Bir zamanlar bayılarak yediğiniz o cipsin paketi daha hafif geliyor. Sanki birisi paketin içine hava basmış gibi, değil mi? Yarısı boş. Daha 1 ay önce aldığınız tişörtün dikişleri sökülmüş bile. Çikolatalar desen… Kakao ve süt dışında her tat geliyor üstüne bi' de boğaz yakan bir aroma bırakıyor. Ya da 20 yaşında bir otomobil sizin son model arabanızın yanında çok daha sağlam ve diri duruyor. Daha birkaç sene önce uçaklarda yemek dağıtılırdı, şimdi el kadar valizi doldurunca bagaj hakkımız bitiyor. Bütün bunların zaten farkında olduğunuzu biliyorum. Yalnız değilsiniz. Çünkü günümüz tüketicisi, her şeyin potansiyel alıcısı, yani biz; cüzdanımızı açtığımız her anda bir paradoksla karşı karşıyayız: Artan fiyatlar ve düşen kalite. Pahalı kalitesizlik…
Bütün bunları basit cümlelerle geçiştirerek açıklayan biri görürseniz kaçın oradan! Ben size skimplasyondan, şrinkflasyondan, planlı eskitmelerden ve daha önemlisi cebimizin en büyük düşmanından bahsedeceğim.
Tabir zaten kendisini ele veriyor ama “Pahalı Kalitesizlik” ile ne kast ettiğimizi 1 cümleyle açıklamış olalım yine. Artan fiyatların kalitenin azalmasıyla ters orantılı hale gelmesi, olarak tanımlanabilir. Mesela; sweatshirt fiyatlarının her geçen gün artmasına rağmen kumaşlarının eskiye nazaran daha “ucuz” hale gelmesi.
İşte tam da bu durumu açıklarken 3 teknik kavram bize yardımcı olacak: Skimpflasyon, greedflasyon ve şrinkflasyon.
Hayır, arkanıza yaslanmayın. Gözünüzü kulağınızı dört açın ve bu videonun cüzdanınızı ve kalite anlayışınızı kurtarmasına izin verin. Yeniden başlayanların başucu kitabına, kitabın da tam ortasına, Propaganda'ya hoş geldiniz.