Yanlışlıkla icat yapmak: Post-it’in bulunma hikayesi
Birçoğumuzun evinden ya da iş yerinden eksik olmayan, genellikle sapsarı olan haliyle hafızalara kazınan post-it’lerin bizimle buluşması oldukça tesadüfi bir hikayeden ibaret. İşte “yanlışlıkla” bulunan post-it’in hikayesi…
1960’lı yılların sonunda, 3M firmasının araştırmadan sorumlu mühendisleri, Dr. Spencer Silver önderliğinde Amerikan Hava Endüstrisi başta olmak üzere birçok alanda kullanılmak üzere dünyanın en iyi yapıştırıcısını bulmaya gayret eder. Bu gayret içerisindeyken “en güçlü” yapıştırıcıyı bulamadıkları gibi çok sayıda başarısız, güçsüz yapıştırıcı ortaya çıkarmış olurlar. Mühendisler, en kuvvetli yapıştırıcıya odaklandıkları için diğer formülleri, faydalı-faydasız çok sayıda çalışmayı “çöp” diye niteleyerek “işe yaramaz” kategorisine iteler. Oysa buldukları bu yapıştırıcılardan bir-ikisi hem dik yüzeylerde tutuş sağlıyor, hem de ardında bir kalıntı bırakmıyor.
Dr. Silver, yapıştırıcı konusunda başka fikirler üzerindedir
Mühendis ekibinin tüm bu çalışmaları sürerken çalışanlar, buldukları herhangi bir yapıştırıcıya herhangi bir ilgi duymaktan çok uzak davranmaya devam eder. Oysa, buldukları bu yapıştırıcılardan bir-ikisi hem dik yüzeylerde tutuş sağlıyor, hem de ardında bir kalıntı bırakmıyordu. Dr. Silver başta olmak üzere konuya tamamen ilgisiz kalan mühendisler, akışı sürdürmeye devam eder. Sonrasında Dr. Silver, ilgisizliğini üzerinden atıp konuya yoğun bir şekilde alaka duymaya başlar.
1973 yılına gelindiğinde 3M firmasının Ar-Ge laboratuvarının başına geçen Dr. Silver, bu fikrini yeniden hayata geçirmek istemeye başlar. Bizlerin mantar pano olarak bildiği cismin üzerinde kullanılabileceğini düşünerek çalışmalarına devam eder. İğne, bant vb. herhangi bir şey kullanmadan panoya bir şeyler yapıştırmak için işe yarayacağına emin olan Silver, ekibini bu çalışmaya kanalize eder. Oldukça başarılı olarak nitelendirilebilecek olan bu fikir, o dönem için mantar pano satışlarının çok az olması nedeniyle istenildiği gibi sonuç vermez.
Art Fry devreye giriyor
Süreç bu şekilde ilerliyorken Art Fry devreye girer. Art Fry, ürün geliştirme mühendisi olarak 3M firmasında faaliyet gösteren oldukça başarılı bir çalışandır. Daha önceleri, Dr. Silver’ın “düşük yapışkanlı” konulu seminerlerinden birine katıldığın için o yapışkana dair çok sayıda bilgiye sahip durumdadır. Art Fry, mühendislik mesleğinin yanı sıra aynı zamanda Minnesota'daki St. Paul Kilisesi korosunda şarkı da söylüyor. Bu şarkı söyleme hadisesi esnasında ilahi kitabının içindeki şarkılardan bazılarını, ait olduğu sayfaların arasına kağıt parçası koymak kaydıyla işaretleyebiliyormuş. Lakin bu kağıtlar sürekli olarak düştüğü için yeniden kaldığı sayfayı aramak zorunda kalıyormuş.
Art Fry, kitapta kaldığı yer konusunda sıkıntı yaşamaya devam ederken aklına katıldığı seminer ve Dr. Silver gelir. Soluğu Silver’ın yanında alan Fry, fikrini ona da sunar. Tabi Silver yine aynı kafada olduğu için mantar pano çözümünü üretip şarkı sayfalarını önünde duracak bir sehpaya yapıştırmasını teklif eder. Fry bu fikri beğenmez ve yine bir gün şarkı söylerken aklına şu fikir gelir; yapıştırıcıyı bu ufak kağıtların üzerinde kullanmak... Bunu denediğinde istediği sonucu alır ve gerçek bir problem tarih olmuş olur.
Bir efsanenin doğuşu
Bütün bunlara rağmen bu yeni ürünün piyasaya çıkması için yıllar geçmesi gerekecekti. Dört büyük pazarda çeşitli testler ve pazarlamalar yapıldı. İstenilen sonuç alınamadı. Çünkü insanlar bunu nerede ve nasıl kullanacaklarını anlayamıyorlardı. Hatta bu yüzden şirket bile ürünün ticari bir başarı olabileceğine inanmıyordu. Neyse ki birkaç yıl sonra yeniden büyük çaplı bir pazarlama stratejisi uygulayan şirket, ABD’nin de dışında dikkat çekecek çeşitli kampanyalar yaparak amacına ulaştı. Özellikle bu ürünün nasıl kullanılacağı hakkında insanlara fikirler vererek...
Ücretsiz numune almış kişi ve şirketlerin yüzde 90'ı yeni sipariş vermek ister ve böylece efsane geç de olsa hak ettiği değeri görmüş olur. Bu sayede satışlarını günden güne artırarak ABD’de en çok satılan kırtasiye malzemesi olma unvanına erişen post-it’ler hayatımızın merkezine yerleşmiş olur.