Avrupa’nın enerji sınavı
Dünya, pandemi sonrası normalleşmenin başlaması ile sonbahardan itibaren artan enerji emtia fiyatları ve enerji kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldı. Ardından Avrupa’nın kullandığı doğalgazın yüzde 45’ini sağlayan Rusya ve bu gazın aktarılması konusunda kilit bir konumda yer alan Ukrayna arasındaki savaş, tüm dengeleri değiştirdi. enerji piyasaları, ekonominin Kovid-19 pandemisinden yeni kurtulduğu kritik bir zamanda hızla yükselen enerji fiyatlarına maruz kaldı. Enerjide Rusya’ya bağımlı olan Avrupa, enerji karmasını çeşitlendirme konusunda yoğun bir çalışmaya girdi.
Kovid-19 sonrası 2 yıllık kapanmanın ardından, normalleşmeyle birlikte tüm dünyada sanayinin çarkları tüm hızıyla yeniden dönmeye başladı. Sanayinin hız kazanması beraberinde küresel piyasalarda enerji emtia fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Ardından 24 Şubat’ta başlayan Rusya- Ukrayna savaşı halihazırda var olan enerji krizinin alevlenmesine neden oldu. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın ardından Avrupa’da ortaya çıkan enerji krizinden ülkeler oldukça fazla etkilendi.
Rusya’ya yönelik ortaya konulan ambargoların neticesinde Rusya’nın gazı kesme tehdidi sonucunda gelinen noktada, çok uzun yıllardır Rusya’ya olan gaz bağımlılığı gittikçe artan Avrupa, ciddi bir enerji arz güvenliği problemi yaşıyor. MÜSİAD Uluslararası Enerji Zirvesi’nde konuşma gerçekleştiren Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, Rusya-Ukrayna Savaşının sürdüğü bu dönemde Rusya’nın birkaç ay öncesine kadar dünyanın bir numaralı petrol ve gaz ihracatçısı ve kömür piyasalarının önemli bir oyuncusu olmasının Rusya-Ukrayna savaşı sonrası yaşanan enerji krizindeki en önemli etken olduğunu aktardı. Bugün ilk küresel enerji krizinin yaşandığını belirten Birol, “Mevcut fiyatlardaki volatilite ve yüksekliğe bakarsak, bu kriz kısa bir dönemde bitmeyecek gibi görünüyor. Hepimizin belli bir dönem volatil ve yüksek fiyatlarla yaşamaya alışması gerekiyor” dedi.
Rusya'nın en büyük kozu ‘enerji’
Küresel salgınla rekor bir düşüş yaşayan enerji talebi, normalleşmeyle beraber ivmesini yeniden yukarı çevirdi. Enerji ve maden kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan Rusya, dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçısı, Suudi Arabistan’dan sonra ikinci en büyük ham petrol tedarikçisi ve Endonezya ve Avustralya’nın ardından üçüncü en büyük kömür ihracatçısı konumunda yer alıyor. Dünya sahnesinde bu avantajını siyasi olarak kullanmaktan çekinmeyen Rusya’nın ekonomisi de büyük ölçüde enerji kaynaklarına dayanıyor. Rusya, dünyada keşfedilmiş doğalgaz rezervinin yüzde 25’ini elinde bulundururken, bugün gelirlerinin yüzde 40’ından fazlasını doğalgaz ve petrolden sağlıyor.
ABD Enerji Enformasyon Ajansı, 2021’de Rusya’nın gaz ihracatının dörtte üçünün ve ham petrol ihracatının yüzde 49’unun, Norveç ve İngiltere gibi AB üyesi olmayan ülkeler de dahil olmak üzere Avrupa’ya gittiğini söylüyor. AB ülkeleri geçen yıl Rusya’nın enerji ithalatı için 107 milyar dolar ödedi, bu da Rusya’dan ithal ettiği malların toplam değerinin neredeyse üçte ikisine karşılık geliyor. AB’nin Rusya’dan toplam ithalatının yüzde 62’sini ise enerji oluşturdu. Ancak Rus enerjisine olan bağımlılık kıta geneline eşit dağılmıyor.
- AB’nin enerji ithalatına bağımlılığı, bazı üye ülkelerde yüzde 90’lara kadar çıkarken, Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya, petrolünün yüzde 25’ini ve gazının yüzde 40’ını Rusya’dan ithal ediyor.
Slovakya ve Macaristan geçen yıl petrollerini sırasıyla yüzde 96’sını ve yüzde 58’ini Rusya’dan ithal etti. Rusya Başkanı Putin’in ‘dost olmayan ülkelere’ doğalgaz satışını ruble ile ödeme şartı koyması Avrupa’da gaz krizinin yaşanmasına neden oldu. Mayıs 2022’de Rus enerji devi Gazprom, bu ülkelerin Rusya’nın ruble cinsinden ödeme talebini reddetmesi üzerine Polonya ve Bulgaristan’a gaz ihracatını durdurdu. Şimdi de Finlandiya, Rusya’dan ithal ettiği gazı ruble ile ödemeyi reddettiği için Rus gazının kesileceği üçüncü ülke oldu. Kesilen gaz miktarı Finlandiya’nın enerji ihtiyacının yüzde 5’ine denk geliyor.
AB, Rus enerjisine olan bağımlılığını sona erdirmek için ne yapıyor?
AB, 8 Mart’ta Rusya’nın tüm enerji ithalatını 2030 yılına kadar sona erdirme planını açıkladı. Bu durum, enerji maliyetlerinin artmasına neden olabilir ancak AB, fiyat düzenlemesi, devlet yardımı ve vergilendirmeyi kullanarak bloktaki işletmeleri ve tüketicileri koruyacağını açıkladı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, “Bizi açıkça tehdit eden bir tedarikçiye güvenemeyiz” dedi.
“Ruz gazı piyasalardan çekilmiş değil, çekilmesi de öyle kısa vadede mümkün değil bunun herkes farkında. Avrupa’da bu bağlamda aksi söylemlerde bulunan yöneticiler de farkındadır diye umuyorum” diyen Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener ise, teknik ve ekonomik anlamda Rus gazından arınmış bir Avrupa kurgulamanın kolay olmadığını, çok uzun vadeli ve maliyetli bir süreç olduğunu söylüyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) hazırladığı ‘AB’nin Rus Gazına Bağımlılığını Azaltmak için 10 Maddelik Planı’ dijital ortamda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. IEA’nın 10 maddelik planı kapsamında, Rusya ile herhangi bir yeni gaz sözleşmesi imzalanmaması, Rus gazı dışında bir yıl içinde 30 milyar metreküp doğal gaz sağlayabilecek alternatif kaynakların artırılması ve gaz depolama sisteminin güçlendirilmesi öne çıkıyor. Planda aynı zamanda güneş ve rüzgar enerjisi projelerinin kurulumunu hızlandırarak gaz tüketiminin bir yıl içinde 6 milyar metreküp azaltılabileceği, biyoenerji ve nükleer enerji üretiminin de artırılarak 13 milyar metreküp gaz kullanımının önlenebileceği öngörülüyor.
Enerji çıkmazının kurtarıcısı LNG mi?
Avrupa Komisyonu, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını 2023 itibariyle üçte iki azaltmayı hedefleyen bir yol haritası açıkladı. Sistemden çıkardığı Rus gazının alternatifi olarak, LNG, biometan, temiz hidrojen ve yenilenebilir enerjiyi sıraladı. Ülkelerin mevcut boru hatlarından doğalgaz ihtiyaçlarını karşılayamazlarsa ya da Rusya gibi mevcut gaz hatlarından gaz kesilmeleri nedeniyle çapı, gücü, taşıma kapasitesi belli olan gaz hatlarından gaz alamadıkları takdirde mevcut ülkelerin kendi içlerindeki doğalgaza alternatif olarak kullanabilecekleri tek şeyin LNG olduğunu söyleyen MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş, “Bu gazı kullanmak için de hem ülke içindeki hatlarınızın uygun olması lazım hem de sıvılaştırılmış doğalgazınızı, normal doğalgaz hatlarına basabilecek şekilde FSRY limanlarına ve sıvılaştırılmış doğalgazı, normal gaza çevirecek dönüşüm istasyonlarına ihtiyacınız olması lazım ki bunlarda kolay değil. Hemen birkaç günde inşa edilemiyor, birkaç yıl alıyor ve ciddi yatırımlar gerekiyor” dedi.
- Bugün gelinen noktada Avrupa, Rus gazına ikame yeni enerji kaynakları arayışında vites büyütmesine yol açarken; AB ülkeleri, ABD, Katar ve diğer ülkelerden LNG ithalatını artırdı. Rusya’nın doğalgaz kozuna karşılık Avrupa, enerji tedariki konusunda elini güçlendirmeye çalışıyor.
Bu konuda sadece ocak ayı itibariyle LNG ithalatını 11,8 milyar metreküp gibi rekor bir miktara çıkaran Avrupa, depolama kapasitesini artırmak için de çalışmalara başladı. ABD de Avrupa’ya doğalgaz tedariki için Asya ülkeleri ile görüşmelerini sürdürüyor. Sanayide çarkları döndürmek ve aynı zamanda konutları ısıtmak için Rus petrolü, gazı ve kömürüne diğer Avrupa ülkelerinden daha fazla bağımlı olan Almanya, Rus gazı bağımlılığını azaltma çabalarını arttırarak, ülkenin ilk LNG terminalinin çalışmalarına başladı.
Avrupa ekstra LNG’yi de nereden alabilir?
Rusya aynı zamanda Avrupa'nın büyük bir LNG tedarikçisi ve toplam LNG ithalatının yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. ABD ve Katar’dan sonra Avrupa’nın en büyük üçüncü tedarikçisi olan Rusya, boru hattı akışlarını durdurursa, Rus LNG’sinin de Avrupa’ya gitmemesi muhtemel bir sonuç.
Avrupa Ekstra LNG’yi kısmen Nijerya, çok az da olsa Cezayir ve Katar’dan ilave alabilir ama piyasalarda bu kaynakları isteyen çok fazla ülke olduğunu belirten Akyener, öte taraftan ABD’den çok fazla anlaşma yapıldığını hatta yapılan gaz tedariklerinin ABD’deki gaz fiyatlarını da yükselttiğini söylüyor.
Türkiye üzerinden de Avrupa’ya gelebilecek bazı güzergahların söz konusu olduğunu aktaran Akyener, “TAP boru hattıyla yaklaşık 9 milyar metreküplük bir gaz sevkiyatı Türkiye üzerinden İtalya piyasasına biraz da Yunanistan’a yapılıyor.
Bu bağlamda TAP boru hattının yeniden kapasitesinin artırılması, Azerbaycan’dan ilave kaynak tedarik imkanları gibi potansiyeller söz konusu ama bunların hepsi uzun vadeli süreçler. Kısa vadede Avrupa’nın elinde çok fazla alternatif yok. Küçük küçük hacimlerle Norveç'ten, Libya’dan ve Cezayir’den biraz ilave alınabilir. Azerbaycan’dan ise kısa vadede olmaz çünkü o kapasite neredeyse full çalışıyor” dedi.
Kısa vadede Rus gazının piyasalardan çekilmeyeceğini, orta vadede yavaş yavaş, uzun vadede daha fazla azaltılabileceğini belirten Akyener, uzun vadede ilişkiler tekrar normalleşirse yeniden Rus gazına olan talebin artacağını, çünkü serbest piyasa mekanizmasıyla işleyen bir model olduğunu ve bu model içerisindeki tedarikçiler için en uygun fiyatlarla alabilecekleri gazın Rus gazı olduğundan dolayı yeniden Rusya’ya yöneleceklerini söylüyor.
Yeşil mutabakat rafa mı kaldırılıyor?
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Avrupa’nın enerji bağımsızlığı ve temiz enerji yatırımları hakkında soruları gündeme getirdi. AB ülkeleri Rus petrol ve gazına alternatifler ararken, bugünün kapasite ihtiyaçlarını karşılama ile enerji sistemlerini küresel olarak karbondan arındırmak için iklim değişikliği taahhütlerini karşılamayı dengelemeleri gerekiyor.
2019’da başlatılan Yeşil Anlaşma, 2030 yılına kadar AB sera gazı emisyonlarını yarıdan fazla azaltmayı ve 2050 yılına kadar Avrupa’yı net sıfıra çekmeyi hedefliyor. Ancak savaşın tetiklediği enerjide arz güvenliği sıkıntıları yaşanırken, kömürün kullanımının artması nedeniyle Avrupa’nı n temiz enerji taahhütleri şimdilik rafa kaldırılıyor gibi görünüyor. Küresel ortalama sıcaklıklardaki 1°C’lik artışın 0,3°C’den fazlasından sorumlu olması kömürü küresel sıcaklık artışının en büyük kaynağı haline getiriyor. Alman Ekonomi Bakanı Robert Habeck, “Kısa vadede, bir önlem olarak ve en kötüsüne hazırlıklı olmak için kömürlü termik santralleri beklemede tutmamız ve hatta işletmelerine izin vermemiz gerekebilir” dedi. Almanya kömüre geri dönerse, 2030 yılına kadar kömürle çalışan elektrik santrallerini aşamalı olarak kapatma konusundaki kendi yeşil vaadine aykırı bir hareket etmiş olacak.
İklim krizine karşı fosil yakıtlardan uzaklaşma taahhütlerinin geçici süreliğine kriz ortamında rafa kaldırılmasının kısmen söz konusu olduğunu dile getiren Akyener, fosil kaynakların ve fosil kaynaklarla üretilen elektrik fiyatlarının da mevcut fiyat krizi sebebiyle yükselmiş olduğu için bu durumun yenilenebilir enerjiye meyili artırarak bu şekilde bir pozitif etkisinin söz konusu olduğunu söylüyor. AB’nin Rusya’dan kömür ithalatını kesmesiyle başlayan süreçle birlikte, AB kapalı kömür ocaklarını dahi aktive etmeye başladığını ve Avrupa’da kömür tüketiminin arttığını dile getiren Akyener, “Bu tablodan da görüldüğü üzere fosil kaynaklardan uzaklaşma tamamen rafa kalkmadı. Ama zaten ortaya koyulan daha önceki popülist söylemler de çok tutarlı değildi. Sadece bir süreliğine şu kafa karışıklığı ve endişe ortamı geçene kadar çok fazla insanın reel anlamda yenilenebilir gibi süreçleri ya da yeşil hedefi ortaya koyan pembemsi tablonun arkasından gitmeyeceğini söyleyebiliriz” dedi.
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Sohbet Karbuz ise, Rusya-Ukrayna savaşı yüzünden AB’nin politik saplantı haline getirdiği iklim politikalarını rafa kaldırmasının söz konusu olmadığını tam tersine, en üst düzeyde yapılan açıklamaların fosil yakıtlardan nasıl daha çabuk uzaklaşılabileceğinin dile getirildiğini söylüyor.
En yeni yenilenebilir ‘nükleer enerji’ mi?
Avrupa’nın enerji krizi karşısında aldığı önlemlerden biri de, Avrupa Komisyonu’nun yeni nükleer enerji ve doğalgaz projelerini sürdürülebilir yatırım içerisinde değerlendirme kararı oldu. Avrupalı liderler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin nükleer santraller de dahil olmak üzere yenilenebilir kaynaklara geçişi hızlandırmak için bir şans olduğunu söylüyorlar. Almanya, güneş enerjisinin yanı sıra kara ve deniz rüzgar projelerinin büyümesini hızlandırmayı hedefliyor. Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, yenilenebilir kaynakların daha hızlı genişlemesinin Almanya’nın Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığını azaltmanın anahtarı olduğunu söylüyor.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans Ocak ayında yaptığı açıklamada, “Uzun vadede Putin'i çok zengin yapmayı gerçekten durdurmak istiyorsak, yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmalıyız ve bunu hızla yapmalıyız” açıklamasında bulundu. Nükleer enerji üretimi, 2021’de 2020’ye kıyasla yüzde 6 arttı ve 2014’ten bu yana Avrupa’da elektrik üretimine en büyük katkıyı yapan sektör oldu. MÜSİAD’ın Uluslararası Enerji Zirvesi’ndeki yaptığı konuşmada nükleerde ciddi bir dönüş olduğunu söyleyen Fatih Birol, “Avrupa’daki birçok ülke, Kanada, ABD, Japonya, Güney Kore, Hindistan nükleer projelerini hızlandırdı. Bu da son derece olumlu bir gelişme” dedi.
Enerjinin stratejik olarak Excel tablolarında birtakım hedefler koyup, orada formülleri sıralayıp ben 10 yıl sonra bundan çıkıyorum, 20 yıl sonra bundan çıkıyorum diyerek yakalayabilecek hedefler olmadığını dile getiren Karataş, “AB’de dahil olmak üzere ülkeler, mevcut çıkan konjonktür, Rusya’nın pozisyonu durumu, dünyadaki durum, artan enerji ihtiyacı ile birlikte bunları sağlayamadıkları için otomatikman tekrar fosil yakıta, kapatılması gereken nükleer santrallere kömür santralleri dahil devreye aldılar” dedi.
Bir geçiş yakıtının belirlenmesinin gerektiğini ve AB parlamentosunun bununla ilgili bir karar aldığını aktaran Karataş, 14 ülkenin doğalgazın ve nükleerin yeşil geçiş yakıtı olmasını talep ettiklerini söyledi.
“MÜSİAD’ın enerji stratejisinde Türkiye’de de geçiş yakıtı olarak doğalgaz ve nükleerin sayılması gerektiğini söyledik. Dolayısıyla siz buradaki geçiş süresini iyi hesaplamanız gerekiyor. Bugün Rusya, yarın hangi krizlerin çıkacağı belli değil” şeklinde konuşan Karataş, bu hedefler mutlaka yakalanmak zorunda ama biraz revizyon gerekebilir bu da ortaya çıkacak konjonktürel durumlarla değişebilecek bir sonuç olduğunu dile getirdi.