Dış ticarette miktar ve fiyat gelişmeleri: TL aşırı değerli mi?
Türkiye, yapısal olarak açık veren bir ekonomidir. Açığın görünümü tasarruf-yatırım dengesindeki açık ve cari işlemlerdeki açık olarak bir aynanın iki yüzü gibidir. Bu durum yüzyıldır böyledir (Grafik 1). Teorik olarak aynı düzeyde olan cari işlemler açığıyla tasarruf-yatırım açığı arasında eğer bir farklılık varsa bu kayıt ve hesaplama hatalarından kaynaklanır. Türkiye’nin tasarruf-yatırım açığı veya cari işlemler açığının 2002-2023 dönem ortalaması milli gelirin yüzde 4’ü civarındadır. Türkiye, S.Arabistan, Rusya ve İran gibi doğal kaynak zengini bir ülke olmadığı gibi; Almanya, Japonya ve G. Kore gibi rekabetçilikte ön sıralarda bir ekonomiye de henüz sahip değildir.
Dış ticaret miktar ve birim değer endekslerindeki gelişmeler
İhracat ve ithalattaki miktarsal gelişmeler arasındaki korelasyon yüzde 66 iken, ihracat ve ithalat birim değer gelişmeleri arasındaki korelasyon yüzde 89’dur. İhracat ve ithalat arasındaki fiyat uyarlamalarının miktarlardaki uyarlamaya göre çok daha yüksek duyarlılıkta olduğu söylenebilir (Grafik 2 & 3).
Dış ticaret hadlerindeki gelişmeler
İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine oranı dış ticaret haddi olarak tanımlanıyor. Türkiye ekonomisi gibi, talebin fiyat esnekliği yüksek olan malları ihraç eden ülkelerde dış ticaret hadlerindeki gelişme ihracat üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. 2020-Q3’ten itibaren dış ticaret hadlerinde bir gerileme yani ihracat fiyatının ithalat fiyatına oranında bir gerileme gözleniyor; bu da ihracat performansını olumlu yönde etkiliyor (Grafik 4).
İhracatın ithalat bileşimi
Türkiye ithalatının yüzde 85-88’i ham madde, yarı mamul madde ve yatırım mallarından oluşuyor. Dolayısıyla nihai tüketim mallarının payı yüzde 10-15 arasında bir bantta seyretmektedir. Bu oranlara bakarak, Türkiye ihracatının ağırlıklı olarak ithalata bağımlı olduğunu ve ülkenin önemli ölçüde reeksport ekonomi niteliği taşıdığı gibi bir sonuca varmak çok da isabetli olmayacaktır; çünkü OECD hesaplamalarına göre, Türkiye ihracatı içinde ithalat içeriği en son veriye göre yüzde 24 oranındadır. Bu oran, bir bakıma Türkiye’nin ihracatında yabancı katma değeri göstermektedir. Bu da ihracatta yerli katma değerin göz ardı edilmeyecek düzeyde olduğunu gösteriyor. İhracattaki yerli katma değer ılımlı bir trendle giderek yükselmektedir (Grafik 5).
Reel efektif döviz kurundaki (REDK) gelişmeler
REDK, Türk Lirasının satın alma gücündeki değişimi daha rasyonel biçimde gerekçelendirmek amacıyla hesaplanmaktadır. Diğer koşullar veriyken, ülkeler arasındaki fiyat hareketlerindeki farkın döviz kurunu belirlemede önemli bir payı vardır. REDK oranındaki artış, Türk Lirasını değerlendirmekte ve Türk mallarını uluslararası pazarlarda daha pahalı hale getirerek ihracatı caydırıp ithalatı özendirmektedir. Aksine REDK oranındaki düşüş Türk mallarını ucuzlattığı için ihracatı özendirmekte ve ithalatı caydırmaktadır. Ancak Türkiye gibi ithalatının yüzde 85’i hammadde aramalı ve yatırım mallarından oluşan bir ekonomi için sırf REDK’daki düşüş veya artışa dayalı olarak uzun vadeli dış ticaret stratejileri geliştirmek çok da vizyoner bir politika olmayacağı söylenebilir (Grafik 6).
Türkiye, kronik dış ticaret açığını gidermede, yerli paranın değerini değiştirmeyi enstrüman olarak kullanmada yoğun bir uygulama içindedir. Nitekim 2002-2009 döneminde, dezenflasyon programının etkisiyle TL’nin değerinde bir istikrar söz konusu iken, izleyen yıllarda, ulusal paranın değerindeki değişmelere dayalı dış ticaret politikası yaklaşımı daha fazla öne çıkmıştır. Türkiye IMF ile 19 destekleme anlaşması yapmış, 2008 Mayısında bu programı tamamlamış ve en son borç taksitini 2013 Mayısında ödeyerek kapatmıştır. Dolayısıyla, Türkiye’nin IMF sonrası uyguladığı ekonomi programlarında dış izlemeye tabi bir uygulama söz konusu olmamıştır.
Yenilikçilik ve rekabetçiliğe dayalı yapısal dönüşüm zorunluluğu
2008 küresel büyük durgunluğu 2018 tarihinde tekrarlanarak Türkiye dahil özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, etkisi bugün de devam eden büyük hasarlara yol açmıştır. Türkiye ihracatının talep fiyat esnekliği yüksek olduğu için yurtiçi ve yurtdışı fiyat hareketleri dış ticaret yoluyla ulusal ekonomide büyük dalgalanmalara yol açmaktadır. Türkiye’nin Afrika ve Asya kesişim bölgesinde sermaye, dış ticaret, enerji, finans ve insan kaynağı için serbest bölge olma statüsünü güçlendirmesi ve zaman içinde selektif sektörel AR-GE odaklı bir vizyon ortaya koyması bölgesel aktör olma rolünü pekiştirecektir.