5 kuşak bir arada çalışıyor

Bebek patlaması, X,Y ve Z kuşağı, alfa kuşağına karşı.
Bebek patlaması, X,Y ve Z kuşağı, alfa kuşağına karşı.

Kuşaklar arası çatışmalar yıllardır devam eden bir savaş. Gençlerin ve kıdemlilerin çatıştığı bu savaşta galip gelen en önemli faktör ise teknoloji oluyor. Çalışma hayatında teknolojiye yakın olan her kuşak, zaman, hız ve adaptasyon konusunda birkaç adım önde ilerlediği için kendinden önceki kuşaklar tarafından da pek kabul görmüyor. Hal böyle olunca sürece uyum sağlamayan, kendini yenilemeyen ve teknolojiyi kabul etmeyen her kuşak, kendinden sonraki kuşaklara da bayrağı devretmek zorunda kalıyor.

Dünya değişiyor! Dünya değiştikçe de teknoloji, iş yapış şekilleri, istihdam edilme, çalışma saatleri ve sorunlara bakış açıları da değişiyor. Dünyada ilk kez tüm bu değişikliklerin içinde barındığı, beş kuşağın bir arada çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. 1946-1964 yılları arasında doğan bebek(doğum) patlaması kuşağı, 1965 sonrasında doğan geleneksel X kuşağı, 1980 sonrasını kapsayan uyumlu Y kuşağı, 2000’li yılların teknoloji bağımlısı Z kuşağı ve 2010 sonrasını ele alan ve oyuna yeni dâhil olan Alfa kuşağı...

İstatistiklere göre her 100 çalışandan yüzde 25’ini Z kuşağı, yüzde 35’ini Y kuşağı, yüzde 35’ini X kuşağı ve yüzde 5’ini önceki kuşaklar oluşturuyor. Alfa kuşağı ise oyunun yeni oyuncusu olduğu için henüz istatistiklerde yer almıyor. Bebek patlaması kuşağı, kanaatkâr, duygusal, sadakat duyguları yüksek, otoriteye bağlı, gerektiği zaman teknolojiyi kullanan gelenek ve kültürlerine bağlı bir kuşak olarak öne çıkıyor. X kuşağı, otoriteye daha saygılı, topluma daha duyarlı, daha kanaatkâr ve iş motivasyonu daha olumlu olarak kabul ediliyor. Bu kuşaktaki bireyler genellikle uzun yıllar aynı şirket veya kuruluşta çalışmayı tercih ediyor.

  • Y kuşağı, sadakat duygusu daha düşük, otoriteyi daha zor kabullenen, bağımsızlığına düşkün ve bireyci bir nesil olarak değerlendiriliyor. Teknolojiyle iç içe büyüdüğü için Y kuşağının dijital becerileri nispeten daha yüksek.

Y kuşağının aynı zamanda farklı perspektiflerden gelen fikirleri birleştirme konusunda da daha becerikli olduğu kabul ediliyor. Z kuşağı hızlı öğrenme ve değişime kolay adapte olma yetenekleri ve dijital becerileri sayesinde işbirliği ve iletişimde teknolojiyi sıkça kullanırken, hızlı değişen iş ortamında çevik davranma yeteneğiyle de öne çıkıyor.

Alfa kuşağı ise geleneksel güç, yetki ve hiyerarşi yapılarına daha muhalif özellikte bireyler olmalarının yanında iş yapış şekillerinde yaratıcılık, dinamizm, liderlik ve teknoloji ile olan ilişkileriyle de dikkat çekiyor.

Kuşaklar arası çatışmalar, çalışma hayatını nasıl etkiliyor?

Dünya genelinde ilk kez bir arada çalışan bu 5 kuşak, kendi dönemlerinin koşullarını iş yapış şekillerine yansıttıkları için birçok dezavantaja da maruz kalıyor. Farklı kuşakların birbirlerine önyargı ile yaklaşması, değer farklılıkları, iletişim sorunları ve çalışma tarzlarındaki farklılıklar, çatışma nedenlerinden birini oluşturuyor. Yaşlı kuşak benimsediği değerlere sıkı sıkıya sahip çıkarken genç kuşağın, çoğu eski kuşak çalışanların hoşuna gitmeyecek yeni değerlere açık olması çatışmalara zemin oluşturabiliyor. Kuşakların birbirlerine karşı ön yargılı olması uzlaşmayı engellerken çatışmayı da körükleyebiliyor. Örneğin, teknolojinin içinde olan Z kuşağı, teknolojiyi öğrenme konusunda sosyal desteğe ihtiyaç duyan X kuşağını yeterlilik konusunda çok fazla etkilerken, bu durum kuşaklar arası çatışmaların en önemli boyutlarından bir diğerini oluşturuyor.

Yaşlı kuşaklarda öğrenmenin yerini okuyarak, görerek ya da yaşayarak öğrenmenin aldığı görülürken, yeni kuşakların teknolojik araçları kullanarak bilgiye hızlı ulaşımı, bakış açılarını ve düşünce tarzlarını da değiştiriyor.

Kendi deneyim ve tecrübelerinin önemsenmemesini kabullenemeyen yaşlı kuşak için bu durum oldukça olumsuz bir durum olarak gözlemleniyor ve genç kuşaklarla çatışmalarına sebebiyet veriyor. Bunun sonucunda yeniliklere uyum sağlamakta zorlanan yaşlı kuşağın eski düşünce ve değerler sistemine bağlılığı daha güçlü bir duruma gelirken, kuşaklar arasında var olan fark da açılarak kuşak çatışmalarının derinleşmesine neden olabiliyor.

Yüz yüze iletişim mi, online iletişim mi?

Yaşlı kuşaklar genellikle yüz yüze iletişimi tercih ederken bu tür geleneksel iletişim girişimleri göz ardı edildiğinde ya da yanlış anlaşıldıklarında hayal kırıklığı yaşıyorlar. Genç kuşaklar ise iletişimde teknolojiye güveniyor ve yaşlı kuşakların bu konudaki yaklaşımlarını anlamakta zaman zaman zorlanabiliyor. Z kuşağı bireyleri esnek çalışma saatleri veya uzaktan çalışma gibi modern çalışma yöntemlerini daha çok isterken, daha yaşlı kuşaklar için bu tür yöntemler alışılmadık veya yabancı kalabiliyor. Bu durum da işyerinde uygulama ve uyum zorluklarına sebep oluyor.

Emre Aykan.
Emre Aykan.

Teknolojiyi kullanma alışkanlıklarının değiştiği bu dönemde uyum konusunun çok önemli olduğuna değinen gençlere iş bulma imkanı sağlayan Youthall CEO’su Emre Aykan, “Genç kuşaklar, yeni teknolojileri hızla benimserken, deneyimli çalışanlar bu değişimlere daha fazla uyum sağlamak zorunda kalabiliyor. Bu durum çatışmalara yol açmakla beraber, doğru eğitim ve destek programlarıyla minimize edilebiliyor” diyor. Aykan, aynı zamanda bu dönemi farklı bakış açıları ve yeteneklerin bir araya gelerek inovasyonu ve yaratıcı çözümlerin teşvik edildiği bir fırsat olarak da değerlendiriyor.

Doğru destek ile yüksek performans mümkün

Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar.
Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar.

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar da çalışma hayatında farklı kuşakların beraberliğinin, birtakım sorunlara sebep olabildiği gibi doğru yönetildiğinde performans artışına da dönüşebileceğine değiniyor. Acar, “Öncelikle her kuşağın birbirini tamamlayan özelliklere sahip olduğunun anlaşılması ve bu tamamlayıcı farklılıkların etkin bir şekilde yönetilmesi, şirketler için örgüt içindeki çeşitliliği bir avantaja dönüştürmenin ilk adımı olarak düşünülebilir. Her kuşağa ait bireylerin güçlü yönlerinin bir araya getirilmesi, ekiplerin daha etkili çalışmasının yolunu açabilir. Genellikle uzun yıllar aynı kuruluşta çalışmış, deneyimli ve kıdemli/yaşlı kuşaklar bu deneyimleri daha genç kuşaklara rehberlik yaparak veya takımlarda işbirliği yaparak paylaşabilirler” diyor.

Kuşak dayanışması başarıyı artırıyor

X kuşağının istikrarlı çalışma alışkanlığı ve uzmanlık bilgisi hem şirketlere kararlılık, bağlılık ve deneyim katkısı sağlarken hem de diğer kuşak çalışanlarına örnek olabiliyor. Y kuşağı, teknoloji konusunda yetkin ve yenilikçi olduğundan dijital becerilerini kullanarak iş süreçlerini iyileştirebiliyor ve verimliliği artırabiliyor. Aynı zamanda Y kuşağı işbirliği ve paylaşımı teşvik ederek ekip çalışmasını destekleyebiliyor ve takım ruhunu güçlendirebiliyor.

Yenilikçiliğe büyük önem veren Z kuşağı ise iş dünyasında yeni fikirler üretebiliyor, mevcut süreçleri geliştirebiliyor ve yenilikçi çözümler sunabiliyor. Teknoloji yetkinliklerinin yüksek oluşu, yeni teknolojilere hızla uyum sağlamalarını ve dijital ortamlarda etkili bir şekilde

çalışmalarını sağlayabiliyor. Bu özellikleriyle Z kuşağı, kıdemli çalışanların gençlerden öğrenebileceği bir çalışma ortamının ortaya çıkmasına da (tersine rehberlik) imkân sağlıyor. Örneğin X kuşağının deneyimlerinden yararlanarak, Y ve Z kuşaklarından gelen teknolojik yeniliklerin hayata geçirilmesi ya da deneyimli çalışanların genç kuşaklardan yeni nesil teknolojilere ayak uydurmayı öğrenmesiyle ortaya çıkacak sinerjinin iş performansını artıracağı ve bu durumun iş süreçlerinin ya da projelerin daha kapsamlı ve başarılı olmasını sağlayacağı düşünülüyor.

Acar, hem Y hem de Z kuşaklarının iş yerinde tolerans, işe daha çok dâhil edilme, saygı görme ve farklı görüşlerin dile getirilmesi konularına daha fazla önem verdiklerini söylüyor. Araştırma sonuçlarına göre özellikle Y ve Z kuşağı çalışanlarını elde tutmanın temel yolunun daha çok çeşitlilik sunmak, onları süreçlere daha fazla dâhil etmek ve esneklikten geçtiğini ekliyor.

Yeni oyuncu; alfa kuşağı!

  • Bilgi teknolojileri ile ilgili gelişmiş becerilere sahip, bilgisayarların, video oyunlarının ve internetin yani dijital dünyanın ana dilini çok iyi bilen ve kullanan kişiler olarak tasvir edilen 2010 ve 2025 yılları arasını kapsayan alfa kuşağının da yakın zamanda oyuna dâhil olması bekleniyor.

Önceki kuşaklarla kıyaslandığında daha sınır tanımayan, düşüncelerini açıklamaktan sakınmayan, geleneksel güç, yetki ve hiyerarşi yapılarında daha muhalif bireyler olması bekleniyor. Benmerkezci olmaları, daha meraklı, huysuz, hareketli ve biraz da içe kapanık olması beklenen bu kuşağın, sorun çözme, yaratıcılık, karar verme, eleştirel düşünme, esneklik, özyönetim gibi kritik becerilere sahip olacağı öngörülüyor.

Teknolojik gelişmelerin de etkisiyle inanılmaz hızlı ve derinlemesine araştırma ve kıyaslama imkânlarına sahip olan bu kuşak, mutlak doğru olarak kabul edilen normları bile sorgulayabilecek. Alfa kuşağının toplumun genel ve ortak yapısı dışında kendisine has bir kimlik ve kişilik kurma çabası içinde olması bekleniyor. Bu durum da sosyal ilişkiler ve bağlardaki artacağı öngörülen zafiyet yüzünden psikolojik olarak daha zayıf ve edilgen bireylerin de artacağına işaret ediyor.