Orçun Ünal ile söyleşi
Öykülerimdeki en teknolojik nesne, asit yağmurundan koruyan kırmızı bir şemsiye. Yağmur herkese eşit yağar, ancak ondan koruyacak bir şemsiye herkese verilmemiştir. Benzer şekilde, başka yağmurlarda da bazıları ölür, bazıları yaşar. Yağmur adil, ama insan zalimdir.
Google’da ne sıklıkla adınızı aratıyorsunuz?
Oldukça sık. Sadece Google’da olsa iyi; sosyal medyada da aratıyorum. Bu bir kibir veya popülarite merakı değil kesinlikle. Çünkü edebiyat yapmak bir tepeye çıkıp bağırmak gibi. Bir tepeye çıkıp bağırmak ve karşıdan bir ses gelmesini beklemek gibi. En azından sizi duyan birinin olduğunu bilmek için. Sesinize ses vermese bile birinin duyması için bağırmaktır edebiyat. Google’da kendimi aratmak, tepeden bir zırdeli gibi bas bas bağırdıktan sonra köy köy dolaşıp, duyan biri olup olmadığını soruşturmak gibi bir şey benim için. Birisi gerçekten duymuşsa ve anlamışsa çok sevinirim. Ancak bu çok nadiren gerçekleşiyor maalesef.
Çevirseler de okusak dediğiniz bir kitap var mı?
Thomas Pynchon’un Gravity’s Rainbow adlı kitabını veya Heiner Müller’in düzyazılarını veya Kenzaburo Oe’nin yeni romanlarını çevirseler de okusak.
Öykülerinizdeki en teknolojik alet nedir?
Öykülerimdeki en teknolojik nesne, asit yağmurundan koruyan kırmızı bir şemsiye. Yağmur herkese eşit yağar, ancak ondan koruyacak bir şemsiye herkese verilmemiştir. Benzer şekilde, başka yağmurlarda da bazıları ölür, bazıları yaşar. Yağmur adil, ama insan zalimdir.
Okurlarınızın size rastlama ihtimalinin en yüksek olduğu yer neresi?
Öykülerimin gizli ve karanlık köşelerinde, satır aralarında, sayfa kenarlarında, karakterlerimin arka cephelerinde her zaman rastlaşabiliriz. Bu en samimi, en dürüst bir karşılaşma olur, çünkü “en gerçek ben” oradayım. Eğer bu, okura yetmezse Kadıköy’ün çeşitli mekanlarında yan yana oturup birbirimizin farkına bile varmayabiliriz. Gerçi Thomas Pynchon’un aksine neye benzediğim bilindiği için elimde bir ayna veya kendi kitabımla da yakalanabilirim dikkatli bir okura.