Demir çelikte hedef yeşil dönüşüm
Geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunda olan Türkiye’de Demir Çelik sektöründe katma değeri yüksek ürünlere daha fazla yatırım ve ihracat hedefleniyor. Sektörün önümüzdeki dönem vizyonunda yatırımların yani sıra üretimin sürdürülebilir bir temele oturtulabilmesi ile üretimde karbon ayak izinin sınırlandırılması yer buluyor.
Daha fazla üretim ve sürdürülebilir ihracat hedefiyle çalışmalarına aralıksız devam eden çelik sektörü, sanayinin lokomotif sektörü niteliği taşıyor. Sektör, ülke ekonomisine en fazla katkı sağlayan sektörler arasında bulunarak, Türkiye’nin toplam ihracatına da destek vermeye devam ediyor. 2020 yılında dünya çapında çelik üretimi, 2019 yılına kıyasla yüzde 0,9 düşüşle 1,86 milyar tona gerilemişken, Türkiye çelik üretimi ise 2020’de yüzde 6,1 oranında artarak 35,8 milyon ton olarak gerçekleşmişti. Bu yılın ocak-mayıs döneminde ise üretim 16,4 milyon ton seviyesinde gerçekleşirken, ihracat, ocak-mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre miktarda yüzde 17,4 yükselerek 7,5 milyon ton, değerde ise yüzde 58,4 artarak 5,2 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu rakam, sektörün dış ticarette ülke ekonomisine en fazla katkı veren üçüncü sanayi kolu olması anlamına geliyor.
Bilindiği üzere 2018 yılından bu yana demir çelik sektörü korumacı önlemler, ilave vergiler, ticaret savaşları gibi nedenlerle zorlu bir süreç geçirmekteydi. Fakat son dönemde yaşanan salgın sürecinde üretimde bir nebze yavaşlama olsa da firmalar bu zorluğu atlatarak hızlı toparlanma süreci yaşadı. Bu ivmenin tezahürü olarak, Türkiye, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2021 raporuna göre, Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunu elde etti. Bakanlığın raporunda değinilen bir diğer husus olarak, ülkemizin dış ticaret açığını kapatacağı inancıyla birlikte ürün gamında daha nitelikli ve katma değeri yüksek ürünlere yönelecek Türkiye’nin pandemi sonrası ticareti daha üst seviyelere taşınacağının amaçlandığı vurgulanıyor. Aynı zamanda küresel korumacılık politikalarına rağmen, OECD tarafından belirli periyotlarla yayınlanan ve OECD Çelik Komite toplantılarında dile getirilen bildirilere göre, 2030 yılında sektörün kapasite kullanım oranının günümüzden daha fazla olacağı tüketimin üretimle doğru orantılı bir şekilde artacağı açıklanıyor.
Bazı ülkeler için dönüşüm zaman alabilir
Türkiye ve dünyada çelik sektöründeki gelişmelerle ilgili konuşulan bir başka konu ise Avrupa Yeşil Mutabakatı. Bilindiği üzere, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında 2030 yılına kadar ‘sıfır’ karbon emisyonlu çelik üretimine destek verilmesi ve 2050 yılına kadar Avrupa kıtasında net sera gazı emisyonlarının sıfıra indirilmesi amaçlanıyor. Ayrıca sınırda karbon vergisi de söz konusu. Sektörün ileri gelenleri ise, en fazla karbon salınımı yapan sektörler arasında bulunan demir çelik sektörünün de bu doğrultuda rekabet avantajını kaybetmemesi için zaman kaybetmeden yeşil üretim ile karbon ayak izinin azaltılması konusunda bilinçlenmesi ve girişimlerde bulunmasının önem arz ettiğini vurguluyor.
Demir çelik endüstrisi, küresel enerji kaynaklı karbondioksit emisyonlarının yüzde 8’inden fazlasının sorumlusuyken, Türkiye ve dünya genelinde bununla ilgili gerekli adımlar atılmaya devam ediyor. Bu bağlamda yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duyulan ağır sanayide yenilenebilir hidrojenin itici güç olabileceği öngörülüyor. Örneğin, Almanya’nın en büyük çelik üreticisi Thyssenkrupp 2025 yılına kadar üretim zincirinde yenilenebilir hidrojenin kullanılacağını duyurarak, ağır sanayide hidrojen kullanımında önemli bir adım attı. Uluslararası danışmanlık şirketi Ernst & Young ise yayımladığı raporda, dünya genelinde en fazla karbon salınımı gerçekleştiren Çin, Hindistan gibi ülkelerin karbon salınımını zamanla azaltacağı ama küçük üretim kapasiteli işletmelerin fazlalığı nedeniyle bu dönüşümün çok uzun zaman sürebileceğini raporluyor.
Üretimde artış bekleniyor
Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan son dönemde üretimin artması, koruma tedbirleri ve sektördeki diğer gelişmelerle ilgili şöyle konuştu;
Türk çelik sektörü, 2017 yılında bugüne kadarki en yüksek üretim seviyesi olan 37.5 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirdikten sonra, yoğun koruma tedbirlerinin etkisi altında geçen 2018 yılında 37.3 milyon ton, 2019 yılında 33.7 milyon ton ve 2020 yılında 35.8 milyon ton ham çelik üretti.
2020 yılının ilk aylarında alınan ekonomik istikrar tedbirlerinin etkisiyle, çelik tüketiminde görülen yüksek oranlı artışın üretime de yansıdığını dile getiren Yayan, yılın ilk çeyreği itibarıyla ham çelik üretiminde yüzde 9,6 oranında artış sağlandığını ifade etti. Ancak, pandeminin küresel ekonomiler üzerinde sebep olduğu daraltıcı etkiler ve AB koruma önleminin farklılaşarak devam etmesinin, çelik üretiminin Nisan ve Mayıs aylarında yüzde 26 oranında düşmesine yol açtığından bahseden Yayan, pandemi döneminin bütün olumsuzluklarına rağmen, çelik üreticisi firmalarının mümkün olan azami korunma tedbirlerini alarak, üretimlerinin devam ettirdiğinin altını çizdi. Yayan bu durumla ilgili, üretimde, Nisan ve Mayıs aylarındaki yüksek oranlı düşüşün ardından, pandeminin kısmen kontrol altına alınmasıyla, Haziran ayından itibaren ekonomide gözlenen canlanmanın, çelik üretimini desteklediğini dile getirdi.
Üretimdeki artış eğiliminin 2021 yılında da devam ettiğini ifade eden Yayan, yılın ilk 5 ayında üretimin yüzde 21,2 oranında arttığını belirterek, “Dünyanın ve Türkiye’nin çelik üretimindeki yüksek oranlı artışlar büyük ölçüde, 2020 yılında, pandemi döneminde yaşanan üretim kayıplarının sebep olduğu baz etkisinden kaynaklandı. Baz etkisinin kısmen Haziran ayında da etkisini sürdürmesi ve bilâhare tüm göstergelerde normalleşme sürecine girilmesi bekleniyor” diye belirtti.
İhracatın düşük seviyede kalması koruma tedbirlerinin sonucu
Yayan, diğer taraftan, “Mayıs ayında Türkiye’nin ihracatının miktar yönünden yüzde 53,7 oranında artarken, ithalatının yüzde 95,7 oranında artmış bulunması dikkat çekmektedir” diye konuşarak, benzer durumun, 5 aylık dönem için de geçerli olduğundan bahsetti. Yayan, Türkiye’nin ihracatının daha düşük seviyede kalmasının, ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere, dünya çapında yoğun bir şekilde uygulanmakta olan koruma tedbirleri ile ilgili olduğunun değerlendirildiğini aktardı.
“AB Komisyonu, 30 Haziran’da süresi dolan çelik ürünleri ithalatına karşı son 3 yıldır uygulanmakta olan koruma tedbirini, 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren, 26 çelik ürünü için üç yıl uzatma kararını 25 Haziran’da açıklamıştır” diyen Yayan, çeyreklik dönemler itibariyle uygulanacak olan koruma tedbiri kapsamında, vergisiz kotaların yıllık yüzde 3 oranında artırılması ve kota üstü ithalata yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulanmasının karara bağlandığını hatırlattı.
Komisyonun karar alırken, ABD’nin 232. bölüm kapsamındaki kararlarının uygulanmasına devam ediliyor olmasının ve dünya çelik sektöründeki yüksek oranlı atıl kapasitelerinin gerekçe olarak gösterildiğinden bahseden Yayan, serbest ve adil ticaret söyleminin öncülüğünü yapan ABD ve AB’nin birbirlerinin uygulamalarını gerekçe göstererek, piyasa dışı enstrümanları ısrarla kullanmaya devam etmelerinin yadırgandığını aktardı.
Yayan, öte yandan, gerek ABD’nin ve gerekse Avrupa Birliği’nin ülkemizden çelik ihracatına yönelik bu haksız ve mesnetsiz uygulamalara ilaveten, Avrupa Birliği’nin halen üzerinde çalışılmakta olan “Yeşil Mutabakat” kapsamındaki sınırda karbon vergisi uygulamasının da, koruma tedbiri yönü ağır basan bir çerçeveye oturtulması ihtimalinden endişe duyduklarını vurguladı.
Türk çelik sektörü, koruma tedbirleri ile mücadele ederken, ülkemize yılın ilk 5 ayında yüzde 49,4 artışla 7 milyon ton çelik ithal edilmiş olması, rahatsızlığa yol açmıştır
diyen Yayan, sektörümüzün ithalatın tümüyle durdurulabilmesini ve çelik dış ticaretindeki açığın giderilmesini teminen, ihtiyaç duyulan alanlarda yeni kapasiteler oluşturulması çalışmalarına hız kazandırdığını ifade etti.