Öykücü Beyin
Ramachandran, “Dünyayı nasıl algılıyoruz? Zihin-beden ilişkisi denilen şey ne? Cinsel kimliğimizi ne belirler? Bilinç nedir? Otizmde ters giden ne? Sanat, dil, eğretileme, yaratıcılık, kendilik farkındalığı ve hatta dini duyarlılıklar gibi özbeöz insana dair olan tüm bu gizemli yetilere nasıl açıklık getirebiliriz? sorularını Öykücü Beyin’de işleyerek, bunlara kapsamlı cevaplar vermeye çalışıyor.
Ramachandran, son 15 yılda beyin bilimi üzerine olan gelişmeleri ve bulguları son kitabında toplayarak insanın aslında ne olduğu üzerinde duruyor. “Dünyayı nasıl algılıyoruz? Zihin-beden ilişkisi denilen şey ne? Cinsel kimliğimizi ne belirler? Bilinç nedir? Otizmde ters giden ne? Sanat, dil, eğretileme, yaratıcılık, kendilik farkındalığı ve hatta dini duyarlılıklar gibi özbeöz insana dair olan tüm bu gizemli yetilere nasıl açıklık getirebiliriz? Bir kuyruksuz maymun beyni, zihinsel becerilerin böylesi tanrısal bir düzeye erişmeyi nasıl başardı?” sorularını Öykücü Beyin’de işleyerek, bunlara kapsamlı cevaplar vermeye çalışıyor.
Bu soruların yanında “Bir kişi nasıl olur da kendi varlığını inkar eder? Reddedişin kendisi varoluşu iman etmez mi?” sorularını sorarak Ramachandran insan bilincinin bedenle ilişkisinin ne olduğu, zihin beden birleşimi ile insanın dünyayı nasıl algıladığını anlatmaya çalışıyor. Kişiye “ben” nedir veya kimdir sorgulatmasını yaşatıyor ve kişinin kendi varlığını kavrayabilmesini sağlamaya çalışarak çalışmasına teolojik bir yan da ekliyor. Ramachandran’ın bu sorulara olan cevabı, insan davranışları veya zihinleri üzerinde tuhaf etkiler oluşmasına neden olan hasar veya genetik çeşitliliklere sahip hastaları incelemesiyle şekilleniyor. Bu hastalıklara sahip insanların öyküsü ise gerçek. Bu kişilerin ayrıntılı olarak incelenmesi, insanda ortaya çıkan tuhaf belirtilerin neden ortaya çıktığını anlamaya yardımcı olmanın yanında, normal beyinlerin işlevlerini anlamaya da yarıyor.
Cinsel kimliği belirleyen etkenlerin ne olduğu, insanın pratik sanatlar üzerindeki hâkimiyetinin nasıl oluştuğu ve geliştiği üzerindeki sorularını aydınlatmaya çalışırken yazar, insan beyninin geçirdiği evrimi anlamadan bir yargıda bulunmanın mümkün olmayacağından bahsediyor. Bunun yanında evrimin ışığı olmadan bir şey yapılamayacağını göz önünde tutmanın gerekliliğini ayrıca vurguluyor. Çünkü insanların zihinsel özellikleri, farklı sebeplerle evrimleşmiştir ve evrim sürekli karşımıza çıkmaktadır. Bu farklılıklar ile edinilen kazanımların, insanların başarıları üzerinde nasıl bir etkide bulunduğunu dil üzerinden anlatıyor.
Dil üzerindeki oynamalar ile birlikte kültürel değişme ve gelişmelerde kaydedilen fonksiyonları pratik sanatlarla bağdaştırıyor.
Dil üzerindeki oynamalar ile birlikte kültürel değişme ve gelişmelerde kaydedilen fonksiyonları pratik sanatlarla bağdaştırıyor. Bu birlikteliği sağladığı kitabında Shakespeare, Edgar Allan Poe gibi isimlere duyulan hayranlığın nedenin dilbilgisi veya bir yapının varlığından oluşturulamayacağını ve bunlarla bir değer kazanıp ya da değersizleştirilemeyeceğini söylüyor. Aynı şekilde sevgiliye verilen bir elmasın karbondan oluştuğu ve yeryüzünde dövülerek meydana geldiğini söylemek elmasın parlaklığını ve değerini kaybettirmiyor. Yani hediye estetik değerden yoksunlaşmıyor.
Tersine sanatın ilahi bir ilhamdan yararlandığı ve manevi bir önemi olabileceğini akla getirterek, elmasa olan beğeniyi ve verilen değeri daha da arttırmış oluyor. Bu beğeniyi insan beyninde arttıran estetik dürtülerin başlıca kuvvetlerini yazar okuyucuya sunarak, insanların farklı olan beyin yapılarının farklı şekillerde evrimleşmiş olduğunu, insan beyninin şifrelerini, onu esrarengiz kılan bağlantıları ve birimleri ile bağdaştırarak, beynin bir bilgi hazinesine sahip olduğunu göstermeye çalışıyor.
Ramachandran kitabını, insanları diğer canlılardan özel kılan unsurların ve benzersiz zihinsel özelliklerinin geçmişten beri var olan beyin yapılarından evrimleşmiş olması gerektiği görüşü üzerine yazdığını söylüyor. Eğer insan zihni ile birlikte kültür ve türler arasında sınırları tanımayan evrensel estetik yasaların olduğu iddiası ile karşılaşmak, beyninizin kapasitesinin şaşırtıcı bir şekilde nasıl geliştiğini görerek kendi farkındalığınızı, insanın benzersizliğini ve yaratıcılığının nerden geldiğini bilmek istiyorsanız Ramachandran’ın bu kitabı ile tanışmalısınız.
- “Her sayı mizanpaja 300 sayfa giriyor, 160 sayfa çıkıyoruz. Nasıl oluyor çözemedik. Dergiyiz ulan biz metrobüs değiliz. Yoksa öyle miyiz?” (AA)