Çin'in Akdeniz rüyası
Çin, Pire Limanı’nın işletmesini alarak modern İpek Yolu’nun Akdeniz havzasında stratejik öneme sahip önemli bir adım daha attı.
Çin’in Akdeniz havzasında stratejik liman yatırımları COSCO’nun Pire Limanı’nın çoğunluk hissesini alması ile yeni bir boyut kazandı. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol girişimi ile Avrasya ülkeleriyle ticaret hacmini 1,25 milyar dolara çıkarma hedefi doğrultusunda bu hisse devri, bölge için büyük öneme sahip. Bu sayede Çin’in 35 yıllık imtiyazına sahip olacağı Pire Limanı Avrupa ve Çin ticareti için merkez haline gelebilir. Çin geçtiğimiz yıl da Türkiye’nin Kumport Limanı’nı alması ile dikkatleri üzerine çekmişti.
2015’te Süveyş Kanalı’nın genişlemesi Kızıldeniz ve Akdeniz arasındaki deniz trafiğini iki katına çıkardı. Asya ve Avrupa arasında transit geçiş süresinin kısalması ve daha büyük tonajlı gemilere izin verilmesi Akdeniz limanlarının önemini daha fazla arttırdı. Bu gelişmeler sonrasında uzun zamandır Akdeniz’e ilgisi olan Çinlilerin limanlara yönelik girişimleri de hız kazandı. Geçtiğimiz Nisan ayı içerisinde Çinli denizcilik devi COSCO, ekonomik kriz ile boğuşan Yunanistan’ın Pire Limanı’nın yüzde 51 hissesini 280 milyon 500 bin Euro karşılığı satın aldı. Ayrıca 5 yıl süresince limanın modernizasyonu için 88 milyon Euro daha ödeme yapılacağı karara bağlandı. Böylece COSCO 2052’ye dek limanın yüzde 66 hissesine sahip oldu.
Çin’in Pire Limanı girişimi, ek kara ve demiryolu bağlantıları ile Avrupa’da en az 6 ülke ile daha bağlanması anlamına geliyor ve bu sayede Süveyş Kanalı’na yakınlığı avantajı bir yana Çin’in ihracat malları Almanya, Macaristan ve Avusturya’ya 7 ila 11 gün arasında daha hızlı ulaşabilir hale gelecek. Böylece Çin, Akdeniz üzerinden Avrupa pazarına daha rahat ulaşım sağlayacak. Netherlands Institute of International Relations’dan Dr. Frans Paul van der Putten’a göre de Çin şu anda Ortadoğu, Afrika ve Kuzey Amerika ile ticaretini arttırmak ve Avrupa ile deniz ticareti için Akdeniz’in ana hub olması için uğraşıyor. Bu aynı zamanda uzun dönemde Avrasya ve Afrika ile ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmek isteyen Çin’in Bir Kuşak Bir Yol yaklaşımının bir parçası. Buna bağlı olarak Akdeniz muhtemelen yeni kara ve demir yolları Çin'e bağlantılı hale gelecek.
İstanbul Politikalar Merkezi Asya Çalışmaları uzmanı Dr. Altay Atlı da Çin’in Akdeniz’e olan ilgisinin ardında ekonomik sebepler olduğunu belirtiyor. Atlı’ya göre Çin ekonomisi bir dönüşüm sürecinde; bir yandan küresel pazarlarda talebin azaldığı diğer yandan da içeride maliyetlerin arttığı bir ortamda ihracatını güçlü tutmak zorunda. Avrupa, Çin’in başlıca ihracat pazarlarından birisi durumunda ve Çin’in Avrupa’ya ihracatının yaklaşık yüzde 80’ini deniz yoluyla gerçekleştiriliyor. Yakın bir geçmişe kadar Çin’den gelen konteyner gemileri, Akdeniz’i geçip Kuzey Avrupa’nın Rotterdam ve Hamburg gibi limanlarına yönelirdi. Bugün ise Çin, Doğu Akdeniz limanlarını kullanarak maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Süveyş Kanalı’nı geçen gemiler, sonrasında uzun bir mesafe daha kat etmek yerine örneğin Pire Limanı’na geliyorlar ve Çin ihraç ürünleri buradan Avrupa’nın diğer kesimlerine kara ve demir yolları sayesinde aktarılıyor. Bu durum Çin’in maliyetini düşürmesini ve rekabet avantajını korumasını sağlıyor.
Bir kuşak bir yol girişiminin en önemli adımı
Gerçekte Çin’in Akdeniz’e ilgisi “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifinin açıklanması ile beraber hız kazanmıştı. 2013’te açıklanan proje kapsamında Çin’in Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’daki ekonomik ve siyasi çıkarları için Avrasya rotası belirlenmişti. Projenin temel amacı, Kazakistan ve Doğu Avrupa üzerinden Çin ve Orta Avrupa’yı birbirine bağlayacak tren yolunun yanı sıra tarihi İpek Yolu’nun deniz ayağını oluşturacak bir hat meydana getirmek olarak belirlenmişti. Geçtiğimiz yıl Çin başbakanı Li Keqiang çıktığı Balkan turunda Yunanistan'ın Çin’in Avrupa’ya açılan kapısı olduğunu belirtmişti. Bu nedenle Çin’in Akdeniz rüyası için ve stratejik konumu göz önüne alındığında ve Çin ile Avrupa ticaretinin yüzde 80 oranında deniz yolu ile yürütüldüğünü düşündüğümüzde Pire Limanı hamlesi daha fazla anlam kazanıyor.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Asya Çalışmaları uzmanı Dr. Altay Atlı’ya göre bu projenin iki ayağı var, birisi Çin’i Orta Asya, Ortadoğu ve Türkiye üzerinden karadan Avrupa’ya bağlarken, diğeri de Hint Okyanusu ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya bağlıyor ve her iki hattın Avrupa’da birleşmesi öngörülüyor. Bu proje, gerçekleştiği zaman artık küresel piyasalarda eskiden olduğu gibi düşük işgücü ve üretim maliyetlerine sahip olmayan Çin’in ihracatını güçlü tutmasını sağlayacak. Çin bu kapsamda Balkanlar’daki karayolu ve demiryolu projelerine de yatırım yaparak limanın Avrupa’nın iç pazarlarına bağlanmasını hedefliyor. Diğer tarafta, Çin’in Akdeniz’de diğer limanlarda da yatırımlara yöneliyor. Böylece bölgede bir deniz taşımacılık ağı oluşturmayı hedefliyor.
- AB'nin itahalatında Çin'in payı: 20.3
Türkiye'yi de etkileyecek
Pire Limanı konusundaki gelişmeler kuşkusuz Türkiye’yi de etkileyecek boyutta. Öncelikle Çin’in Pire üzerinden Avrupa’ya açılması Türkiye’nin lojistik iddialarını olumsuz anlamda etkileyecek bir durum olarak kabul edilse de, doğru değerlendirildiğinde önemli fırsatlar da söz konusu. Atlı’ya göre son gelişmeler ışığında Yunanistan’ın artık deniz yoluyla taşınan Çin ihraç ürünlerinin Avrupa’ya giriş noktası haline geldiğini söylemek mümkün. Bu durum Türkiye’nin öneminin gölgede kaldığı şeklinde yorumlanabilir, ancak meseleyi bir sıfır toplamlı oyun olarak görmemek gerekiyor.
Atay doğru işbirliği projeleri ile Türkiye’nin de, Doğu Akdeniz’deki konumunu koruyacağını ve daha da geliştireceğini ifade ederek Çin’in Yunanistan’da olduğu gibi Türkiye’deki projelere de girmeyi hedeflediğine dikkat çekiyor. Atay varılan durumu “Kumport Limanı’nı alan Çinliler, aynı zamanda Kars-Edirne hızlı tren projesi ile de ilgileniyorlar ve bunun yanında Orta Koridor Projesi’nin Yeni İpek Yolu Projesi ile uyumlulaştırılması da söz konusu. Bu iki proje için imzalar geçen Kasım ayında Antalya’da yapılan G20 Zirvesi sırasında atıldı. Bölgede artan bir rekabet söz konusu ve Türkiye’nin de doğru projelerle bu rekabet içerisinde konumunu güçlendirmesi gerekiyor.” şeklinde özetliyor.