha fazla oy aldığı referandumun siyasi ve ekonomik etkileri tahminlerden fazla olacak ve daha uzun süre tartışılacak gibi gözüküyor. En azından, oylamanın sonucu belli olduktan sonra küresel piyasalardaki yaşanan sert hareketlerden böyle bir sonuç çıkıyor. Bazı ekonomistlerin özel bir önem atfettiği ve Aralık 2015'te TCMB'nin de yakından takip edeceğini açıkladığı VIX Oynaklık Endeksi'nin (Chicago Board Exchange Market Volatility Index) seyri de bu tahmini destekler bir seyir izliyor. Yurtdışında daha yakından takip edilen ve Korku Endeksi de denilen gösterge, hisse senedi opsiyonlarındaki (S&P500'de) oynaklığı baz alarak piyasada beklenen volatiliteyi öngörmek için kullanılılıyor. Endeksteki değerin 30'u geçmesi piyasaların risk algısının arttığını, gelecek tahminlerinin kötümserleştiğini ve ekonominin gidişatından korktuklarını gösteriyor. Endeksin değerinin 20’nin altına düşmesi ise risk algısının azaldığını, gelecek tahminlerinin iyimserleştiğini ve ekonominin gidişatından korkmadıklarını göstermektedir Oylamadan bir gün önce, büyük olasılıkla son anketlerin etkisiyle 15'li rakamlara kadar gerileyen endeks, ilk sonuçların açıklanması ile birlikte hızla 20'yi geçip 23.23'e kadar yükseldi. Önümüzdeki süreçte alınacak kararlara bağlı olarak yükselişin devam etmesi beklenebilir. Bu durum, TCMB'nin de içinde bulunduğu birçok küresel aktörün kararlarını etkileyebilecek nitelikte. Yine de VIX'in 2008'de Lehman krizi sırasında 55'e kadar yükseldiğini hatırlamakta fayda var.
Sanayide toparlanma sinyalleri
İki seçimin yaşandığı ve dünyanın FED kararlarına odaklandığı 2015'te gelirlerini faiz ve kur farkı giderine kaptıran Türk sanayisi 2016'da toparlanmaya başlamış gözüküyor. Dünyanın negatif faize dönmeye başladığı geçen yıl ISO 500 içindeki Türk şirketleri hem satış hem de üretimden satışlarını artırma başarısı göstermesine rağmen, ortalama EBITDA'sı 100 milyon lira ile neredeyse yerinde saymıştı. 500 şirketin yüzde 45 artışla 44 milyar liraya yükselttiği faaliyet karının yaklaşık 28 milyar lirası büyük kısmı kur farkı olmak üzere finansman giderlerine gitmişti. 2015'e ait bu sonuçta ortalama faizin 0.6 puan ortalama kurun ise yüzde 25 artmasının etkisinin olduğu açık.
Bu yıla ait ilk toplu verilerde ise kurun geçen yıla oranla daha stabil olması nedeniyle karların yeniden artmaya başladığı görülüyor. Hisse senetleri Borsa İstanbul'da işlem gören, 146 sanayi şirketinin 2016'nın ilk üç ayı içindeki net karı 2015'in aynı dönemine göre yüzde 57'lik artışla 2 milyar 729 milyon TL'ye yükselmiş durumda. Ayn şirketlerin dolar bazında net karları ise yüzde 31 artarak 927 milyon dolara yükseldi. 2015'in ilk çeyreğinde 48 şirket zarar açıklarken bu yılın ilk çeyreğinde 29'a geriledi. 15 şirket ise her iki dönemde de zarar etti.