Venedik, 'Cinquecento' denilen Yüksek Rönesans döneminde kendine has ve farklı bir ekol olarak ortaya çıktı. Venedikli sanatçılar, kentlerini çevreleyen su tarafından yansıtılan rengi ve ışığı resmetmeyi seviyorlardı. Suyun bu görsel zenginliği onlara aynı zamanda onlar için dezavantajlar da oluşturmuştu tabii. Ressamlar yoğun rutubet nedeniyle diğer İtalyan sanatçılar gibi freskler yapamıyorlardı. Ama suyun sayesinde hem ışığı resme kattılar hem de duvara resim yapamadıkları için bir çerçeve üzerine gerilerek kullanılan tuvali icat ettiler. Böylece resim sanatı tarihinde bir dönüm noktası oldular. Venedik Okulu olarak da bilinen oluşumun önemli isimleri, Fatih'i resmeden Gentile Bellini ve abisi Giovanni Bellini'yi takip ederek kendilerini geliştiriyorlardı. Paolo Veronese de bu sanatçılardan biriydi. Hatta Yüksek Rönesans'ın en büyük ustalarından biriydi diyebiliriz. Kendisi yalnızca Avrupa kültürünü ve inancını yansıtan eserleriyle değil, Osmanlı Sultanları serisi ile de tanınıyordu. Onun tasvir ettiği Osmanlı padişahları, bizim görmeye alışık olduğumuz sultan portrelerinden biraz farklıydı. İlham aldığı eserler ise 16. yüzyılın başlarında Avrupa'ya getirilen Osmanlı minyatürleriydi. Peki padişahları nasıl resmetti? İşte bu kısım biraz karışık. Kuruluş Devri Osmanlı padişahları daha yumuşak ve normal hatlarda tasvir edilirken Fatih ile başlayan yükseliş devrinin sultanlarının portreleri, biraz farklıydı.
+ GZT 'Özel İçerik' kategorisi için çalışmalar yapıyor. 'A'normal Tarih' ve 'Öyle mi?' programlarıyla her hafta özel prodüksiyonlar oluşturuyor. Beyza’ya beyza.kirisci@gzt.com adresinden ulaşabilirsiniz.