Depremle mücadelede Şili ve Japonya örnekleri
Deprem kuşağında yer alan ve geçmişten günümüze kaydedilen en büyük depremlerin ortaya çıktığı Şili ve Japonya, yaşadıkları felaketleri en az can kaybıyla atlatabiliyor. Bugünkü aşamaya gelene kadar büyük acılar yaşayan bu iki ülkenin deneyimleri ise Türkiye için önemli dersler barındırıyor.
Halen kaydedilmiş en şiddetli depremleri yaşayan Şili ve Japonya’da yakın geçmişte de büyük depremler oldu. Ancak iki ülke, aradan geçen yıllar içerisinde sıkı eğitim ve katı uygulamalar sayesinde depremle yaşamayı öğrendi.
1960’da 9.5 büyüklüğünde tarihin en büyük depremini yaşayan Şili’de 3 bini aşkın kişi hayatını kaybetti. O tarihten sonra deprem ülkesi olmanın bilincine varan ülke, bugün gelinen noktada bir hayli aşama kaydetti. Ülkede günümüzün bina yönetmelikleri, yeni yapıların 9.0 büyüklüğünde bir depreme bile dayanabilmesini sağlamak için sıkı bir şekilde uygulanıyor.
27 Şubat 2010 yılında, ülkenin yüzde 75’inin yaşadığı orta ve güney bölümünü vuran 8.8 büyüklüğündeki, tarihin en büyük depremlerinden birini yaşayan ülkede yeniden bir dönüşüm de başladı. Ölenlerin büyük ölçüde tsunami nedeniyle hayatını kaybetmesinden dolayı yapı kuralları, binaların sismik dalgalara daha iyi dayanabilmesi için güncellendi, tsunamiye karşı kurumlar güçlendirildi ve ortak bir müdahale için yeni protokoller geliştirildi.
Kredi almak için sigorta zorunlu
Doğal afet geçmişi nedeniyle Şili, depremlerle başa çıkmak için katı yasa ve uygulamaları geçmişten beri uygulasa da 2010 depreminde yapılan hataları en aza indirebilmek için bilinçlendirme çalışmaları yenilendi. Mayıs 2012’de bir tahliye tatbikatına yarım milyon kişi katılırken, okullarda eğitim çalışmaları hız kesmeden devam ediyor.
Şili yasaları, binaların yapısal bütünlüğü için müteahhitlere 10 yıl boyunca yasal sorumluluk yüklüyor. Ayrıca zorunlu olmasa da Şili’deki hemen hemen her ev sahibinin deprem sigortası bulunuyor. Çünkü bankalar konut için kredi başvurusunda, deprem sigortası yaptırılmasını zorunlu tutuyor.
Kurtarma paketi etkili oldu
- 2010 depreminin ardından Şili ilk olarak toparlanmayı finanse etmeye odaklandı ve vergileri geçici olarak artırdı. Konut ve Şehircilik Bakanlığı 6 ay içerisinde, 4 yıl içerisinde devlet yardımı ile 220 bin düşük ve orta gelirli konutu onarmak veya yeniden inşa etmek için bir plan hazırladı.
Bir yıl sonunda otoyollar ve havaalanları dâhil altyapı onarımları büyük ölçüde tamamlanırken, afetten 3 yıl sonra 220 bin ev inşa projesinin yüzde 74’ünün tamamlandığı açıklandı. Projenin geri kalanı ise 2014’ün ortasında bitirildi. Şili’nin yaşadığı 2010 depremi 30 milyar dolarlık kayba neden olsa da ekonomi aynı yıl öncesindeki beklentilerle eşit ölçüde, yüzde 5,2 oranında büyüdü. Ülkenin depremin ardından tahvil ihraçları, madencilik şirketlerinden alınan daha yüksek lisans bedelleri gibi tasarruflardan elde edilen 8,4 milyar dolarlık kurtarma paketi de yeniden yapılanmanın büyüme üzerindeki etkisini olumlu anlamda etkiledi. Şili aynı yıl OECD üyesi olurken, 2012’de de G20 Zirvesi’ne davet edildi.
Depremle topyekûn mücadele
Dünyanın en hareketli 4 levha bölgesinde yer alan Japonya’nın deprem geçmişi de çok uzun yıllar önceye dayanıyor. Ülkenin birçok bölgesi geçmişte yıkıcı depremler ve tsunamiler yaşarken, 1923 tarihli Büyük Kanto Depremi, Tokyo çevresinde 100 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. Ocak 1995'te Kobe şehri ve çevresini sarsan ve Büyük Hanşin Depremi’nde 6 bin kişi hayatını kaybederken, 100 bin ev tamamen yıkıldı ve 185 bin ev ciddi şekilde hasar gördü. Bu tarihten sonra Japonya, depremle mücadelesinde yeni bir sayfa açtı.
Japonya’nın deprem ile mücadelesi, Şili’de olduğu gibi çok yıkıcı depremlere karşı güçlü binalar inşa edilmesi ve anaokulundan başlayarak halkın bilinçlendirilmesine dayanıyor. Japonya'daki depremlerin sürekliliği göz önüne alındığında, tüm evler kanunla belirlenmiş katı depreme dayanıklılık standartlarına uygun olarak inşa ediliyor. Bu yasalar okul, hastane ve ofis binaları gibi diğer yapılar için de geçerli.
Ayda bir tatbikat
Deprem Japonya’nın günlük hayatının bir parçası olarak görüldüğü için afete hazırlık için çalışmalar belirli bir plan dâhilinde yürütülüyor. Ülkede bir deprem meydana geldiğinde, tüm televizyon kanalları deprem bilgilendirmelerini an be an yayınlarken, tsunami durumlarında vakit kaybetmeden uyarılar halka iletiliyor.
Japonya’daki okullarda düzenli deprem tatbikatları yapılırken, tatbikatların bazıları ayda bir tekrarlanıyor. Küçük yaşlardan itibaren vatandaşlar, deprem anında güvende kalma konusunda eğitilirken; evlerde depremde hayatta kalma kitleri de bulunuyor. Bu kitlere eczanelerden ya da marketlerden rahatlıkla ulaşılabiliyor. Japonya'da ayrıca, yerel itfaiye personelinin çocukları deprem simülatörlerine yerleştirdiği, böylece deprem hissini çok küçük yaşlardan itibaren öğrenebilecekleri okul gezileri de düzenleniyor.
- Dünyanın deprem konusunda en bilinçli ülkelerinden biri olan Japonya’da şehirlerde geçmiş acıların unutulmaması ve ders alınması için deprem müzeleri de bulunuyor.
Müzeler, afet sırasında kaybolan insanları anmak için inşa edilse de aynı zamanda afet önleme ve hayatta kalma konusunda yararlı sergiler ve eğitim tesisleri ile dolu bir merkez olarak da işlev görüyor.
Trenler deprem sırasında duruyor
Tren ağları ile örülü bir ülke olan Japonya’da deprem sırasında hızlı trenler kendisini durdurma teknolojisine sahip. Tüm yolcuların güvenliğini sağlamak için trenler, gerekirse ülkede hareket halindeki her treni dondurmak üzere tetiklenen deprem sensörleri ile donatılıyor. 2011'de Japonya'yı vuran 9.0 şiddetindeki deprem sırasında da hareket halindeki 27 hızlı tren durduruldu ve bu da olası kazaların önüne geçilmesini sağladı.
Mühendisliğin oldukça gelişmiş olduğu Japonya’da başkent Tokyo ise 2011’de olduğu gibi olası tsunami facialarına karşı su tahliye tüneline sahip. Yapımı 13 yıl süren ve 3 milyar dolara mal olan bu büyük gizli tünel, tsunamiler gibi doğal afetlerin neden olduğu sel sularını toplayarak suyun güvenli şekilde nehre geri dağıtılmasını sağlayabiliyor. Böylece olası bir depremin tsunamiyi tetiklemesi halinde, şehrin selden korunması hedefleniyor.
Japonya'nın yeni miladı: 11 Mart 2011
11 Mart 2011’de gerçekleşen, 9 şiddetindeki dünyanın en maliyetli doğal afeti olan Tohoku depreminin Japonya tarihinde özel bir önemi bulunuyor. Tsunami ve nükleer tesisteki erime nedeniyle üçlü bir felaket ortaya çıkaran ve Büyük Doğu Japonya Depremi olarak da adlandırılan afet sırasında ve sonrasında yaşananlar, yüksek etkili bir depremin ne kadar yıkıcı ve karmaşık olabileceğini gösterdi. Japonya'nın uyarı sistemlerine ve altyapısına yaptığı yapısal yatırımlar deprem sırasında etkili olurken; hazırlık eğitimi, hızlı bir şekilde harekete geçilmesine ve çok daha büyük kayıpların önüne geçti.
2011 depremi ekonomik, siyasi ve sosyal sonuçları ile Japonya'da köklü bir değişimi de başlattı. Deprem bölgesinden tahliye ve büyük altyapı kayıpları, Japonya'nın kapsamlı tedarik ağlarında kesintilere neden olurken, endüstriyel üretimde ciddi düşüşler yaşandı. Japon hükümeti elektrik arzındaki açığı kapatmak için petrol ithalatında büyük artışlara başvurmak zorunda kalırken, Fukushima felaketinin ardından Japonya'da nükleer enerjinin kaldırılmasını isteyen büyük bir yurttaş hareketi gelişti. Ayrıca 11 Mart 2011'de kar amacı gütmeyen çok sayıda grup faaliyete geçerken, gönüllülük kültürü de güçlendi.
Felaketi takip eden haftalarda, kuzeydeki yerleşim yerlerinde ulaşım ve hizmet altyapısının bir bölümü kısmen restore edilirken; tren hatları ve ana otoyolların onarımına başlandı. Ancak, bölgenin elektrik arzı Fukushima santralinden etkilendiği için işyerlerinin ve fabrikaların kaybı ve elektrik tedarikiyle ilgili belirsizlikler, felaketi takip eden aylarda bölgenin imalat üretimini ciddi şekilde azalttı. Felaketten en çok etkilenen sektörler yarı iletkenler ve diğer yüksek teknolojili ürünler ve otomotiv olurken; yaz sonunda, etkilenen işletmelerin çoğu en azından sınırlı üretime devam etmeye başladı ve 2012 yılının ilk aylarında sanayi üretimi büyük ölçüde afet öncesi seviyesine geri döndü.
- 2011 afeti ardından Japonya'da üç ek bütçe teklifi kabul edildi. Son ek bütçe yaklaşık 155 milyar dolar kaynak sağlarken, fonların büyük kısmı harap olmuş bölgelerin yeniden inşası için ayrıldı.
Buna ek olarak, Şubat 2012'de hükümet, Tohoku bölgesindeki yeniden inşa çabalarını koordine etmek için kabine düzeyinde bir Yeniden Yapılanma Ajansı kurdu. Ajansın, bölgeyi tamamen eski haline getirmesi öngörülen süre olan 10 yıl için faaliyette olması planlandı. 2015'in başlarında ajans, neredeyse tüm afet enkazının kaldırıldığını bildirdi.