Avrupa’nın geleceğine dair karışıklıklar
24 Şubat 2020’de başlayan Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, daha önce hayal bile edemeyeceğimiz bir şekilde insanların hayatlarını ve ülkeleri alt üst etti. Avrupa'da yaşanan bir savaşın, özellikle Ukrayna'ya karadan veya denizden sınırı olan ülkelere getirdiği genel belirsizlik ortamının yanı sıra, uzun süren çatışma, insanların günlük yaşamlarını da etkiledi. Nitekim enerji fiyatları artarken, Ukrayna ve Rusya’dan yapılan buğday ve diğer hububatların ihracatı da ciddi şekilde kesintiye uğradığından, gerçek bir gıda krizi riski gündeme geldi.
Bu büyüklükteki bir kriz; krizle güvenliklerini ve dayanıklılıklarını artıracak bir şekilde başa çıkma yaklaşımları farklı olan ülkeler ve hatta müttefikler arasındaki ihtilafları da artırmaktadır. Rusya'nın eylemleri şu ana kadar G7 ülkeleri, AB ve AB üyelerinin ağır yaptırımları, Rus diplomatların sınır dışı edilmesi, ülkelerin hava sahalarının Rus uçaklarına kapatılması gibi muazzam tepkilere yol açtı. Ayrıca, özellikle ülke, halkıyla birlikte Rus savaş makinesine boyun eğmemek için muazzam bir direnç gösterirken, NATO ve AB’nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini savunma hakkını destekleme konusundaki birliğine dair ciddi bir tartışma ortaya çıktı.
Bu durum, İsveç ve Finlandiya gibi bazı ülkelerin uzun süredir devam eden tarafsız tutumlarını bir kenara bırakarak, NATO’ya hızlı bir şekilde giriş talep etmeleri anlamına geliyor. Türkiye gibi ülkeler açısından ise, yeni üyelere yeşil ışık yakmadan önce güvenlik sorunlarının ele alınması anlamına geliyor. Yine savaşın ciddi etkilerinin olduğu AB’de, Rus hidrokarbonlarına bağımlılığı azaltan bir enerji güvenliği politikasının geliştirilmesi konusunda ciddi görüşler ortaya atıldı. Aynı zamanda, AB'nin savunma kabiliyetlerinin artırılması ve NATO ile bir çalışma ilişkisi kurulmasının yanı sıra, AB ve dünyanın geri kalanı için gıda güvenliği gibi diğer birçok endişenin ele alınması, ve birliğin ekonomik kalkınmasını sürdürmek için gerekli mali kaynakların ve mekanizmaların bulunması gibi konular da gündeme getirildi.
Öne çıkan bir diğer konu da AB’nin genişlemesi ve buna bağlı olarak NATO'nun genişlemesiyle olan ilişkisidir. Güvenlik bağlamı temelde değişmiş olup, ABD ve AB liderliğindeki Batı, kendini Rusya'nın benimsediği değerlerle özünde çelişen normatif bir bağlamda görmektedir. Başka bir ifadeyle, Batı ve Rusya ayrımını pekiştirmeye yönelik bariz bir girişim bulunmaktadır. Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'ın AB’ye katılma niyetlerini açıklamış olması ve Ukrayna'ya ve direnişine yönelik mevcut ilgi göz önüne alındığında, halihazırda üyelik başvurularını yapmış olan Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye, şüphesiz katılım süreçlerinin daha uzun sürede sonuçlanacağından endişe duymaktadır.
Devamı Z Raporu 37. Sayısında