İnsan gerçekten hatırla(tı)r
İnsan Hatırlar’ın temel taşları aile bireyleri arasındaki ilişkilere odaklanmış öykülerden oluşuyor. Namus cinayeti, kan davası, onaylanmayan bir evlilik ve getirisi pişmanlık, kendini yakacak dereceye gelen takıntılı bir gönül ilişkisi, baba oğul arasında ironiden beslenen bir bağ ve bunun gibi ilk duyuşta kulağa bilindik gibi gelen, insanın içtimai hayatında görüp duyabileceği birçok kaderi, mesaj kaygısı gütmeden etkileyici ve samimi bir dille anlatıyor kitap.
Nermin Tenekeci özellikle son yıllarda öykü adına birçok eserin peşi sıra yayınlandığı ve çoğunun vasatı bile aşamadan buzla kaplı öykü zemininde gedikler açtığı bir yolculukta, batmadan sağlam adımlarla ilerleyen bir yazar. Ama ne yazık ki yazar bu ilerleyişini çok ağırdan ve sessiz yapıyor. Ağırdan alıyor çünkü Nermin Tenekeci’nin Büyüyen Ay Yayınları’ndan çıkan İnsan Hatırlar isimli ikinci kitabı ile ilk kitabı Yoksa arasında beş yıllık bir birikme zamanı söz konusu. Bu birikmenin sonucunda kitap bize on beş öykü sunuyor.
İnsan Hatırlar’ın temel taşları aile bireyleri arasındaki ilişkilere odaklanmış öykülerden oluşuyor. Namus cinayeti, kan davası, onaylanmayan bir evlilik ve getirisi pişmanlık, kendini yakacak dereceye gelen takıntılı bir gönül ilişkisi, baba oğul arasında ironiden beslenen bir bağ ve bunun gibi ilk duyuşta kulağa bilindik gibi gelen, insanın içtimai hayatında görüp duyabileceği birçok kaderi, mesaj kaygısı gütmeden etkileyici ve samimi bir dille anlatıyor kitap. Ayrıca toplumdaki her kesimin kıyısına kürek çekmeyi de ihmal etmiyor ve günlük yaşantımızda yanı başımızda akan bu hayatlardan gördüğü detayları anlatımına ince ince yedirmeyi başarıyor.
Öykülerinde karakter işçiliğini titizlikle çalışan bir yazar Nermin Tenekeci. Yazarın öyküsünü anlattığı insanlar bir hikayelerinin bile olduğundan, onun anlatılabileceğinden habersiz kimseler.
Uzaklığın merhem gibi sürüldüğü yaralar vardı; ilaç gibi kabullenildiği zamanlar
Yazar, öykülerinde diyalogdan çok anlatıya ağırlık veriyor. “Ceviz Ağacı” isimli öyküsünde karakterin annesi ve ölümüne sebep olduğu kardeşi üzerinden hikayesini anlatırken, öte yandan da modernliğin eskiyi nasıl tahriş ettiğine şahit koşuyor bizi. “Uzaklığın merhem gibi sürüldüğü yaralar vardı; ilaç gibi kabullenildiği zamanlar,” cümlesindeki gibi birçok benzer anlatımla, dokunabildiği en hassas yerlere ulaşmak istiyor yazar. Ancak anlatıda kurduğu bu cümlelerin poz verme amaçlı olmadığı, öyküsünün yükselmesine katkıda bulunması için bilinçli ve özenle kurulduğu anlaşılıyor.
Kısaca eli ayağı birbirine dolaşık öykülerden uzak, klasik anlatının dinamiklerine sahip kurgu oyunlarıyla okuyucuyu bezdirmeden, yani iyi bir yemek gibi içindeki malzemeyi tam ölçüsünde ve gereken yerde ilave eden bir titizlikle yazılmış öyküler sunuyor kitap bize. Aynı zamanda şarkı sözlerinden ve modern hayatın argümanlarından yararlanmaktan geri kalmıyor, ama bunu yaparken postmodern olacağım diye bir kaygıya da düşmüyor.
Nermin Tenekeci bir röportajında belirttiği “Bir derdi olan insanları yazmayı yeğliyorum.” ve bir başka röportajında dillendirdiği “Öykü, zaten başlı başına insanı anla(t)ma uğraşı.” cümleleriyle bize ne yapmak istediğini çok net ifade ediyor. Asıl olan da bu değil mi zaten; yoksa melankoliye, yalnızlığa, efkâra dayanmış, hikayesi olmayan öyküler yazarak uçmak için kanatları kesik bir kuş gibi çırpınmaktan öteye gidemeyiz. Bir mesele etrafında kurulmayan her öykü bir yazın olmaktan da öteye gidemez.
Öykü okumayı ve yazmayı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap İnsan Hatırlar. Nermin Tenekeci beş yıllık bekleyişin hakkını fazlasıyla veriyor kitabıyla. Biz de insanı insana hatırlatması için onun daha sık üretmesini temenni ediyoruz. Ne de olsa insan yaratılmışların en kıymetlisidir, çünkü hatırlar ve hatırlatır.