"Müziğimle coğrafyamızın, dağların, yüksek rakımların ve yaylaların duygularını insanlara aktarıyorum."
Karadeniz müziğinin önemli seslerinden Ekin Uzunlar; müzikle tanışma hikayesini, hayallerini, yeni projelerini, Trabzonspor'u ve daha birçok konuyla alakalı düşüncelerini GZT okurlarıyla paylaştı.
Müzik ile ilk tanışmanız ve profesyonel anlamda müzik dünyasına giriş hikayeniz nedir? Müzikle ilk tanışma hikayem 8 yaşındayken dayımın bana almış olduğu kemençe ile başlıyor. Bizim köyde yakın bir akrabam diyebileceğim Ahmet Takaoğlu’nun hobi olarak çaldığı bir kemençesi vardı. O da köyün avlusunda kemençe çalardı. Ne hikmetse ben de çok özendim. Dayım dedi ki; ‘Ne hediye istiyorsun?’ Ben de ona kemençe istediğimi söyledim. İlk duyduğunda sen bir Arnavut çocuğusun deyip benimle dalga geçerek kemençeden ne anlarsın, dedi. Ama sonra bana hediye olarak kemençe aldı. Aldığım kemençe ile o yaşlarda ilk şarkımı çıkardım. Amatör hayat olarak 14 yaşında Trabzon-Uzungöl’de ilk sahnemi yaptım. O süreç içerisinde tabi ki kemençe ile uğraşıyordum ve çok çalışıyordum. O dönem sosyal medya ve internet yok denecek kadar azdı. Üstatlarımızın, eski ustalarımızın peşinde koşarak, onların konserlerine giderek ve onları izleyerek bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Bu süreç içerisinde çok çalıştım ve kendimi farklı bir müzikale yönlendirdim. Eski ustalarımızdan beslenmiş olduğum müzik ile yeni modern müziği birleştirdim. Bunun sonucunda farklı bir şey oluştu. Bundan 12-14 yıl önce ilk profesyonel müzik hayatıma başladım. Eski bir grup olan "Grup Helesa" ile beraber başladı. O süre içerisinde Karadeniz’in yöresel sanatçıları ile düğünlerde ve birçok müzik ortamlarında bulundum. O şekilde 15-16 yaşlarında ilk profesyonel hayatıma başlamış oldum.
Türkiye’nin her köşesinde konserler yapmaya çalışıyorsunuz. Yeni coğrafyalar görmek, yeni insanlara ve duygulara dokunmak size ve müziğinize neler kazandırdı? Bu zamana kadar çalıştığım abilerimle Türkiye'nin hemen hemen her yerine gitmiş bulunmaktayım. Bu abilerimden biri de Resul Dindar’dır. Yaklaşık dört yıldır beraber çalışıyorduk. Dört yıl boyunca onunla hemen hemen her yere gittik. Benim tek başıma devam etmeye başlayalı 2 yıl oldu. Şimdi tek başıma turneye çıkacağım. Bu tek başıma çıkacağım turnede Türkiye'nin hemen hemen her yerini gezeceğim. Bu coğrafyada her şehrin ve her yerin farklı insanları farklı duyguları var ama kalp her zaman aynı diye düşünüyorum. Onlara ne kadar güzel şeyler verirseniz onlarda size o kadar güzel bir enerji yansıtıyor. Farklı coğrafyalara gidip farklı insanlar ve farklı kültürler tanıyacağım. Bu kültürlerle beraber de enstrümanıma, duygularıma farklı zenginlikler katacağımı ve daha güzel besleneceğimi düşünüyorum.
Birçok sanatçıya sesinizle ve kemençenizle eşlik ettiniz. Ruh olarak şarkı söylemek mi yoksa müzisyenlik mi daha yakın? Aslında ikisi de çok farklı şeyler. Hepsinin duygusu çok farklıdır. Müzisyenlik duygusunu da şarkı söyleme duygusunu da tattım. Aslında ikisi de bir oluşum içindedir. Ama farklı duyguları barındırır. Bir sanatçıya kemençe çalmak ve enstrümanımla eşlik etmek farklı bir duygu. Çünkü o kişinin söylediği şarkının duygusunu alıp kendi duygunla birleştirip insanlara bir şeyler yansıtıyorsun. Bir de şarkı söylemek var. İkisi de birleştiği zaman fevkalade bir şey oluyor. İstediğim şey buydu ve şimdi bu konumdayım. İkisinin de duygusunu farklı farklı yaşıyorum. Hem şarkı söylüyorum, hem de söylediğim şarkının ara namelerinde kemençe çalıyorum. İki duyguyu da tatmış oluyorum.
Her sene yeni bir single çıkarıyorsunuz. Albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz yoksa böyle bir ortamda albüm çıkarmayı mantıklı bulmuyor musunuz? Aslında albüm çıkarmayı çok mantıklı bulmuyorum. Niye, diye sorarsanız. Birçok şarkıyı ve emeği bir CD’nin içine koyuyorsunuz. Bu dinleyicilerin hoşuna gidiyor. Çünkü Ekin Uzunlar’ın bütün şarkıları bir şeyin içinde diyor ve arabasında dinleyebiliyor ama bence single yapıp tek şarkılar halinde gitmek benim için daha iyi diye düşünüyorum. Çünkü her şarkıyı tek tek dokuyup, özen gösterip kendinizi ona hazırlıyorsunuz. Ama şu ana kadar yapmış olduğum şarkıların hepsini bir araya toplayıp daha eskileri de revize edip ve üstüne 3-4 tane de yeni şarkı ekleyerek bir albüm şeklinde insanlara sunacağım. Çünkü albüm diplomadır. Bana göre bir sanatçının kesinlikle bir albümü olması gerekiyor. Çünkü albüm gösterebileceğiniz bir şeydir. Bir işe başlayacağınız zaman nasıl CV’nizi götürüyorsanız albüm de bir şarkıcının CV’sidir. Albümü diploma için çıkaracağım. Bunu da bir buçuk sene içerisinde çıkarırım diye düşünüyorum.
Popüler dünyanın ve müzik akımlarının arasında, müziğinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Tamamıyla kültürel bir müzik. Aslında Karadeniz müziği öyledir. Karadeniz müziği yapan insanlar kendi yaşadıkları şeyleri, kendi yaşadıkları kültürü ve büyüdükleri coğrafyayı yansıtmaya çalışıyor. Aslında şu anda Karadeniz müziği de çok popüler bir müzik türü. Uzun zamandır da bu popülerliğini sürdürüyor. Kendimi burada nasıl buluyorum? Ben burada kısaca kendimi kültür elçisi olarak görüyorum, diyebilirim. Çünkü Karadeniz’in eski otantik ve evrensel müziğini dünya müziği ile birleştirdiğimiz zaman farklı bir müzik türü ortaya çıkıyor. Bu da yeni nesile bir örnek olarak gözüküyor. Buna tamamıyla popüler kültür olarak bakmıyoruz.
"Müziğimle coğrafyamızın, dağların, yüksek rakımların ve yaylaların duygularını insanlara aktarıyorum."
Şöhretin size kattığı en güzel şey nedir? Şöhretin bana kattığı en güzel şey insanlar ve duygulardır. Şimdi bana diyeceksin “Aman, çok klişe” diye ama gerçekten öyle. Moralim bozuk olduğu zaman bile sahneye çıktığımda insanların güzel yorumları ve güzel mesajları beni kendime getiriyor. Bir de çevremde çok güzel bir oluşuma girdim. Menajerim, asistanım, orkestram, sahneme gelen hayranlarım, fan sayfalarımız olsun şöhretin bana kazandırdığı en önemli şeyler bunlardır. Açıkçası parada, pulda gözü olan bir insan değilim. Yani rahat bir şekilde zaten her türlü geçinebiliyoruz. Zaten bizim dağlarda paraya da ihtiyacımız yok. Köyde 100 yıllık bir evimiz var. Uçağa atlayıp gidiyoruz. Mısır ekmeğimiz, fasulyemiz, domatesimiz her şeyimiz var. O yüzden şöhretin bana kattığı en güzel şey insanların enerjisi ve güzellikler diyebilirim.
İlk müzik yaptığınız zamanlardaki hayallerinize yaklaşabildiniz mi? İlk müzik yaptığım zamanki hayallerime şu anda yavaş yavaş ulaşıyorum. Ama bu yolda giderken her şeyin yavaş olması gerektiğini öğrendim. Hiçbir şeyi acele ettirmememiz gerektiğini düşünüyorum. Yavaş yavaş basamakları çıktığımız zaman yukarıda kalmamızda o kadar uzun sürecek. Ama bir anda çıktığın zaman o denge ile düşebilirsin. Hayallerime yavaş yavaş ulaşıyorum. Birçok kitleye, insanlara ulaşmak istedim. Şarkılarımı onlara duyurmak istedim.
"Sesimden önce kemençemi insanlara duyurmak istedim."
Çünkü çok çalışıyorum. Hala daha çalışıyorum ve bunun sonu yok. Yaptığım şeyleri insanlara nasıl ulaştırabilirim diye yıllarca düşündüm. Sonra dedim ki, senin uğraşmana gerek yok. Sen evinde çalış. Zaten insanlar bir şeyleri görmeye ve fark etmeye başlıyor. Başarılarıma yavaş yavaş ulaşıyorum. Daha çok büyük hedeflerim var. Belki şu anda sana söylesem gülersin. Ama şunu unutma ki insanlar ulaşabilecekleri şeyleri hayal ederler.
Koyu bir Trabzonspor taraftarı olarak, Trabzonspor'un bu sezonki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Trabzon sporu açıkçası çok iyi bulmuyorum ama destekliyorum. Çok güzel bir kadroya sahibiz. İyi bir oluşumdayız, iyi bir taraftar grubumuz ve iyi futbolcularımız var ama bir şeyimiz eksik. Neden bilmiyorum ama her zaman Trabzonspor’u fazlasıyla destekliyorum. Ölmeden önce şampiyonluğu göreceğime inanıyorum. Trabzon dediğin zaman akla Trabzonspor, Trabzonspor dediğin zamanda akla Trabzon gelir. Trabzon sporun maçı olduğu gün Trabzon’da çok değişik bir enerji oluyor. Orada dünya, her şey duruyor. Kemençe çalınıyor, türküler söyleniyor, tezahüratlar yapılıyor, pide ve dönerler yeniyor. Trabzonspor bizim hafta sonu eğlencemiz değil hayat felsefemizdir. Bir tek bunu söyleyebilirim insanlar zaten buradan ne demek istediğimi çıkaracaklardır.