Araştırmacı Yazar Erhan İdiz anlatıyor: 'Sizi Faruk Amcayla tanıştırayım. O, ömrünü evinden uzakta geçirmiş. Yıllarca gurbette çalışmış biri. Evine döndüğünde ise onu deprem karşıladı. Evini, yakınlarını kaybetmekle kalmadı; yıllarca hasretini çektiği her şey ondan bir anda kopmuş oldu. Ancak onun yaşadıklarına karşı verdiği tepki ve yapmaya başladığı şeyler benim için bu hikayeyi anlatmayı zorunlu kıldı. Faruk Amca'yı Kahramanmaraş'ta elinde büyükçe bir tepsi ve bolca kahveyle görmeniz oldukça olası. Dayanışma Obası'nda ailesiyle oturmuş; gelen geçen herkese kahve ikram ediyor. “Abi, bu anları paylaşmak istiyorum' dediğimde ise 'Ayıp olur, insanlar bunca şey yaşamışken bir kahvenin lafı edilemez' diyor. Neyse ki sonunda anlatma iznini koparabildim. Faruk Amca, yardıma gelen herkesi kendisi için gelmiş gibi misafir ediyor. Kahveleri eşi Hatice Teyze pişiriyor, o da ikram ediyor. Bizim kapımız her daim açık ve eski yeni tüm komşularımızın hizmetindeyim demeyi de ihmal etmiyor. Faruk Amca'ya dair beni en çok etkileyen şey ise obanın tamamına aşıladığı güven. Herkese; 'her şeyin düzeleceğini' söylemekten kendini asla geri koymuyor. Faruk Amca'yı orada bir kez gören birinin onu kolay kolay unutabileceğini sanmıyorum…'