Avrupa’nın enerji krizinin arkasında ne var?
AB’nin fosil yakıtlar pahasına enerji geçişini hızlandırmaya yönelik aceleci politikaları ve çevre aktivistlerinin ve petrol ve gazı tamamen terk etme fikrini savunanların Avrupalı enerji şirketlerine petrol ve gaz varlıklarını elden çıkarmaları için mütemadiyen baskı yapması, Avrupa’nın enerji krizinin altında yatan iki nedendir. Bu iki faktör, küresel talebi azaltmadığı gibi, petrol ve gaz üretimini ve yatırımları olumsuz etkileyerek petrolde arz açığına ve fiyatların hızla yükselmesine neden olmaktadır.
Diğer bir neden de, AB’nin, inşası yeni tamamlanmış olan ve Baltık Denizi üzerinden Almanya ve AB’ye 50 milyar metreküplük ek Rus gazı taşıması öngörülen Rus Kuzey Akım 2 gaz boru hattının faaliyete geçmesini geciktirmek için oyalama taktikleri kullanmak da dahil olmak üzere enerji konusunu politize ediyor olmasıdır. AB’nin sadık bir üyesi olan İspanya bile, AB Sekreteryası’nı enerji geçiş planlarının astronomik elektrik fiyatlarıyla başa çıkamayabileceği konusunda uyardı.
Kamu kuruluşları, doğalgaz pahasına elektrik üretmek için daha çok kömür ve ham petrol dahil diğer yakıtları kullanırken, kömürden üretilen elektriğin artan kullanımı, AB’nin 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefleriyle doğrudan çelişiyor.
Enerji arzındaki daralma ve fiyatların ani yükselişi, AB’nin ve fosil yakıtlardan vazgeçme çağrısında bulunanların yenilenebilir enerji fantezisine kapılmadan önce piyasa gerçeklerini göz önünde bulundurmaları gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Rusya'ya saldırı
Rusya’ya saldırı, AB’nin krizin suçunu kendi üzerinden Rusya’ya atma teşebbüsünün bir yoludur.
Ancak gerçek şu ki, Rus gaz devi Gazprom, AB’ye karşı sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmiş olup, Avrupa’da hiç kimse buna itiraz etmiyor. Nitekim Gazprom’un AB’ye ihracatının bu yılın Ocak ve Temmuz ayları arasında yüzde 23 artmış olması arz sıkıntısından Gazprom’u sorumlu tutmanın mantıksızlığını kanıtlıyor. Kısacası, AB gaz piyasasını yanlış değerlendirerek daha fazla Rus gazı sipariş etmemesinden dolayı Gazprom’u suçlayamaz.
AB daha fazla gaz arzı istiyorsa, yapması gereken şey Kuzey Akım 2’yi siyasi çıkarlarına malzeme olarak kullanmayı bırakması ve bunun için acil bir geçici işletme ruhsatı verilmesini kolaylaştırmasıdır.
AB ayrıca, enerji geçişinin kademeli bir süreç olduğunu ve doğalgazın ve muhtemelen nükleer enerjinin büyük katkısı olmadan bunu asla başaramayacağını kabul etmelidir.
Yenilenebilir kaynaklar doğası gereği kesintili olmaları nedeniyle AB’nin elektrik talebini karşılayamayacağı gibi, fosil yakıtlar (petrol, gaz ve kömür) gelecekte de AB ekonomisinin ve enerji ihtiyacının bel kemiği olmaya devam edecektir.
Dahası, AB’nin Rusya’ya olan bağımlılığı gelecekte de devam edecek ve Rusya’nın AB’nin gaz pazarındaki payı, kısmen Kuzey Akım 2’nin tamamlanmasının bir sonucu olarak beş yıldan kısa bir süre içinde şu anki seviyesi olan yüzde 40’tan yüzde 45’e yükselecek.
AB ayrıca, Kuzey Akım 2’nin işleyişini geciktirmek için birbiri ardına bahane üretmeyi bırakmak zorunda.
AB’nin en son girişimi, Avrupa Parlamentosu’nun büyük olasılıkla Polonya ve Baltık Devletleri temsilcisi olan 42 AB milletvekilinin Gazprom’un AB’de yükselen gaz fiyatlarını manipüle ettiği iddiasıyla soruşturulmasını istemesi oldu. Ancak, Gazprom sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği için suçlamaların söz konusu hiçbir dayanağı yoktur.
Kuzey Akım 2’nin faaliyete geçmesini engellemek için yapılan başka bir girişim, AB Sekreterya’sının Avrupa ayrıştırma mevzuatını yürürlüğe koymuş olmasıdır. Nitekim Avrupa yasalarına göre, taşıma kapasitesinin yüzde 50’sinden fazlası için üretici ve sistem işleticisi aynı tüzel kişilik olamaz. Ancak BP’nin yüzde 17 hissesine sahip olduğu Rus petrol devi Rosneft, kalan yüzde 50’lik kapasiteyi kullanmak ve AB’ye doğalgaz ihraç etmek için ruhsat başvurusunda bulundu.
Petrol ve gaz fiyatları nereye gidiyor?
Petrol ve gaz fiyatları, küresel talebin gücü, hızla tükenmekte olan küresel petrol stokları ve küresel ekonominin artık salgını yenmiş olması nedeniyle yükselişe geçti.
Başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere güçlü küresel doğalgaz ve LNG talebi ve dünya genelindeki arz kıtlığı, LNG fiyatlarını yeni rekorlara itiyor. Sözgelimi 18 ay önce metrik milyon İngiliz ısı birimi (mmBtu) 2 dolar olan LNG fiyatları şu anda 34,52 dolara yükselmiş durumda. Dolayısıyla dünya sert bir kış geçirecek olursa, LNG fiyatları 100 dolara kadar çıkabilir.
Kömür fiyatı, Çin’in hem tüketim hem de ithalatta dünya lideri olmasıyla birlikte, bir yıl önce ton başına 50 dolar iken üç kattan fazla artarak 173 dolara yükseldi.
Brent ham petrolün varil fiyatı ise 84 doları görmüş olup her an 85 dolara yükselebilir ve hatta yıl sonuna kadar 90 dolara ulaşabilir.
Çin’in ülkenin en büyük kamu enerji kurum ve kuruluşlarına bu kış için her ne pahasına olursa olsun tedarik sağlamaları talimatı vermesinden sonra fosil yakıt (petrol, gaz, LNG ve kömür) fiyatları çok daha fazla yükselebilir.
OPEC+’in petrol fiyatlarındaki artışı durdurma konusunda isteği ve gücü var mı?
Artan küresel petrol talebi, küresel petrol piyasasındaki mevcut açığı daha da genişlettiği için, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun üretimi artırma konusundaki isteğini ve kapasitesini aşabilir. Dahası, OPEC+’in arzı artırması bile arz açığını dengelemeye yetmeyebilir.
Ayrıca OPEC+, Brent ham petrol fiyatının 80 doların altına düşmesini istemeyebilir. Zira bu Rusya dışındaki üyelerinin ezici çoğunluğunun bütçelerini dengelemesi için gerekli olan fiyattır.
Dolayısıyla OPEC+, yalnızca Brent ham petrolün fiyatının 80 doların çok üzerine çıkması durumunda, üretimi Kasım ayında önceden kararlaştırılmış olan günde 400 bin varilin üzerine çıkarmayı kabul edebilir.