Keşke dışarıdan bir ses bu soruya cevap verseydi
Calvino kendi kurmaca dünyasında en çok tekrar eden imgenin kent olduğunu söylüyor; Borges'e sorsalardı (belki de sormuşlardır) labirent cevabını verirdi. Biz Atay için bunun "oyun", Tanpınar içinse pekala "zaman" olabileceğini düşünüyoruz. Yeterince ısındıysanız artık sorumuzu soralım: Ya sizin? Sizce neden?
Tuna Yukay:
İlk sorunun cevabı olarak, eserlerimde tekrar eden sabit bir imge olmadığını söylemek isterim. Gerçi bu da imgenin bendeki karşılığı sebebiyle doğru bir cevap değil. Yazının devamında "Peki neden?" sorusunun cevabını ararken bu karmaşık yapıyı açmaya çalışacağım. Kabaca, imgenin yapı itibariyle şiir ve şiirin edebi eserlere kazandırdığı esneklikle yakından alakalı olduğunu ifade edebilirim. Bu bağlamda sabit imgelerin, postmodern anlatıma sahip yazarlarımızın ki yukarıda verdiğiniz isimler de buna uygun, daha çok yaslandığı, eserlerinde sanatçının kendinden ve işin garip ama en eğlenceli tarafı olarak okuyucudan izler bırakmasına yarayan bir yazı elemanı olduğunu da ifade edebilirim.
Bunun dışında pek çok şey de... İmge içeriği itibariyle anlam yelpazesi açıldıkça açılan, kapsama alanı çok geniş bir kavram. Tabii burada imgenin ne olduğunu değil, imgenin kendisini imge hâline getirip bendeki karşılığı üzerine konuşmak daha uygun olacak. Kendimden hareketle, soruları iki başlık altında düşünmek gerekli. Bunlardan birincisi romanlarda imge kullanımı, ikincisi ise öykülerde imge kullanımı. Zira yapıları itibariyle öykü ve roman kurulumu esnasında farklı dinamikleri çalıştırmayı daha doğru buluyorum. Dilerim öykü ve buna bağlı içerikleri üreten bir dergide romanı öncelemem okuyucu için bir sorun teşkil etmez, nasılsa en sonunda bağlanacağımız yer yine öykü olacak.
1. Romanlarda imge kullanımı
Romanlarımda asıl yapının yalın bir anlatımla çoklu katmanlar oluşturmak üzere kurulduğunu söyleyebilirim. Temel çıkış noktam eserin yalın bir anlatıma sahip olmasıdır ki bu da okuyucunun kapıldığı akış yanılsaması sayesinde katmanları iç içe geçirip üzerlerini örtmeme yardımcı olur. Bu katmanları genele uygun olarak birinci ve ikinci değil, kimi yerlerde üçüncü, nihayetinde inşa edilmeye çalışılan dördüncü katman olarak düşünebiliriz. Katmanların sırasıyla okuyucu isteğine göre şekillendiğini varsayarak, noktalı virgülle aram iyi değil, ilk katman okuyucu için, ilk iki katman nitelikli okuyucu için, ilk üç katman ruh benzerliğim olan okuyucu için, dördüncü katman ise neredeyse kendim için diyerek doğru bir tanım yapmış olurum. Buradan hareketle imge kullanımı benim için şart olmakla birlikte metnin içerisinde çok değişken bir yapıya kavuşuyor. Çünkü ilk katmanda herhangi bir anlam ile kullandığım imgenin diğer katmanlarda anlattığı, anlaşılması gereken anlamı farklılaşıyor.
Böylelikte kimi zaman tek bir cümle içerisinde, tek bir imge üçe kadar farklı anlam alıyor, eserin devamında ve diğer eserlerde ortaya çıkan aynı imgeler de farklı anlamlara ulaşıyor. Yukarıda bahsettiğim, eserlerimde tekrar eden sabit imgelerin olmaması kısaca şu şekilde açıklanabilir. İki noktayla da aram iyi değil. Aslında sabit imge kullanımı var ama yok. Romanın inşası sırasında olay, bu olayın içindeki karakter, bağlayıcılığı olan zaman (olmasa da olur) mekân ve pek tabii okuyucu birlikteliğinde oluşan omurga etrafında o kadar fazla değişken bir araya geliyor ki her ne kadar eseri yazan sizseniz de, evet, içeride sizin bir parçanız olsa da karakteriniz kendi dilini, anlatısını, bakış açısını geliştirdikçe, sadece yazar olarak sizin değil onun imgeleri de hayat buluyor. Okuyucunun zihni de bu işe müdahil olunca, okuyucunun, karakterin ve yazarın aynı imgesi aynı anda farklı anlamlara kavuşup başkalaşıyor
- Not 1. B.B.U.U.A.A.Y.Y
- Not 2. Bkz. Not 3 ve Not 4
2. Öykülerde imge kullanımı
Öyküler yapı olarak klasik öykü formuna yakın, dil ve üslup arayışından çok tema arayışı üzerine yoğunlaşıyor. Böylelikle roman için uyguladığım çalışma sistematiğini öykü üzerinde de uyguladığım söylenebilir. Katmanlı yapıya benzer olarak alaycılık (istihza, sarkazm, humor) ve hiciv klasik formun altında belli belirsiz bir hâle getirilerek üzerleri örtülüyor. Ama yukarıda da dediğim gibi farklı dinamikler var işin içinde. İmgeden bağımsız oldukları için burada bu dinamiklere değinmeyeceğim. İmge ile öykü bağlantısında öncelikle söylemeliyim ki yapısı itibariyle öykü içerisinde çoklu katman oluşturmak yerine, öyküleri bir bütünün parçası olarak değerlendirmeyi tercih ediyorum. Bir adım daha ileri giderek, imge olarak nitelendirilebilecek, benim için olmasa da, meselenin kendisine ulaşmak için her öykünün kendisini bir imge hâlinde kullandığımı söylemem de yanlış olmaz.
Bunun ardından öykülerimde kullanılan imgelerin, sadece imgeler değil tabii, diğer öykülerimle bağlantıları, metinlerarası ilişkileri kurucu yapıda olduğunu belirtmeliyim. Aynı kitap içerisindeki öyküler kendilerini imgeler sayesinde birbirlerine bağlıyorlar ve anlam yelpazesini açıyorlar. Pek tabii tek başına öykülerim arasında değil, romanlarım ve diğer sanat eserleriyle de bağlantıyı kurup geliştirmek için imgeleri kullanılabilecek bir araç olarak görüyorum. Sonuç olarak ilk sorunun cevabı, roman faslında da aktardığım gibi yazın karakterim itibariyle sabit bir imge kullanımından söz etmem ya da söz etmemem mümkün değil. İkinci sorunun cevabını ise elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.
Not 3. Okuyucu tarafından eserlere göz atılmasını tercih ettiğim için özellikle eserlerimde yer alan imge kullanımlarına örnekler vermedim. Bakmak lazım, belki de tüm bu söylediklerim sanrılardan ibarettir.
Not 4. Bu gibi soruların cevabının yazar tarafından değil de eleştirmenler yahut okuyucu tarafından verilmesinin çok daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Keşke dışarıdan bir göz, bir ses bu soruya cevap verseydi de ben de keyifle okuyabilseydim.