Seçim çalışmaları, seçilmişlerin suikastlara en açık oldukları zaman dilimleridir. John F. Kennedy, önceki seçim gezilerinde de suikast girişimlerinin hedefi olmuş, talih eseri kurtulmuştu. Önceki tetikçiler de tesadüfe bakın ki son tetikçi gibi asker kökenliydi ve bazıları son tetikçiyle aynı zaman ve yerde deniz piyadesi olarak görev yapmış, bu yetmezmiş gibi onlar da komünist bir kisveye bürünerek ajan provokatörlük yapmışlardı. Şurası kesin ki Kennedy, süper güç ABD içindeki fincancı katırlarını ürkütmüş ve bunun bedelini kanıyla ödemek zorunda kalmıştı. JFK de daha sonra aynı faillerin kurbanı olacak kardeşi Robert da vur emrini veren karar alıcıları tek tek biliyor, tanıyorlardı. Bunlar karmaşık dengelere dayalı Amerikan müesses nizamının en baskın ve tehlikeli unsurlarından başkaları değildi. Bir oyun düzeni kurmuşlardı ve Kennedy oyunu kurallarına göre oynamamakta ısrarlıydı. Soğuk savaş parodisi, komünist postuna büründürülmüş bir tetikçi gerektiriyordu. Günah keçisi Oswald'ı susturmak için mafyadan bir tetikçi bulmakta da zorlanmayacaklardı. Detaylardaki onca açığa rağmen örtbas edilebilmesi aslında suikastın en başarılı yönüydü ve bu bambaşka seri cinayetler manasına gelmekteydi. ABD bu suikastı ve devamındaki gizli terörü çözme iradesi göstermedi. Bundandır ki Kennedy'den sonra gelen başkanlar kurulu düzenin payandası olmaktan öteye gidemedi. Sadece ABD değil tüm yerküre bu uğursuz suikast marifetiyle sistemli bir kaosa ve kan gölüne yuvarlandı.