Avrupa’da finansal sistemin önündeki riskler

Prof. Dr. Metin Toprak.
Prof. Dr. Metin Toprak.

2008 Büyük Resesyonunu, üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, aynı ölçekte olmasa da 2018’de kendini yineledi. Bu kriz zincirini karşılamak üzere telafi edici kamu ekonomi politikaları izlendi ve gelişmiş ülkeler başta olmak üzere ekonomilerin çoğu, söz konusu politikalar sonucu artan enflasyonu kontrol altına almak için 2023 baharından bu yana sıkı para politikaları uygulamaya başladılar. Enflasyonda hatırı sayılır bir performans yakalandı (Grafik 1).

Enflasyonda beklenen düşüş eğilimi üzerine, normalleşme adımı olarak para politikasında gevşeme adımları atılmaya başlandı. Sıkı para politikası sayesinde Avrupa’da enflasyonda önemli bir performans yakalandı ve akabinde Avrupa Merkez Bankası (ECB) bu yılın Haziran ayı başında ilk kez düşürdü (Grafik 1).

Finans sektöründeki kırılganlıklar

Yüksek faiz politikaları, beklendiği gibi beraberinde finans sektöründeki kırılganlıkları ortaya çıkardı. Birçok ABD ve Avrupa bankası, farklı nedenlerin de etkisiyle, birleşme ve devralma sürecine girdi. Kripto paralar, merkez bankalarının dijital para çıkarma hazırlıkları, ödeme sistemlerinde teknolojinin kullanımının getirdiği tasarruf ve geleneksel yapıları tahripkar etkisi gibi faktörler; finans sektöründeki riskleri ve belirsizlikleri artırmakta, geleneksel politika almaşığının işlevselliğini bir hayli düşürmektedir. Artan hayat pahalılığı nedeniyle ücretli kesimin artan memnuniyetsizliğinin seçimli demokrasilerde hükümetler üstüne baskı oluşturması, enflasyonu dizginlemek için artırılan faiz oranlarının üretimi ve büyümeyi kısıtlaması, bankacılık ve hisse senedi borsasına dayalı finansman yöntemlerinin asimetrik etkilere maruz kalması ve ekonomik sektörler üzerinde heterojen sonuçlar doğurması finans sektöründeki istikrarsızlığın yapısal tetikleyicilerinin başında gelir. NATORusya gerginliğinin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimali, finans sektörü gibi akışkanlığı yüksek bir alanı daha da öngörülemez hale getiriyor.

Avrupa Birliği ülkelerinin birlikte hareket etmesi istikrarsızlığı karşılamada en optimal seçenek

Avrupa ülkelerinin bir birlik içinde örgütlenmesi, kuşkusuz jeopolitik riskleri karşılamada önemli bir ölçek avantajı sunuyor. ABD’nin; Avrupa’nın tedarik zincirlerini güvence altına almak için Japonya’dan Hindistan’a uzanan hattaki 14 ülkeyi dahil ederek bir koridor inisiyatifini (IPEC) Mayıs 2022 tarihinde Japonya’da ilan etmesi, yine Hindistan’dan BAE, S.Arabistan ve İsrail üzerinden Akdeniz’e ve Yunanistan’a uzanan Hint-Orta Doğu- Avrupa Koridoru inisiyatifini (IMEC) Eylül 2023 tarihinde ilan etmesi, AB’nin Rusya ve Çin bloku karşısında dirençli bir blok oluşturması için stratejik hamlelerdir.

Avrupa medeniyeti, serbest piyasa ekonomisi ve demokrasinin temsilcisi olmayı sürdürüyor

Serbest piyasa ekonomisi ve Batı tipi toplumsal yaşam modelinin, otoriter ve totaliter Rusya-Çin bloku karşısında ayakta kalması, kuşkusuz hegemonik güç olarak en fazla ABD’nin sorumluluğundadır. Buna ilave olarak, Avrupa’da piyasa ve demokrasinin ayakta kalması da, Batı medeniyetinin, özellikle Avrupa yaşam modelinin bir bütün olarak ayakta kalmasıyla doğrudan ilişkilidir.

AB için entegre sermaye piyasası ihtiyacı

Finansal sektörde bankacılık için olduğu gibi sigortacılık, yatırım fonları ve emeklilik fonları gibi diğer bileşenler için de makro ihtiyati çerçeve ve araç setinin geliştirilmesi kritik önemdedir. Avrupa Birliği genelinde bir entegre sermaye piyasasının oluşturacağı ölçek ekonomileri ve algısal sinerji, serbest piyasa ekonomisi felsefesinin ve demokrasinin güncellenmesinde finansal teknolojilerin sağladığı imkan ile somutlaşacaktır.

Avrupa ortak para politikasının ortak sermaye piyasası ile güçlendirilmesi bir öncelik olarak öne çıkıyor. Bütünleşik bir sermaye piyasası ayağı olmadan, dolayısıyla bir ortak sermaye piyasası vizyonu ve regülasyonu olmadan, Avrupa Birliği ekonomisinin görece çok daha kırılgan olduğu söylenebilir.

Para ve sermaye piyasalarının birbirini destekleme ihtiyacı Para politikasında ve ulusal ekonomilerdeki hızlı değişimlere cevap vermede finans sektörünün gerekli dinamizm ve dirence sahip olması için, para ve sermaye piyasalarının birbirini desteklemesini gerektirir. Bu da şeffaf, öngörülebilir, izlenebilir, kolayca anlaşılabilir politikalara ihtiyaç anlamına gelmektedir. Finansal teknolojilerdeki baş döndürücü ilerlemeler, AB düzeyinde ulusal ve uluslararası network ilişkisi ve sistem kurgusu tamamlanmış bir vizyonu gerekli kılıyor.