2019’da dünyayı sarsan olaylar
Dünya ekonomisi, bir türlü sona erdirilemeyen ticaret savaşlarının da etkisiyle, nispeten durgun bir yıl geçirdi ancak aynı durum sokaklar için geçerli değil. Kitleler dünyanın dört bir tarafında sokaklara döküldü, bazıları hâlâ evlerine dönmedi. Güney Amerika’da ardı arkası kesilmeyen seri darbeler, Yeni Zelanda’daki terör saldırısı, Bağdadi’nin Suriye’de öldürülmesi, Keşmir meselesinin yeniden alevlenmesi, dünya güçlerinin Hürmüz Körfez’inde karşı karşıya gelmesi, Trump’ın azil bilmecesi, Amazon ormanlarında çıkan büyük yangın, Çinli teknoloji devi Huawei’nin rehine pazarlığı ile tehdit edilmesi gibi vakalar, geçtiğimiz yıl dünyayı en çok konuşturan başlıklar olarak kayıtlara geçti.
1-Şili'den Hong Kong'a kitleler sokakta
Hong Kong'da Pekine isyan
2019’da Hong Kong’da Mart sonunda ortaya çıkan isyan, Temmuz ayında doruk noktasına ulaştı. Çin’e yakınlığı ile bilinen Hong Kong yönetiminin suçluların iadesine yönelik tasarısı ile başlayan protestolar herhangi bir lider olmaksızın kısa sürede 1 milyon gösterici sayısına ulaştı. Ağustos ayında havalimanının işgal edilmesi ile uluslararası uçuşlar dahi engellendi. Genç çalışanların ağırlıkta olduğu protestocular karşısında yönetim Ekim ayında tasarıyı geri çektiklerini duyursa da, göstericilerin eylemleri özellikle kampüslerde sürmeye devam ediyor.
Hong Kong eylemleri gösterilerin başından bu yana suçluların iadesi tasarının geri çekilmesine kadar halk desteğini alsa da, son zamanlarda eylemlerin ABD destekli olduğuna yönelik bir inanış da ortaya çıktı. Ancak yine de Hong Kong protestoları 1997’de İngiltere’den ayrılarak Çin’in özerk bölgesi haline gelen Hong Kong’da Çin ile ortaya çıkan ayrılıkları çok daha görünür kıldı. Sonuç olarak 2019 yazına vuran isyan dalgası Uzakdoğu’da demokratik yönetim taleplerinin yanıt bulmasına kadar süreceğe benziyor.
İşsizlik, yoksulluk ve zamlar
2019’da Hong Kong’un dışında isyanın diğer adresleri Şili, Ekvador, Lübnan ve Irak oldu. 1 milyona yaklaşan katılımcı ile dikkatleri üzerine çeken Şili protestoları ulaşım zamlarına yönelik protestolar ile başladı. Başkent Santiago’da olağanüstü hal ilan edilmesine yol açan gösteriler sırasında ordu Pinochet darbesinden sonra ilk kez sokaklara girdi. Gelir adaletsizliğinin yüksek olduğu Şili’de isyan sırasında onlarca kişi hayatını kaybetti. Zam kararı geri çekilse de protestolar günlerce hız kesmeden devam etti.
Zam ve vergi kararı ile halkın sokağa döküldüğü diğer bir ülke Lübnan oldu. Ekim ayında işsizlik, yoksulluk ve hayat şartları nedeniyle gergin olan Lübnan halkı, WhatsApp kullanımına vergi getirileceğinin açıklanması ile karıştı. Ülkede her kesimden insanı birleştiren gösteriler ekonomik bunalım nedeniyle kamu hizmetlerinin durma noktasına geldiği ülkede yönetimin istifası talebine yol açtı.
Güney Amerika’nın küçük ülkesi Ekvador ise Ekim ayında yerlilerin isyanına sahne oldu. Hükümetin akaryakıt sübvansiyonlarını boykot için başlayan gösteriler, ülkede olağanüstü hal ilan edilmesine yol açtı.
Dünyanın en fakir ülkeleri içerisinde olan Amerika ülkesi Haiti’de ise 2019 kanlı hükümet karşıtı gösterilerle geçti. Yönetimde yaşanan krizlerin yanı sıra yoksulluk sarmalı içerisinde bulunan ülkede gösterilerde Amerika Defol sloganları atıldı.
- Ekonomik sıkıntılardan ve yönetim istikrarsızlığında boğuşan komşu Irak halkı da 2019’da en gergin yerlerden biri oldu. Irak aynı zamanda hükümet karşıtı gösterilerin en kanlı yaşandığı ülke olurken, 2 aydır süren gösterilerde ölenlerin sayısı 400’ü aştı.
Meclis Başkanı’nın istifasına yol açan olaylar, Başbakan Adil Abdülmehdi görevi bırakmaya hazır olduğunu açıklasa da hız kesmedi. Saddam’ın devrilişinden bu yana en kalabalık gösterilerin yaşandığı Irak’ta halkın istekleri genel olarak ekonomik talepler üzerinde yoğunlaşıyor.
İran'da benzin zammı ile başlayan ateş
Ortadoğu’da Lübnan ve Irak dışında İran da çok yoğun bir yıl yaşadı. Ülke yıl boyunca farklı bölgelerde halk protestoları ile sarsıldı. Ancak benzine zam ile Ekim ayı içerisindeki başlayan isyan ateşi, çok kolay söndürülemedi. Hükümetin sert müdahalesi ile karşılaşılan bu protestolarda Uluslararası Af Örgütü’ne göre yüzden fazla gösterici yaşamını yitirdi. Ülkede Ulusal Güvenlik Konseyi’nin kararıyla İran’da internet bağlantısı tümüyle kesildi. Geçmişte özellikle orta sınıfta ekonomik temelli protestolar görülmüş olsa da, 1979 devriminden bu yana bu seneki protestolar yoğun alt sınıf katılımına sahne oldu. ABD ambargoları nedeniyle ekonomik olarak zor günler yaşayan ülkede genç işsizlik yüzde 25 düzeyinde.
Endonezya'da büyük isyan
Dünyanın en kalabalık İslam ülkesi Endonezya Türk basınında kendisine pek yer bulamasa da 2019 boyunca hareketli günler yaşadı. Diğer örneklerden farklı olarak öğrenci ve işçi sendikaları önderliğinde başlayan gösterilere katılım milyonları buldu. Otoriter devlet başkanı Joko Widodo’nun Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nu zayıflatacak bir yasa tasarısını meclise getirmesi ile başkent Cakarta’da başlayan gösteriler 1998’de Suharto’yu deviren olaylardan bu yana ortaya çıkan en büyük kitlesel eylemler olarak tarihe geçti.
Cezayir’de ise protesto gösterileri Arap Baharı’nda koltuğunu bırakmayan Abdülaziz Buteflika’nın seçimlere yeniden aday olması ile başladı. Barışçıl gösterilere ordunun el altından destek vermesi üzerine 82 yaşındaki lider geri adım atmak zorunda kaldı. Başbakan’ın da istifasına neden olan gösterilerin ardından ülke Aralık ayı içerisinde yeniden seçimlere gitti. Gösterilerin ateşi sönse de halkın daha demokratik anayasa talepleri sürüyor.
Dünya genelinde 2019 boyunca isyan dalgası sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Venezuela, İspanya’da Katalonya bölgesi, Azerbaycan, Gürcistan, Uruguay ve Fransa kitlesel eylemlerin ortaya çıktığı diğer ülkeler oldu. Artan protesto dalgalarına bakılırsa, 2020’de isyan dalgası hız kesmeden devam edecek gibi görünüyor.
Güney Amerika huzursuz
2019’da dünyanın dört bir yanından eylem haberleri gelirken Güney Amerika bu isyan dalgasının başkentlerinden biri oldu. Şili başta olmak üzere Uruguay, Bolivya, Ekvador ve Haiti 2019 boyunca temeli ekonomik kaynaklı protestolara sahne oldu. Ancak Meksika’da ortaya çıkan uyuşturucu kartellerinin saldırıları, dünyada adeta bir şok etkisi yarattı. Ünlü uyuşturucu baronu El Chapo’nun oğlunun tutuklanması üzerine Culiacan şehrini yerle bir eden karteller 20’den fazla güvenlik görevlisinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Yine Ekim ayında, başka bir suç grubuna ait olduğundan şüphelenilen tetikçiler komşu Michoacán eyaletinde 13 güvenlik görevlisini öldürdüler.
Meksika’da ortaya çıkan olaylar, devletin uyuşturucu kartelleri karşısında ne kadar aciz kaldığını gösteren en net gelişme oldu. Meksika’da güvenlik vaadi ile seçilen Andrés Manuel López Obrador ise ilk büyük sınavından sınıfta kaldı. Güvenliği sağlamak için kurulan yeni bir güvenlik biriminin çoğunluğu göçmenleri durdurmak için ABD sınırına gönderildi. Ülkede uyuşturucu baronlarının karıştığı cinayet suçları da geçen yıla göre artmış durumda. Kısacası ABD’nin yanı başında Latin Amerika 2019 boyunca huzursuz bir yıl geçirdi ve yakın zamanda bölgede başarısız devlet haline gelme riski olan ülke sayısı daha fazla artmış durumda.
Bağdadi öldürüldü
Suriye’deki kanlı savaşın parçalarından, bölgede ve dünyada birçok katliam gerçekleştiren DEAŞ’ın lideri Ebubekir el Bağdadi, 26 Ekim 2019’da ABD Özel Kuvvetleri’nin 8 helikopterle İdlib’in kuzeyinde düzenlediği operasyonda, Suriye-Türkiye sınırında öldürüldü.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’dan yapılan canlı yayında konuyla ilgili açıklama yaptı. Trump Bağdadi’nin Suriye’nin İdlib vilayetinde, Amerika’nın düzenlediği operasyon sırasında, kendini ve üç çocuğunu intihar yeleğiyle patlatarak öldürdüğünü söyledi. Bağdadi’nin operasyon sırasında çıkmaz bir tünele girdiğini aktaran Donald Trump, “Tünelin sonuna vardığında, kendisi üzerindeki bombalı yeleği ve üç çocuğu patlatarak intihar etti. Tünel daha sonra yok edildi ve yapılan tetkikler sonucunda ölen kişinin Bağdadi olduğunu anladık” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Bağdadi’nin öldüğünü doğrulayan DNA testinin operasyondan 15 dakika sonra yapıldığını aktardı. Operasyon sırasında 11 çocuğun yara almadan kurtulduğunu açıklayan Trump, Rusya, Türkiye ve Irak’a teşekkür etti. Terör örgütü DEAŞ kaynakları da birkaç gün sonra elebaşı Ebubekir el-Bağdadi’nin öldürüldüğünü kabul etti.
Keşmir sorunu yeniden alevlendi
2019’da dünyanın savaş korkusu ile sarsıldığı yerlerin başında yine Keşmir vardı. Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlık kazanmasından bu yana Keşmir’in aidiyeti bölgenin en karmaşık sorunlarından biri. Şu anda Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan, yüzde 35’i de Pakistan’ın kontrolünde bulunuyor. Bölgenin yüzde 20’sinde ise Çin hâkimiyeti mevcut. Toplam nüfusları 1.5 milyara yaklaşan iki Asya devleti arasında 1947’den bu yana yaşanan dört savaştan üçüne yol açan sorunla ilgili son gerginlik ise 14 Şubat 2019’da Hindistan topraklarında 40 askerin hayatını kaybettiği saldırıyla başladı.
Hindistan, Pakistan’ı saldırıyı düzenleyen teröristlere destek vermekle suçladı. Fakat Pakistan olayı kınadı ve iddiaları reddetti. Sınır hattında gerilim büyürken, Hindistan 26 Şubat sabahı, saldırıyı üstlenen örgüte yönelik hava saldırıları başlatarak, Keşmir hava sahasını ihlal etti. Pakistan da bu saldırılara çarşamba günü karşılık verdi ve ordu Hint Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçağını düşürdü. Hindistan da Pakistan’a ait bir savaş uçağını düşürdüğünü açıkladı. Fakat İslamabad yönetimi bunu doğrulamadı. Bu sırada iki ülkede de sivil uçuşları büyük oranda durdurdu. Aralarında Almanya, İngiltere, Çin, Türkiye ve Rusya’nın da bulunduğu çok sayıda ülke taraflara itidal telkin etti.
Yeni Zelanda'da terör saldırısı
Mart ayında Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde cuma namazı sırasında El Nur ve Linwood camilerini hedef alan terör saldırısında aralarında kadın ve çocuklarında bulunduğu 51 kişi yaşamını yitirdi, 49 kişi de yaralandı. Yaşanan terör saldırısıyla ilgili olarak Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern “Bu, Yeni Zelanda’nın en karanlık günlerinden biri olacak” ifadesini kullanırken, dünya liderleri ile uluslararası kuruluşlar yaptıkları açıklamalarla kanlı saldırıyı şiddetle kınadı.
Saldırıyı düzenleyen teröristlerin kendi hesaplarından katliamı canlı yayınladığı görüntülerde, saldırıda kullandıkları silahların üzerinde, geçmişte Avrupa’nın Müslümanlara karşı verdiği savaşların tarihleri, bu savaşlarda yer almış Batılı figürlerin isimleri, Nazi sempatizanı ve İslam karşıtı ifadelerin yer aldığı görüldü. Teröriste ait olduğu belirlenen sosyal medya hesabında saldırgan, saldırıdan önce Müslümanların Batı kültürünün hâkim olduğu ülkelerde yaşamalarına karşı çıkan bir de manifesto yayımladı. Teröristin nefret manifestosunda Türkiye’ye karşı da tehditler yer alıyordu. “Türkler’e” başlığının yer aldığı bölümde Türklere yönelik şu ifadelere yer verilmiş: “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz’ın Doğu yakasında. Ama Boğaz’ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis’e gelir, tüm Cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapolis hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak.”
Hürmüz Körfezi'nde büyük gerginlik
Ticaret savaşları ile bozulan dünya ekonomisi, 2019’da petrol krizi tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İran ile ABD arasında artan tansiyon, uluslararası petrol transferinin can damarı olarak tanımlanan Hürmüz Boğazı’nda, İran’ın ABD’ye ait insansız hava aracını düşürmesi ve İngiltere’ye ait bir tankeri alıkoyması ile gerilimi arttı.
Hürmüz Boğazı, petrol ihraç eden Körfez ülkeleri ve İran’ın okyanuslara açıldığı tek çıkış noktası. Hürmüz Boğazı, Ortadoğu’daki petrol üreticilerinin, Pasifik Asya, Avrupa, Kuzey Amerika pazarlarına bağlayan stratejik bir ana damar olma özelliğini taşıyor. Nükleer programı nedeniyle ABD ve Batı’dan İran’a yönelik ne zaman yaptırım uygulanacağı gündeme gelse İran, karşı hamle olarak Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinde bulunuyor.
Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın mimarlığını yaptığı ve Temmuz 2015’te imzalanan İran nükleer anlaşması sayesinde Hürmüz Boğazı’ndan enerji sevkiyatı son döneme kadar istikrarlı şekilde devam ediyordu. Ancak bu istikrarlı süreç, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmayı iptal edip Tahran üzerindeki ağır yaptırımları yeniden yürürlüğe koyana kadar devam etti. İran’a uygulanan sıfır tolerans politikası ve petrol ihracatına baskılar, bölgede son yılların en büyük gerginliğini başlattı.
Avrupa'nın yeni kabusu: İtalya borç krizi
Avrupa’da 2019 boyunca etkili olan İtalya’nın borç sorunu, Avrupa’nın tek para birimi bölgesi olan euro bölgesi için varoluşsal bir krize yol açtı. İtalya’nın artan borç stoku, geçmişte Yunanistan’ın yaşadığı gibi bir borç krizine dönüşeceği ve Avrupa’da mali çalkantıya yol açacağı gerekçesi ile endişe kaynağı oldu.
Yunanistan’ı krizden kurtarmanın zorlukları hatırlandığında, İtalya büyüklüğünde bir ekonomiyi kurtarmanın neredeyse imkânsız olduğu düşünülüyor. Çünkü dünyanın sekizinci büyük ülkesi olan İtalya ekonomisi Yunanistan’ın yaklaşık olarak 10 katı. Yunanistan gibi borç krizine girebileceğinden endişe edilen İtalya’nın 2019 yılı kamu borçlarının milli gelirine oranı yüzde 133,7’ye ulaşınca Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri Roma hükümetine uyarıda bulundu.
İtalya, yüzde 133,7 ile borcun milli gelire oranında Avrupa’da Yunanistan’ın ardından ikinci sırada bulunuyor. AB kriterlerine göre bu oranın yüzde 60’ı geçmemesi gerekiyor. Avrupa Birliği Komisyonu’nun İtalya’nın ekonomik görünümüne dair hazırladığı raporda İtalyan hükümetinin borç, yavaş büyüme ve yüksek işsizlik sorunlarından kaynaklanan zorluklarla karşı karşıya olduğu belirtildi. Avrupa Birliği, biriken kamu borcu stokunu eritmesi için Roma yönetimine uyarıda bulunarak, hükümeti önlem almaya çağırdı.
Trump azil kıskacında
Ukrayna ile kriz sonucu muhalefet tarafından görevi kötüye kullanma ile suçlanan Trump’ın azil oylaması Temsilciler Meclisi’nde yapıldı. Demokratların çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi’nde Trump, suçlu bulundu. Şimdi gözler Senato’dan çıkacak kararda. Ancak Cumhuriyetçilerin ağırlıklı olduğu Senato’da sürpriz bir kararın çıkması zor görülüyor. Bu sürecin seçimlerde ne gibi etki doğuracağı ise şimdiden merak konusu.
Trump bu yılki seçimlerde rakibi olan Joe Biden’ın oğlunun Ukrayna’daki faaliyetlerini soruşturması için Ukrayna Devlet Başkanı’nı zorlamak ile suçlanıyordu. Demokratların iddiasına göre Başkan, aynı zamanda Ukrayna Krizi’nin Temsilciler Meclisi’nde araştırılmasını yasalara uygun olmayan bir biçimde engelledi.
ABD tarihinde Trump dışında bugüne kadar azil suçlaması ile karşı karşıya kalan üç başkan oldu. 1868’de Savaş Bakanı’nı yasalara uygun olmayan şekilde görevden aldığı iddiası ile Andrew Johnson için azil süreci başlatılmış, ancak Başkan Senato’da aklanmıştı. Watergate Skandalı nedeniyle 1974’te azledileceğini anlayan Nixon sürecin sonunu beklemeden istifa etmişti. Monica Lewinsky olayında yalan ifade vermekten hakkında azil süreci başlatılan Bill Clinton ise yine Johnson gibi Senato’da aklanmıştı.
Huaweı'ye rehine muamelesi
2019’un en çok konuşulan olaylarından biri de Çinli dev Huawei ile ilgili gelişmeler oldu. ABD’nin kara listeye alması sonrası Mayıs ayında Google, dünyanın en büyük ikinci akıllı telefon üreticisi firma ile çalışmayacağını duyurdu. Tüm dünyada şok etkisi yapan bu haber, Çin devleti ile gizli bilgilerin paylaşıldığı gerekçesi ile Huawei Mali İşler Direktörü Meng Wanzhou’nun Ocak ayında Kanada’da tutuklanması ile ilk sinyalleri verilen krizin de doruk noktası oldu. Huawei telefonlarda Android işletim sisteminin güncellenemeyeceği anlamına gelen bu gelişme, Huawei’nin yeni modellerinde yeni bir işletim sisteminin tanıtılmasını sağladı. Huawei’nin App Gallery adını verdiği mağazasından Android’in sunduğu hizmetlerin benzerleri sunulabiliyor.
Tüm bunlar olurken ABD cephesinden de yeni haberler geldi. Huawei’nin durumunu gözden geçirerek kara listeden çıkarma kararı aldıklarını açıklayan Trump, incelemelerin ise süreceğini belirtti. Karar sonrasında Huawei’ye sınırlı ticaret lisansı verildi ve bu sayede akıllı telefon devi ABD merkezli iş ortakları ile ticaretine devam edebilecek. Bununla beraber Google, Huawei’ye Android kullanma izni vereceğini, ancak servislerini kullandırmayacağını açıkladı. Bu krizden büyük yara alacağı düşünülen Huawei ise 2019’un üçüncü çeyreğinde büyümesini sürdürdü. Buna göre satışlarını yüzde 29 arttıran Çinli dev, ABD’nin müdahalelerine rağmen ayakta olmaya devam ediyor.
Dünyanın akciğerleri yandı
2019 Amazon ormanlarında en fazla yangının çıktığı yıl oldu. Dünya oksijeninin yüzde 20’si karşılayan Amazon yağmur ormanları büyük yangınlarla zarar gördü. 2019 boyunca yağmur ormanlarında çıkan yangınlar 2018’e kıyasla yüzde 85 artış gösterdi. Amazon ormanlarında 1 Ocak’tan itibaren 120 binden fazla irili ufaklı yangın meydana geldi.
Güney Amerika kıtasının yüzde 40’ı kaplayan yağmur ormanlarında çıkan yangınlar, sadece Brezilya’yı değil, Bolivya ve Paraguay’ı da etkiledi. Güney Amerika’da her bir dakikada bir futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alanın kaybolmasına yol açan yangınlar sadece bu kıtayı değil tüm gezegeni etkileyecek nitelikte. Çünkü “Dünyanın akciğerleri” olarak görülen 6,7 milyon kilometre karelik ormanlık alanda bulunan milyarlarca ağaç çok miktarda karbondioksiti emiyor.
Bu yıl Amazon ormanlarındaki rekor artışın sebebi olarak Brezilya lideri Jair Bolsonaro’nun bölgeye yönelik politikaları gösteriliyor. Bolsonaro’nun ekonomik faaliyetler adına bu yangınlara göz yumması bulunduğu eleştirileri dile getiriliyor. Tüm dünyada endişe yaratan bu yangınlar sonrası Bolsonaro yönetiminin yeterli çabayı göstermediği dünya liderleri tarafından da seslendirildi. Bolsonaro ise ülkesinin bölge kalkınmasını sağlama ve sanayisini geliştirme hakkı olduğunu savunarak dünya liderlerine Brezilya’nın içişlerine karışmama uyarısında bulundu.
Brexit yeni yıla kaldı
İngiltere ve Avrupa’da 2019 boyunca gündemin ilk maddesinde Brexit vardı. Son olarak 31 Ocak’a ertelenen Brexit’in Theresa May’in istifasına yol açması sonrasında başa geçen Boris Johnson’un başında olduğu Muhafazakâr Parti’nin son 30 yıldaki en büyük seçim zaferine imza atması ise artık yolun sonuna gelindiğini gösteriyor.
2016’da gerçekleşen referandum sonrasında krizlerle birlikte anılan Brexit sorununda 2019’da bir çözüme ulaşamasa da, artık sona gelindiği kabul ediliyor. 31 Ocak 2020 olarak belirlenen tarihte anlaşmalı ya da anlaşmasız ayrılığın gerçekleşeceğine inanılıyor.
Mayıs ayında AB ve Theresa May hükümetinin anlaşması uyarınca Kuzey İrlanda konusunda varılan mutabakat, ülke içerisinde yoğun tartışmalara neden olmuş ve parlamento bu anlaşmayı defalarca kabul etmemişti. Parlamentoda 3. kez reddedilmesi ardından 29 Mart olan Brexit tarihi önce 12 Nisan, daha sonra 31 Ekim’e ertelenmişti. Haziran ayında May’in istifası ardından Temmuz’da başa gelen Boris Johnson, Brexit yanlısı bir kabine ile işbaşı yaptı. Görevi alan Johnson’un ilk işlerinden biri ise Ekim ayında AB ile yeni bir Brexit anlaşması konusunda uzlaşması oldu.
- Anlaşma ile Brexit’in 31 Ocak 2020’ye uzatılması kararlaştırıldı. Böylece ayrılık tarihi üçüncü kez uzatılmış oldu. 31 Ekim’de her ne olursa olsun ayrılığın gerçekleşeceğini açıklayan Johnson sözünü tutamaması üzerine erken seçime gitme kararı alındı.
Kraliçe’den erken seçime gidilmesi sonucu parlamentonun feshedilmesi için izin isteyen Johnson’ın bu girişimi ile Kasım ayı içerisinde hem Avam Kamarası hem de Lordlar Kamarası yasama faaliyetlerini durdurdu. 12 Aralık’ta tamamlanan seçimlerde ise son 30 yılın en büyük zaferini elde eden Johnson’un parlamentoda ezici bir üstünlük elde etmesi ise artık yolun sonuna gelindiğini gösteriyor.