Bir musibet bin nasihatten evla olabilir
Musibet belli… Çok ciddi sağlık krizlerine neden olmasının yanı sıra ekonomik ve sosyal yaşamımızı da derinden sarsan küresel Kovid-19 pandemisi…
Bu musibet hepimizi her anlamda yedi bitirdi. Ancak hayatımıza bıçak keskinliğinde soktuğu değişimlerin, uzun ve kısa vadelerde olumlu etkilerini göreceğiz.
Bu yıl kuruluşunun 30. senesini kutlayan İletişim Danışmanlığı firmamızda 25’ini danışmanların, 15’ini ise destek ekiplerindekilerin oluşturduğu 40 çalışma arkadaşımız var. Tüm bu arkadaşlarımızla yıllardır ‘uzaktan çalışma’ya geçmeyi konuşur, tartışırız. Ne toplantılar ne beyin fırtınaları yapıldı… Fakat pandemi başlayana kadar zinhar başarılamadı…
Gelin görün ki bir musibet çok derde deva… Sağlık her şeyin önünde olunca biz de ülkemizdeki ilk vakanın tespitiyle ‘ev ofis’ düzenine geçtik. Öyle yavaş yavaş, kısmen falan da değil… Pat diye… Tabii bunu hızla yapabilmemizde altyapımızın hazır olması etkiliydi. Açık söylemek gerekirse hiç de fena olmadı...
Bunca zamandır ‘uzaktan çalışma’ sistemine karşı en şiddetli itirazları dile getirenler bugün en verimli çalışmayı sergiliyorlar…
Ulaşım, elektrik, su gibi genel giderlerin ciddi oranlarda azaldığı bir gerçek… Üstelik enerji gibi kâğıt kullanımı da minimuma inince ‘çevrenin sürdürülebilirliği’ne de kendimizce bir katkı sağlayabildik. Tabii bu, bizim gibi ‘beyaz yakalı’ çalışanlar için çok daha kolay uyum sağlanabilecek bir düzen. Öte yandan hizmet, üretim, sağlık ve gıda gibi sektörler ve çalışanlarının sahada ‘kahramanca’ mücadele ettiklerini de unutmamak lazım…
Uzaktan çalışmaya geçilmesinin bu sektörlerin kahraman çalışanlarına bir hayli dolaylı da olsa olumlu etki edebildiği kanaatindeyiz. Araç ve insan kalabalığının bir nebze azalması ile tamamen olmasa da risk faktörleri düşebiliyor.
Neredeyse bir yıldır bu musibetle yaşayan, çalışma düzenini sürdürebilen kesimler olarak, dijitalleşme süreçlerini de tamamladığımıza göre, bize kazandırdıklarından bundan sonra da yararlanmaya devam edebiliriz. Söz konusu kazanımlar arasında bireysel gelişimi de içine alacak biçimde ‘insan kıymetleri’ne, yani iş gücünü oluşturan insanlara yatırım öne çıkacak gibi görünüyor.
IBM’in İş Değerleri Enstitüsü (IBV), Oxford Economics ile birlikte yaptığı “Find your Essential” (Temelinizi Bulun) adlı araştırmasının sonuçlarını yayınlamış. Türkiye’nin de dâhil olduğu 50 ülkedeki 26 sektörden 3 bin CEO’ya uygulanan anket, IBM’in yaklaşık 20 yıldır her sene yaptığı CEO anketlerinin sonuçlarıyla da karşılaştırılmış. Katılımcılar arasındaki ‘iyi’ performans gösteren şirketlerin CEO’larının yüzde 77’si, kısa vadede kârlılığı etkileyecek olsa bile ‘çalışan refahı’na öncelik vermeyi planlıyormuş. Düşük performans gösteren şirketlerde ise bu oran, hiç de azımsanamayacak şekilde yüzde 39’muş.
Bu kapsamda, araştırmanın sonuç raporunda, liderler ile çalışanlar arasındaki iş birliği için dijital ve bulut destekli araçlar sağlanması, tükenmişlik sendromunun önüne geçilmesi, çalışanların fiziksel ve zihinsel refahına yatırım yapılması, çeşitliliğe ve kapsayıcılığa odaklanılarak şirket kültürünün sürdürülmesi gibi unsurlara dikkat edilmesi önerilmiş.
IBM Services Kıdemli Başkan Yardımcısı Mark Foster, pandemi sürecinde çalışanların işverenlerinden beklentilerinin önemli ölçüde değiştiğini ve liderlerin de çalışanlar gibi temel hususlara odaklanmak zorunda kaldığının altını çizmiş. Foster şöyle demiş: “Herhangi bir yerden çalışmak beraberinde çevik teknoloji sağlayan, çalışan refahına öncelik veren, esnek ve katılımcı kültürleri teşvik eden ve empati yeteneği yüksek liderlik modellerinin benimsenmesini gerektirebilir.”
Uzaktan çalışmaya salgın sonrasında da devam edecek firmaların sayısının artacağını söyleyen IBM Türkiye Genel Müdürü Volkan Sözmen ise bu süreçte, uzaktan çalışmayı kolaylaştıracak imkânlara sahip olmanın ve iş/özel hayat dengesini korumanın çalışanların önceliği hâline geldiğini, dolayısıyla bu hususların hem çalışan motivasyonu hem de iş verimliliği için kritik önem taşıdığını belirtmiş.
Açıklamada, bu durumun ne ölçüde ‘kritik’ olduğunu anlamak için IBV’nin başka bir araştırmasının sonuçlarına da yer verilmiş. Dünya çapında 14 bin tüketicinin katıldığı ankete göre; her dört çalışandan biri, esnek çalışma saatlerine veya esnek mekân koşullarına olan ihtiyaçları giderilemediği için 2021 yılında işini değiştirmeyi planlıyormuş.
Bu yazımızı bir başka ‘enteresan’ araştırma ile bitirelim… Forbes ve Statista’nın yaptığı araştırmada Amerika’daki çalışanların ‘en nefret ettiği’ ofis jargonuna ilişkin ifadeler sıralanmış…
İlk sırada ‘sinerji’ yer almış; onu ‘takım çalışması’ izlemiş… Aynı araştırma ülkemizde yapılsa, birincilik için sinerji ve takım çalışması yarışabilirdi… Bizce üçüncü sırada da ‘liderlik’ devreye girerdi… Allah hepimizi klişelerden korusun…