Kurmaca, Mit ve Hayat Arasında Kahraman

Çıplak gerçeklikle yüzleşmek istemeyen insanoğlu tarih boyunca edindiği dersleri kahramanın yolculuğundaki imgelerde ve arketiplerde toplamıştır.
Çıplak gerçeklikle yüzleşmek istemeyen insanoğlu tarih boyunca edindiği dersleri kahramanın yolculuğundaki imgelerde ve arketiplerde toplamıştır.

Bütün mitler, karakterlerin benzer aşamalardan geçip sonuca ulaştığı ortak bir şablonda gözlemlenebilmektedir. Yine bu yolculuğa çıkan ve yolculukta karşılaşılan karakterler de insanlığın kolektif bilincinin bir ürünü olan arketiplerdir. Karakterler farklı yüzlere ve farklı kültürlere sahip olabilirler; fakat yürüdükleri yol aynıdır.

Mitler toplumsal edebiyatın bir parçası olarak insan hayatındaki adetleri ve yaşam şekillerini etkilemiştir. Mitler toplumsal yaşamın nüvelerine dair bilgiler aktardığı gibi, bireyin dünyadaki yerini, insan olmanın ve varoluşun anlamını açıklamada yardımcı olmaktadır. Mitlerin aktarılmasında kullanılan yazılı ve sözlü edebiyat eserlerindeki kahramanlar ve sair karakterlerin ortak özellikleri, uğradıkları değişim ve geçtikleri safhalar insan bilincinin kültürel ve toplumsal izlerini yansıtır. Bu bağlamda, Joseph Campbell’a göre, hangi medeniyetten olursa olsun kahramanın yaptığı yolculuğu tek bir formülde toplamak mümkündür.

Diğer bir deyişle, bütün mitler, karakterlerin benzer aşamalardan geçip sonuca ulaştığı ortak bir şablonda gözlemlenebilmektedir. Yine bu yolculuğa çıkan ve yolculukta karşılaşılan karakterler de insanlığın kolektif bilincinin bir ürünü olan arketiplerdir. Karakterler farklı yüzlere ve farklı kültürlere sahip olabilirler; fakat yürüdükleri yol aynıdır. Monomit, yani dünyadaki bütün mitlerin ortak bir izleğe sahip olduğu düşüncesi akıl dışı gibi görünebilir. Zaten mitler, bir bilincin değil, bilinçdışının göstergesidir. İnsanlığın farkında olmadan biriktirip evirdiği ortak hafızanın yansımasıdır.

Günümüz edebiyatı açısından, Jung’un arketipleri üzerine kurulu monomitin katkılarını iki ana başlıkta toplayabiliriz: 1. Yazma formülü, 2. Kahramanın kültürel kodları. Öyle görünüyor ki, yazma arzusu ve bunu formüle etme çabası insanların yüzyıllardır üzerinde düşündüğü bir olgu. Günümüz sinemasına ve edebiyat eserlerine bakacak olursak, monomit, bütün eleştirilere rağmen, doğruluğunu ispatlamış durumda. Aslında “yaratıcı yazarlık” derslerinde öğretilen teknikler monomitten farklı değildir. Hemen hemen bütün eserler sırasıyla “kurulu düzen, çarpıtılmış düzen, onarılmış düzen” şablonu üzerine oturtulmuştur. Hikâyelerin çoğu bir sabah kalkan insanlarla doludur. Çünkü yazar ilk olarak karakterlerin yaşadığı “düzeni” okura göstermek ister. Filmlerde de böyledir; bir ailenin kahvaltı sahnesi ya da bir adamın çalışma ortamı gösterilir.

İlk aşamadaki “kurulu düzen” illa ki olumlu manada bir düzene işaret etmek zorunda değildir. Fakirlik içinde yaşayan bir gencin hikâyesi çarpık gecekondularda, ya da bir suçlunun hikâyesi olumsuz hapishane koşullarında başlayabilir; ama yine de kaotik hayatları onların hâlihazırdaki “düzen”idir. İkinci aşamada bu düzen bozulacaktır. Gecekondudaki gencin fakirliği bir noktada canına tak edecektir. Hapishanedeki adam özgürlüğüne kavuşmak için belalara bulaşacaktır ya da içeri giren yeni bir mahkûm onu bu hususta teşvik edecektir. Yoksa hikâye olmaz. İkinci aşmanın sonunda da “onarılmış düzene” geçilecektir. Fakir genç zengin olacak, hapisteki adam özgür olacak ya da koğuşun yeni patronu ilan edilecektir. Sonuç ne olursa olsun onarılmış düzen ilk düzenden farklı olacaktır. En azından karakter, artık o eski karakter değildir.

Anlatmak istediğim şablonu, Freytag Piramiti adı altında serim, yükselen aksiyon, zirve, düşen aksiyon ve sonuç aşamalarıyla görmüş olabilirsiniz. Nitekim bu üçgen de Aristoteles’in Poetika’sından mülhemdir. Aristoteles drama yazarlarının dikkat etmesi gereken bütünlükten bahsederken benzer aşamaları belirtmiş ve olay örgüsünün önemini vurgulamıştır. Yüzyıllar öncesinde bile “kurmaca” benzer bir yol izlerken taklit etmenin doğallığını vurgular Aristoteles ve insanların monomit taslağına uygun eserleri sevme nedenini de söyler aslında: “Taklitlerden hoşlanma herkesin doğasında vardır... Nitekim, gerçeklikte ancak hiç hoşlanmaksızın baktığımız nesnelerin, olabildiğince aslına sadık gösterimlerini bile zevkle izleriz; örneğin, gerçekte hiç bakmayacağımız hayvanların ya da bakmak istemeyeceğimiz cesetlerin, olabildiğince aslına uygun imgesel gösterimleri gibi”.

Çıplak gerçeklikle yüzleşmek istemeyen insanoğlu tarih boyunca edindiği dersleri kahramanın yolculuğundaki imgelerde ve arketiplerde toplamıştır. Bunun bir sebebi de öğrenilen bilgileri nesilden nesle aktarmak içindir. Aristoteles taklitler aracılığıyla öğrenmenin insana zevk verdiğini söyler: “Onların imge gösterimlerini zevkle izlemeleri, bu bakıştan bir şeyler öğrenmeleri ve her bir şeyin ne olduğunu—örneğin, bu imge şunu şunu gösteriyor, bulgusunu—çıkarsamaya çalıştıkları içindir”. Aristoteles için, “mitos” tragedyanın en önemli unsurudur ve poetika tarih yazımından daha üstündür; çünkü daha genel olanı iletir. Campbell’ın monomiti de kahraman miti altında insanlığın genel yolculuğunu çizdiği için benimsenir.

Demek oluyor ki, kurmaca (taklit), mit ve bunları aktarma teknikleri arasında güçlü bağlar var. İnsanlar kendi mitlerini ve toplumlarının müşterek değerlerini bilinçdışıyla da olsa belli bir formülle aktarıyorlar. Buna benzer bir örnek, kökeni tam olarak bilinmese de (yine monomitin kültürden kültüre dolaşabileceğine işaret eder) Asya kaynaklı olduğu bilinen gölge oyunu olabilir. Aristoteles’in tarifine uyan gölge oyunları taklittir, öğretir ve eğlendirir. Geleneksel Türk gölge oyunu Karagöz ve Hacivat’ın asıl meselesini tasavvufî bir çerçevede özetleyen Raşit Ali Efendi’ye ait perde gazeli şöyledir: “Nakş-ı sun’un remz ider hüsnünde rüyet perdesi / Hace-i hükmü ezeldendir hakikat perdesi / Sîreti sûrette mümkündür temaşa eylemek” (Görünen perdedeki güzellikler (Allah’ın) yarattığı şekillerin sembolüdür / Hakikat perdesi tanrının ezelî hükmünden başka bir şey değildir / Dış görünüşte iç anlamı görme olanağı vardır). Kahramanlar ve arketipler perdede görülen yansıma iken, arkasında bütün bir insanlık tarihini gözlemlemek mümkündür.

Campbell günümüz kahramanının geleneğin bağlarından koptuğunu, geçmişin büyüsünden sıyrıldığını söyler. “Mitin düş ağı” ve “zamandışı simgeler evreni” çökmüştür. Toplumun yerini birey almıştır; fakat yine de geçmişten gelen mitler günümüz kahramanının ne yöne gideceğine dair ipuçları verir. Roland Barthes’ın da iddia ettiği gibi modern mitlerin yerini ideolojik anlamlar ve ürün markları almıştır. Yine de teknik açıdan değişen bir şey yoktur. Birdman filminde mitik bir kahraman rolünün içine sıkışmış Riggan, Barthes’a referans vererek şöyle der: “Geçmişte tanrıların ve epik efsanelerin yaptığı kültürel görevi, günümüzde deterjan reklamları ve çizgi roman karakterleri devralmıştır”. Kahramanın mitle olan ilişkisi çarpık bir hâl almış olabilir; ancak taşıdığı kültürel kodlar hâlâ önem arz etmektedir.

Dosyamızın ilk yazısında, Gülgün Şerefoğlu Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nu ele alıyor ve monomitin on yedi aşamasını özetliyor. Hemen ardından gelen çeviride popüler kültürde karşımıza çıkan epik kahramanların bir tasnifi yapılıyor. İsmail Özen Odysseia ve Ulysses karşılaştırması üzerinden epik kahramanın modern kahramana dönüşümünü analiz ediyor. Ertan Örgen’in “Kahramanın Mutant Hâlindeki Ölümü” başlıklı yazısında, akıl ve güçten beslenen modern öncesi kahramanın günümüze kadar gelişinde ne gibi etkenlere maruz kaldığını ve sonucunda ne tip kahramanlar üretildiğini anlatıyor. Dürdane Çınar kahramanın gerçekten yol üzerinde olup olmadığını ve onun nasıl bir eylemsizlik içine düştüğünü tartışıyor. Ardından da kahraman ve arketipler üzerine hazırlanmış okuma listesi geliyor. Soruşturma dosyasında ise öykünün epik kahramanları anlatmak için uygun bir tür olup olmadığı ve geçmiş kahramanlarımızın günümüz öyküsüne nasıl kaynaklık edebileceği hususunda öneriler ve cevaplar yer alıyor. Keyifli okumalar.