İran-ABD ilişkilerini anlamamızı sağlayacak 10 kırılma anı
05 AĞUSTOS 2024 , PAZARTESİ 17:52
Amerika Birleşik Devletleri ve İran arasındaki ilişkiler, 20. yüzyılın başlarından itibaren ekonomik işbirliği ve bölgesel çıkarlar çerçevesinde şekillendi. İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemde ABD, İran'a daha çok dostane bir tutumla yaklaştı ve İran'ın modernleşme çabalarına destek verdi. Devamında, Truman Doktrini'nin devreye girmesiyle ABD, Sovyetler Birliği'ne karşı İran'ı stratejik bir ortak olarak görmeye başladı. 1953'te Musaddık'ın devrilmesi ve Şah'ın yeniden iktidara gelmesiyle, ABD İran üzerindeki nüfuzunu artırdı ve iki ülke arasında yakın askeri ve ekonomik işbirliği doğmaya başladı. Bu süreçte ABD, Şah yönetimini destekleyerek İran'da Batı yanlısı politikaların güçlenmesine katkıda bulundu.
1979'daki İran İslam Devrimi, iki ülke arasındaki ilişkilerde büyük bir kırılma noktası oldu. Devrim, ABD'nin Orta Doğu'daki önemli bir müttefikini kaybetmesine ve yerini sert bir anti-Amerikan rejimin almasına neden oldu. Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'nin işgali ve rehine krizi, iki ülke arasındaki gerginliği daha da artırdı. ABD'nin İran'a karşı uyguladığı yaptırımlar, iki ülke arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkilerin kesilmesine yol açtı. Özellikle İran'ın nükleer programı, ABD'nin büyük tepkisini çekti ve zamanla İran'a yönelik daha sert yaptırımlara neden oldu. Trump döneminde ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İranlı general Kasım Süleymani'nin öldürülmesi, ilişkileri daha da gerginleştirdi.
Günümüzde İran ve ABD arasındaki ilişkiler, derin güvensizlik, karşılıklı suçlamalar ve yaptırımların gölgesinde şekillenmeye devam ediyor. İran, ABD'yi 'Büyük Şeytan' olarak tanımlarken, ABD de İran'ı bölgesel istikrarsızlığın kaynağı olarak görüyor. Bu karşılıklı düşmanlık, İran'ın iç siyasetinde muhafazakar ve reformist kesimler arasında bir mücadele alanı yaratırken, İran'ın bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkilerini de etkiliyor. Özellikle Türkiye ile ilişkilerde, İran'ın ABD'ye olan yaklaşımı belirleyici bir faktör oldu. İki ülke arasında bazen gerilim yaşansa da, İran'ın nükleer programı ve bölgedeki etkinliği, gelecekteki olası diplomatik çabaların anahtarı olmaya devam edecek gibi gözüküyor.