Avdagiç: Aşılama bizi tünelin sonuna götürecek
Pandemi küresel ekonomi ve ticaretin üzerinden tsunami gibi geçti. Ülkemizi olumsuz etkileyen küresel gelişmeleri hatırlatan ve pandemi sürecinin ve sonrasının en iyi çıkış yapan ülkesi olunması için tedbirli olmak gerektiğine vurgu yapan İstanbul Ticaret Odası (İTO) başkanı Şekib Avdagiç, “15 aylık sürecin sonunda bizi eski normale taşıyacak olan, çok açıktır ki, aşılamada elde edilen başarı olacaktır. Aşılama, bizi tünelin sonuna götürecek, ışığın gücünü artıracak en önemli etkendir” diyor.
Kovid-19 kaynaklı küresel salgın, tüm dünya ekonomilerini sarstı. Alınan zorunlu önlemler ticari hayatı derinden etkiliyor. Ticaret camiası süreci nasıl yaşıyor?
Koronavirüs salgını, küresel ölçekte daha önce görülmemiş boyutta etkisini hissettirerek, dünya ekonomisini olumsuz etkiledi. Salgın nedeniyle tüm dünyada arz-talep dengelerinde sıkıntılar yaşandı; tedarik zincirleri bozuldu. Türkiye de aynı şekilde tüm sektörlerde bu olumsuzluklardan etkilendi. Özellikle hizmetler sektöründeki firmalarımız ciddi ölçüde kayıplar yaşadı. Ama sanayi sektörlerimiz ile ihracata çalışan firmalarımızda dünyadaki talep daralmasına rağmen çarklar dönmeye devam etti. Hükümetimizin sağladığı destekler ve bir dönem düşen faiz oranlarıyla, özellikle 2020’de inşaatta, otomotivde, tekstil ve mobilyada başarılı bir yılı geride bıraktık diyebiliriz.
Firmalar pandemiyle gelen dünya düzenine ayak uydurmak için hızla dijitalleşmeye yöneldiler. Böylece olumsuz salgın şartlarına rağmen üretmeye devam ettiler. Bu arada e-ihracat ile, sınır aşan ticaretle yeni çıkış yolları üretmekte, üretimlerini geliştirmekte başarılı olan firma ve sektörlerimiz de oldu. Böylece salgının etkilerini daha rahat atlatmaya çalıştılar.
Türkiye olarak küresel tedarik zincirinde yaşanan sorunlardan ötürü, alternatif üretim ve tedarik noktası olarak öne çıkma şansını yakaladık. Bunu iyi değerlendirip, yerli üretimi güçlendirmeliyiz. Türkiye için en önemli konu, üretim alanında bir aksama yaşanmamasıdır. Sağlığımızı kaybetmeden işimizi devam ettirmek birinci önceliğimiz. Üretimimiz kesintisiz ve artarak devam etmeli ki, pandemi sürecinin ve sonrasının en iyi çıkış yapan ülkesi olabilelim. Bu konuda da veriler olumlu yönde. İhracat rakamları, çok iyi bir ivme yakaladığımızı gösteriyor. Ama sektörlerimizden gelen bilgiler gösteriyor ki, pandemiyi ekonomik açıdan yenmemiz, olumsuzluklarını avantaj çevirmemiz için daha yapılması gereken çok iş var.
‘Yeni tedbirlerde alınması gerekiyor’
Bu süreçte kısa çalışma ödeneği, faizsiz krediler, borç ötelemeleri gibi çeşitli önemler devreye alındı. Ancak öyle gözüküyor ki önümüzdeki aylar da olağanüstü tedbirlerle geçecek. Fakat bu süreçte işi bozulan, sıkıntıya düşen kesimler var, bu nedenle yeni önlem beklentileri hakim. Siz neler bekliyor ve öneriyorsunuz?
Belirttiğiniz gibi Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasından KGF destekli kredilere, yeniden yapılandırma düzenlemesinden gayrimenkul kiralarındaki stopaj indirimine, kira ve ciro desteğinden hizmet sektörlerindeki KDV indirimlerine kadar pek çok düzenleme yapıldı. Bu tedbirlerin alınmasında İstanbul Ticaret Odası’nın girişimlerinin büyük katkısı olduğunu belirtmek isterim. Çünkü İTO olarak üyelerimizin pandemide uğradıkları kayıpları en aza indirmek için taleplerini bakanlıklara ve hükümetimize ulaştırmada hiç vakit kaybetmedik. Elbette gerçekleşmesini beklediğimiz destek ve taleplerimiz de var. Çünkü pandemi olumsuzluklarını farklı şekilde sürdürmeyi başarıyor. Dolayısıyla sorunlar ve alınması gereken önlemler bitmiyor. Biz de üyelerimiz ile Hükümetimiz arasında aktif rolümüzü ve çabalarımızı devam ettiriyoruz.
Bu arada yeni tedbirler de alınması gerekiyor. Bu konuda hükümet yeni adımlar atmakta. En son Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, tüccar ve sanayiciye ‘nefes kredisi’ verileceğini açıkladı. Bu kredinin, pandemi yüzünden önemli ciro kaybı yaşayan firmalarımızın ve sektörlerimizin gücünü yeniden toplamasına imkân vereceğini düşünüyoruz. Biz İTO olarak bu konuyu daha önce gündeme taşımış ve yeni bir banka kredi sürecine ihtiyaç olduğunu dile getirmiştik. Buna ilave olarak, kısıtlamalardan yoğun etkilenen sektörlerimiz için devam eden kredi ödemelerinde en az 6 ay süreyle ertelemeye gidilmesi ve bu kredilerin uygun koşullarla yeniden yapılandırılmasını arzu ediyoruz. Kısa Çalışma Ödeneği gibi mevcut desteklerin de özellikle hizmetler sektörü için sürdürülmesini istiyoruz. Çünkü bu tedbirler, içinden geçtiğimiz dönemi en az hasarla atlatmamızın en önemli destek ayakları olacaktır.
‘Enflasyonu düşürme çabalarını takdirle karşılıyoruz’
Pandemi koşullarında ekonomik dengeleri tehdit eden unsurların başında enflasyon geliyor. İTO uzun yıllardır İstanbul’daki enflasyonu araştırıp sonuçlarını paylaşıyor. İTO’nun enflasyon uzmanlığıyla bu konuda neler söylersiniz?
Türkiye’de enflasyonu ölçen ilk kurum biziz… İşletmelerin yatırımlarında, üretimlerinde, maliyetlerini tespitlerinde, rekabetçiliklerini geliştirmede enflasyonla ilgili gelişmeleri bilmek, en az enflasyonla mücadele politikaları geliştirmek ve uygulamak kadar önemlidir. 20. yüzyıl bilgiyi önemseyen bir çağdı, 21. yüzyıl ise her şeyi veriye göre belirleyen bir çağ oldu. Bu nedenle biz İstanbul Ticaret Odası olarak tüccarımıza, iş dünyasına ve ekonomiye yol gösterecek istatistikler üretmeyi görevimiz kabul ettik. Türkiye’nin en eski ve kurumsallaşmış istatistik birimini biz kurduk.
Az önce ifade ettiğim gibi 1927’de ülkemizin ilk periyodik fiyat endekslerini biz hazırladık. O tarihten beri ekonominin nabzını tutan fiyat endeksini yayınlıyoruz. İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi ile Toptan Eşya Fiyatları Endekslerini her ay tespit edip kamuoyuyla paylaşıyoruz. Endekslerimiz, İstanbul piyasasının nabzını tutmakta ve yansıtmaktadır. Elbette tüm Türkiye’ye teşmil edilemez ama İstanbul için yanılma payı en az olan endeksimiz vardır. Köklü ölçüm geleneğiyle, piyasanın nabzını doğru şekilde yansıtmasıyla, çağın değişimine göre ürün çeşitliliği oluşturması ve çağdaş bilimsel yöntemlere uyumuyla güvenirliliği tartışılmaz bir endekse sahibiz.
Son olarak belirtmeliyim ki, zor bir dönemden geçiyoruz. Bu ortamda enflasyon, olması gereken noktanın üzerinde... Enflasyonu düşürme yönündeki her çabayı takdirle karşılıyoruz.
Hiç şüphesiz enflasyonla mücadelede sıkı para politikası önemli ve işlevseldir. Dünyada büyük ölçüde aşılmış bu sorunun üzerine gitmemiz, ekonomik başarımız açısından elzemdir. Fiyat istikrarından sorumlu kurum olarak Merkez Bankamızın bu yönde takdire şayan çabaları ve çalışmaları bulunuyor. Vurgulamak isterim ki, iş dünyasını besleyen, yatırım kararlarının önünü açan; faiz, enflasyon ve kur üçlüsü arasındaki dengedir. Bunlardan birinin ileri gittiği bir ortamda, diğerlerinin geride kalması bir anlam ifade etmiyor.
‘İstanbul'a olan ilgi kademeli şekilde artıyor’
İstanbul ekonomisi biraz da turizme bağlı… Salgın öncesinde, başta kongre turizmi olmak üzere uluslararası organizasyonlarda ilk akla gelen kentlerden biriydi. Seyahat kısıtlamaları İstanbul turizmini nasıl etkiledi, sıkıntılar nasıl aşılacak?
Türkiye’nin lokomotifi olan İstanbul’da turizm sektörünün de pandemiden önemli oranda hasar gördüğünü biliyoruz. İstanbul’un turizm üstünlüğünü pandemi döneminde diri tutmak için, TUGEV ve ICVB olarak önemli hazırlık çalışmaları yaptık. Haziran ayı ile birlikte turizm mevsimi başlamış oluyor. Bu yıl turizm sezonunda 2020’ye göre ciddi bir hareketlenme bekliyoruz. Çünkü Türkiye, dünyadaki en önemli turizm destinasyonlarından biri. Pandemiye rağmen, 2020’de destinasyon değeri çok yüksek olan Türkiye ve İstanbul’un dünyaya kıyasla daha iyi durumdaydı.
Umuyoruz ki, ülkemizin aldığı sağlık ve hijyen tedbirleri ve dünyaya örnek olan Güvenli Turizm Sertifikası sayesinde, Türkiye ve İstanbul 2021 turizm sezonuna daha güçlü ve verimli başlayacak. Bakanlığımızın yaptığı açıklamalardan ve turizm paydaşlarından aldığımız geri bildirimlerden, uluslararası rezervasyon oranlarımızın ve İstanbul’a olan ilginin kademeli bir şekilde arttığını görüyoruz. İki örnek vermek isterim. Birincisi; 2021 Yılı Best Cities tarafından açıklanan dünyanın en iyi 100 şehri listesinde İstanbul, Hong Kong ve Viyana gibi şehirlerin önüne geçerek 21’inci sırada yer aldı. İkincisi; Euromonitor International’ın hazırladığı “En İyi 100 Şehir” raporunda ise İstanbul; Avrupa sıralamasında 3’üncü, dünya sıralamasında ise 8’inci oldu. Amsterdam ve Viyana gibi şehirlerin önüne geçti. Bu sıralamada da kıstas, pandemi sürecinde alınan önlemler…
Turizm mevsimi açılırken biz de İstanbul için kapsamlı bir tanıtım kampanyası başlattık. Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu olarak, 2021 yılı iletişim kampanyamızı “İstanbul’da Buluşma Zamanı” temasıyla duyurduk. Tüm dünyanın dijital dönüşüm sürecinde olduğu bu dönemde, biz de İstanbul’un resmi ve en çok etkileşim alan instagram hesabı “oneistanbul” üzerinden kampanyamızı yıl boyunca sürdüreceğiz.
Biz ICVB olarak toplantı ve kongre çalışmalarımıza devam ediyoruz. 2020’de İstanbul’da yapılması planlanan 11 uluslararası kongre ertelendi, 2’si iptal edildi, 3’ü sanal olarak gerçekleşti ve 2’si fiziki katılımlı olarak gerçekleşti. Ulusal kongrelerimizin ise 9’u ertelendi, 1’i iptal edildi, 70’i sanal olarak gerçekleşti ve 21’i fiziki katılımı olarak gerçekleşti.
2021 yılında İstanbul’da 12 fiziki katılımlı ve 3 sanal uluslararası kongre ile 45 fiziki katılımlı ve 52 sanal ulusal kongre yapılacak. Bu, kongre turizmi açısından olumlu bir tablo. İnanıyorum ki, fiziki katılımlı etkinlikler, alınan tedbirler doğrultusunda artabilecektir.
2022-2026 yılları arasında İstanbul’da düzenlenmesi planlanan ve katılımcı sayıları 700 ile 3.500 arasında değişen 4 uluslararası kongre ve toplantı için ise adaylık çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah bu etkinliklerle, İstanbul’un katma değerini artıracağız.
‘Her ülkenin aşı sayısı kadar umudu olacak’
Aşılamanın yaygınlaşmasıyla, küresel ticareti de içeren boyutuyla soruyorum, tünelin ucundaki ışık gözüktü mü?
Bu soruya, ‘Evet, tünelin ucundaki ışık gözüktü’ diyebiliriz. Aşılama çalışmaları bizi bu konuda umutlandırıyor. Ama ekonomik sıkıntılar biraz daha sürecek gibi. Çünkü pandemi ekonominin, ticaretin, sosyal hayatın odak noktasında olmaya devam ediyor. İnsanlık koronavirüs için çözüm yolu bulmaya çalışırken, pandemi de yeni sıçramalar yaptı. İş dünyasının bu sorunun üstesinden nasıl gelinebileceğine ilişkin tartışmalar da giderek yoğunlaşıyor. Beklentiler, ağırlıkla devlet desteklerine odaklanıyor.
Bu arada bize olumsuz etkileyen küresel gelişmeler de var: Sözgelimi küresel ekonomide yüksek enflasyon tartışmaları gündemin ilk sıralarına yükseldi. Artan enflasyon ve buna ilişkin endişeler, fiyatlama davranışları üzerinde de etkili oluyor. Ekonomistler, genel olarak hızlı ve güçlü büyüme ile birlikte enflasyonist bir dönemin yaşanacağı görüşünde. Aynı şekilde küresel ekonomideki toparlanmanın arz kıtlığını artırabileceği ve emtia fiyatlarını daha da yukarı çekebileceği öngörülüyor. Küresel ekonomi yeniden harekete geçerek enflasyonist baskıyı artırırken tedarik zincirleri, talebi karşılamakta zorlanıyor. Çip arzında yaşanan sorunlar sebebiyle birçok ülkede otomobil üreticilerin üretime ara vermeleri, bunun somut örneği…
Sonuç itibariyle pandemi küresel ekonomi ve ticaretin üzerinden tsunami gibi geçti. 15 aylık sürecin sonunda bizi eski normale taşıyacak olan, çok açıktır ki, aşılamada elde edilen başarı olacaktır. Aşılama, bizi tünelin sonuna götürecek, ışığın gücünü artıracak en önemli etkendir. Çünkü her ülkenin aşı sayısı kadar umudu olacaktır.
Sınır aşan B2C e-ticaretinde müthiş bir pasta var
İhracat konusunda sınır aşan e-ticaret çalışmaları yapıyorsunuz. Sonuçları pandemi sonrasına ilişkin mesajlar taşıyor. Bunları Türkiye ihracatının geleceği açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Sınır aşan B2C e-ticaretin son yılların en popüler uluslararası online ticaret yöntemi. Sınır aşan B2C e-ticaret, mikro ihracat olarak da adlandırılıyor. Ürününüzü hem ulusal hem de uluslararası sınırlarda online mağazalarda alıp, satmanız anlamına geliyor. 2021 yılında pandeminin getirdiği ve ihracatımızı artıracak en önemli fırsatın ‘sınır aşan B2C elektronik ticaret’ olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden 2021 yılıyla birlikte gelecek 10 yılı biçimlendirecek yeni bir döneme girdiğimizin altını çizmeliyiz.
Sınır aşan B2C e-ticareti girişimci ruha sahip, satacak bir ürün ya da hizmeti olduğunu düşünen herkesin yapabilir. İşte bu yüzden de ihracatımızı artıracak bir niteliği sahip. Dünyadaki rakamsal gelişmeler bu konuda bizi cesaretlendiriyor. Dünya sınır ötesi B2C e-ticaretinin, yani e-ihracat pazarının büyüklüğü 2019’da 790 milyar doları geçmişti. Bu rakam, pandemide daha da arttı. 2026 yılında sınır aşan B2C e-ticaret pazarının 4 trilyon 820 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Yani burada müthiş bir pasta var. E-ticaretteki artış çok net gözüküyor ki aritmetik değil, trigonometrik. Yani katlanmanın da ötesinde kartopu gibi büyüyecek.
Türkiye olarak, reel sektörümüze canlılık kazandıran ‘geleneksel bavul ticareti’ ve ‘hızlı e-ihracat’ ile küresel ticarette iki ana damara sahip olacağız. Bu yüzden bize göre şimdi Türk girişimcileri, Türk iş dünyası olarak e-sefere çıkmanın arifesindeyiz. Girişimcilerimiz bu konuda başarılı örnekler ortaya koyuyor. İnanıyorum ki, biz de küresel e-ticaret pastasından hak ettiğimiz payı alacağız.