Avrupa'nın hasta adamı

Avrupa Birliği (AB)’nin istatistik kurumu Eurostat’a göre, euro para birimini kullanan 20 ülkedeki ekonomik üretim, hem 2022'nin son üç ayında hem de bu yılın ilk üç ayında önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında düştü.
Avrupa Birliği (AB)’nin istatistik kurumu Eurostat’a göre, euro para birimini kullanan 20 ülkedeki ekonomik üretim, hem 2022'nin son üç ayında hem de bu yılın ilk üç ayında önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında düştü.

İki Almanya’nın birleşmesi sonrası yapısal sorunlar yaşayan Alman ekonomisi, Avrupa’nın hasta adamı benzetmesini ortaya çıkarırken, 90’ların sonunda ülke ekonomisi düşen ihracat ve yüksek işsizlik sorunları ile karşı karşıya kaldı. 2000’lerin başında reform sürecine giren Almanya ihracatla zenginleşmeye yönelirken, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olmayı başardı.

  • Pandemi sonrasında, Almanya artan enerji maliyetlerinden, yüksek üretim riskleri ve ihracat ülkelerinden gelen zayıf talebe kadar pek çok zorlukla karşı karşıya kaldı.

Üst üste iki çeyrek küçülme dönemi ile teknik resesyona giren ülke ekonomisi, bu seneyi küçülme ile kapatacak tek gelişmiş ekonomi olacak.

Almanya'da resesyon zamanı

İçinde bulunduğumuz ortamda tüm süreçlerde ortaya çıkan sorunlar, Almanya ekonomisinin yeni bir hikâye yazmasını gerekli kılıyor.
İçinde bulunduğumuz ortamda tüm süreçlerde ortaya çıkan sorunlar, Almanya ekonomisinin yeni bir hikâye yazmasını gerekli kılıyor.

Mayıs 2022’de ilk kez dış ticaret açığı 1 milyar dolar üzerine çıkan Almanya, Haziran 2023 itibariyle 18.7 milyar euro ticaret fazlasına geri dönse de ihracat hala durgun seyrediyor.

Ülke ekonomisinde gayrı safi katma değerin yüzde 24’ünü oluşturan sanayi sektörü pandemi ve sonrasında enerji krizinden büyük yara aldı. Almanya GSYH’si 2023’ün ilk iki çeyreğinde yüzde 0,2 küçülürken, enflasyon da yüzde 6.1 seviyesinde seyrediyor. İşsizlik oranı ise yüzde 5,6.

IMF, yüksek enflasyon ve imalattaki düşüş nedeniyle sarsılan Almanya ekonomisinin bu yıl yüzde 0,5 oranında küçülmesinin beklendiğini açıklarken, gözden geçirilmiş görüşünde, Almanya'nın ‘faiz oranına duyarlı sektörlerdeki zayıflık ve ticaret ortağı talebindeki yavaşlama’ da dâhil olmak üzere çok sayıda engelle karşı karşıya olduğunu belirtti. IMF ayrıca Almanya'nın 2024'te toparlanma yolunda ilerleyeceği ve yüzde 0,9 oranında büyüyeceğini belirtirken, bu tahmin beklenen yüzde 1,3'lük orandan daha karamsar bir tahmin durumunda.

Prof. Dr. İsmail Ermağan.
Prof. Dr. İsmail Ermağan.

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan’a göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Avrupa’da bozulan ekonomik-siyasal-güvenlik kimya (özel tüketimden yatırımlara, şirket daralmalarından kaybedilen sektörlere vb.); işgal öncesi enerjide Rusya’ya bağımlılık ve şimdiki adaptasyon süreci, ülkedeki yaşlanan nüfus-beyin göçü ve hali hazırdaki sektörel işçi ihtiyaçları (demografik yenilenme zorunluluğu- ki bu konuda yasa çıkarıldı); Çin’den Gazze’ye dünyadaki olumsuz gelişmeler, dalgalanan petrol fiyatları ve özellikle pahalı enerji tedariki sorunlarının yarattığı ekonomik tablo, Alman ekonomisinin endogen değil ekzogen faktörlerle de çevrilerek adım adım gerilediğine işaret ediyor. Bu konuda yönetimin tedbirler alacağını belirten Ermağan, durumun hiç de önemsiz olmadığını vurguluyor.

Uzmanlara göre Almanya’nın resesyondan çıkabilmesi için enflasyonun yükselmesi ve genişletici politikalarda kamu harcamalarının artırılması seçenekleri bulunuyor. Bununla beraber Almanya’da ekonomiyi canlandıracak enstrüman sayısı sınırlı. Kamu yatırımlarının borçla finanse edilmesinin yasaklanması iç talebi artırmaya yönelik manevra alanını sınırlıyor. Almanya aynı zamanda yaşlanan nüfus, iş dünyasında ve hükümette dijital teknolojinin gecikmiş kullanımı ve aşırı bürokrasi gibi sorunlar yaşıyor.

Alman ekonomisinde pandemi sonrası ortam ülkenin 90’lı yıllardan itibaren otomotiv ve kimya sektöründeki belirleyiciliği, Çin’e yönelik ihracat ve bölgesindeki siyasi istikrarın yanı sıra ucuz Rus enerji kaynaklarına dayanıyordu. Ancak içinde bulunduğumuz ortamda tüm bu süreçlerde ortaya çıkan sorunlar, Almanya ekonomisinin yeni bir hikâye yazmasını gerekli kılıyor.

Avrupa ekonomisi de durağan

Rusya Ukrayna Savaşı ve yüksek enflasyonun tüketici harcamaları üzerindeki etkisi ile kıta genelinde Avrupa ülkeleri de zor bir yıl yaşadı. Avrupa Birliği (AB)’nin istatistik kurumu Eurostat’a göre, euro para birimini kullanan 20 ülkedeki ekonomik üretim, hem 2022'nin son üç ayında hem de bu yılın ilk üç ayında önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında düştü. Avrupa Komisyonu da Euro bölgesinde büyüme tahmini yüzde 1,1’den 0,8’e indirirken, gelecek yılın büyüme beklentisini de yüzde 1,6’dan 1,3’e düşürdü. Almanya’nın yanı sıra ekonomisi gerileyen bir diğer Avrupa ülkesi olan Hollanda’da da büyüme beklentisi yüzde 1,8’den 0,5’e revize edildi.

Avrupa’da yaz boyunca enflasyon hızını kesmezken, iç talepteki zayıflık ve sanayideki gerileme önümüzdeki aylarda da ekonomik faaliyetlerin yavaşlayacağına işaret ediyor. Bu nedenle AB genelinde zayıf büyüme ivmesi 2024’te de sürecek. Bu nedenle AB ekonomisinin karşı karşıya kaldığı en önemli tehlike stagflasyon olarak görünüyor. Faiz oranlarındaki artışların ekonomik büyümeyi engellemesi, ancak hedeflediği gibi enflasyonu düşürmemesi 1990’larda Japonya’nın da karşı karşıya kaldığı stagflasyon tehlikesini ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla tüm veriler Avrupa’da uzun süreli zayıf büyüme ve hedefin üzerinde enflasyonun süreceğini gösteriyor.

Avrupa, ABD ve Çin'in gerisine düşüyor

Bu yıl Avrupa ekonomisinde yaşanan sorunlar, gerçekte kıtanın yeni yüzyılın ekonomik dönüşümündeki sorunlar ile de bağlantılı. 2008’de Avrupa Birliği (AB) ekonomisi 16,2 trilyon dolara karşı 14,7 trilyon dolar değere sahip ABD ekonomisinin önünde yer alıyordu. Geçtiğimiz yıl ise ABD ekonomisi 25 trilyon dolara ulaşırken, AB ve İngiltere’nin toplam ekonomik büyüklüğü 19,8 trilyon dolarda kaldı. AB ekonomisinden 3’te bir oranında daha büyük olan ABD, teknoloji konusunda da AB’nin çok önünde yer alıyor. Dünyanın en büyük 20 teknoloji firmasından sadece 2’si Avrupa kökenli iken bu alanda ABD ve Uzakdoğu’nun hâkimiyeti bulunuyor