Bir edebiyat dergisi niye çıkar? Bu sorunun üzerinde uzun zamandır düşünmüyorum ne yalan söyleyeyim. Niyetim de yok. Hiçbir cevap “kader” kadar anlamlı değil. İnsan bir kerelik bile olsa hasbelkader dergi çıkardı mı, edebiyat içre kolektif bir iş yaptı mı, bu zehir kana bir kere karıştı mı bir daha iflah olmuyor işte. Post Öykü dergisinin mutfağının neredeyse tamamı bu zehri tatmış kişilerden oluşuyor. (Yumuşak Ge, Üç Jeton, Hurda Sanat, Kırtıpil) Bu yüzden ekipçe dergicilik hastalığından mustarip olduğumuz söylenebilir. Zaaflarıyla erdemleriyle. Eskiden beri söyleyegeldiğim bir şey var: “Dergi çıkarın, çıkaralım: Şu raflarda (elimle hayali bir kitapçının içindeki hayali bir rafı işaret ederek) bir dergi daha olmasının kime ne zararı var?” Hakikaten ne zararı var? Bu yüzden dergileri seviniz.
Peki, insan niye edebiyat dergisi çıkarmaz? Ne umarsa saçma olur? Bu soru daha anlamlı. Para kazanmak için, kariyer için, şöhret için, makam mansıp için? Hehe. O halde söylemenin zararı yok: Benim gözümde bir dergi çıkaran herkes, saflık, iyimserlik ve La Mancha usülü hayalperestlikten yeterince nasibini almış şövalye ruhlu insanlardır. Az ya da çok.
Post Öykü dergisi, putları kıracağını, edebiyatın merkezinde olacağını, rakiplerini yere sereceğini, küçükleri ezip büyüklerin ellerinden öpeceğini, ülkemizi mutlu yarınlara taşıyacağını, İkinci Yeni’yi aşacağını (öykücüler de aşar) filan iddia etmiyor. İddia etse kendimize de çekerdik bir “hehe”. Tek bir iddiadan söz edebilirim; iyi öyküye, iyi yazıya, iyi dergiye, iyi kitaba, iyi fikre yüz çevirme gücümüz yok. Kötülüğün, küçük hesapların, edebiyat ortamı ile ilgili kuruntuların fazladan bir çaba istediğini düşünüyorum. Ve fakat bu enerjiyi kendimde bulamıyorum, bulamıyoruz.
Hayatımız neyse yazdıklarımız ya da yaptıklarımız da o. Biz edebiyata ve dergiciliğe duygularımızı karıştırıyoruz, yani pek profesyonel olduğumuz söylenemez. Post Öykü, bizim sevdiklerimizi, bizim öğrendiklerimizi, bizim bildiklerimizi, sezdiklerimizi, görüşlerimizi, inançlarımızı ve kafa karışıklıklarımızı taşıyor. Bu “biz”, dışarıya kapalı, masonik bir “biz” değil. Birlikte sevelim, heyecanlanalım, kızalım, öğrenelim ve elbette yazalım. Seviyorsanız gelin konuşun. Biz postumuzu serdik bekliyoruz.