İkisi bir

GÜZELLİĞİNİ GÖRDÜKÇE AĞLAYASIM GELİYOR - ETHEM BARAN - İLETİŞİM YAYINLARI
GÜZELLİĞİNİ GÖRDÜKÇE AĞLAYASIM GELİYOR - ETHEM BARAN - İLETİŞİM YAYINLARI

Dikkat çekici karakterleri, topluma dair izlenimleri ve eleştirileri, yalın dili ve başarılı betimlemeleri ile dikkat çeken kitap; sevip de kavuşamayanların, ağzı bozuk telaşlı anaların, çocuk kalmış babaların, hayallerini çekiştirip durmaktan bıkmış evlatların öykülerinden ve içinden çıktığı toplumun gerçeklerinden oluşur.

Ethem Baran'ın yeni öykü kitabı Güzelliğini Gördükçe Ağlayasım Geliyor, Virginia Woolf'un Dalgalar kitabındaki bir alıntı ile başlıyor.

"Binlerce öykü uydurdum, sayısız defter doldurdum gerçek öyküyü, bütün bu sözcüklerin oturacağı o bir tek öyküyü bulduğumda kullanılacak tümcelerle. Ama daha bulmadım o öyküyü. Ve sormaya başlıyorum, öyküler var mıdır diye."

İki ana bölümden oluşan kitabın her bölümünün başında resim çizmeye olan ilgisini bildiğimiz yazarın kaleminden çıkmış iki resim karşılıyor okuru. Kitabın ilk bölümü olan "Boş Geçmeyelim"de birbirini tamamlayan iki öykü var. "Furkan" ve "Nisa". Temelinde, edebiyatımızdan ve çevremizden çokça tanık olduğumuz baba-oğul ve baba-kız ilişkisinin olduğu bu öykülerde karakterler, zaman, mekân ve ana düşünceleri ile birbirini tamamlar. Bu iki öykü toplumumuzdaki aile içi sorunları ve yakın geçmişimizi gözler önüne sermesi açısından da ayrıca önemli. İlk öyküdeki Furkan karakteri nezdinde dini istismar eden yanlış yapılanmalara bir eleştiri söz konusudur. Baba karakterinin baskısı ile bu yapılanmanın içinde yer alan karakterin sorgulamalarını ve eleştirilerini okuruz. Ve tabii bir de karakterin içine düştüğü karşılıksız aşkı...

"Nisa" öyküsünde ise okurun dikkatini sosyal medyanın yanlış bir şekilde kullanılmasına çekmek ister yazar. Karakterin sosyal medya üzerinden tanıştığı, kendinden büyük olan ve hiç görmediği bir adam için başka şehre gidişini ve yaşadıklarını anlatır. Yine bu öyküde de aile sorunlarını işleyen yazarın günümüz gençlerinin içinde yetiştiği toplumsal düzen eleştirilir, gençlerin yaşadığı sorunlar aktarılır. Karakterlerin iç dünyalarını anlatmadaki başarısı ve gerçekçi anlatım ile bu sorunlara dikkat çekme konusunda gayet başarılıdır. Bu iki öyküde dikkat çeken bir diğer ortak nokta ise anne karakterlerdir. Kaderlerine razı karakterler olarak inşa edilmiş annelerin aile içindeki konumları ve yaşadıkları zorluklar anlatılır.

Kitabın ikinci bölümü olan "Baş Dönmesi"nde ise birbirinden bağımsız altı kısa öykü yer alır. Hüzünlü bir aşk hikayesi olarak okuduğumuz "Gözleri Dolana Kadar" öyküsü kitaba ismini veren cümlenin geçtiği bir öykü. "Bu arada dediğim oldu, sen bir güzelleştin, bir güzelleştin, bakanın içi titrer, ağzının suyu akar. Güzelliğini gördükçe ağlayasım geliyor." Gençlik yıllarından beri sevdiği kadını yıllar sonra gören karakterin iç dünyasını ve hislerini okuduğumuz öyküde, karakterin yıllar yılı içinde tutup da söyleyemediklerini dile getirmesine şahit olur okur.

Yazar, öykülerinde kimi zaman üniversitelerin edebiyat bölümlerinde verilen eğitimleri eleştirdiği gerçekçi bir anlatım sergilerken kimi zaman ise distopik bir öykü kaleme alarak hayal dünyasını gözler önüne serer. Yer yer imgesel anlatımlara da şahit olduğumuz öykülerin genelinde verilmek istenen mesajlar ve yapılan eleştiriler toplumda yer alan sorunları ve eksiklikleri net bir şekilde aktarmaya yöneliktir. Umutsuz bir aşk öyküsünde bile toplumun gerçeklerini eleştirel bir bakış açısı ile aktarmaktan geri durmaz. Modern dünyanın insanlara sunduğu faydalı ve zararlı yanların, aksaklıkların ve günümüz insanının modern dünyaya uyum sağlama sürecinin anlatıldığı öykülerde, insanların toplumda sebep olduğu aksaklıklara da değinen yazar, düşüncelerini net bir şekilde aktarmayı başarır. Bazı öykülerinde ise yazar olan karakterlere yer veren Baran, yazarın iç dünyalarına ve bakış açılarına ışık tutar. Yaşadıkları zorlukları ve hayal dünyalarını kaleme alır. Karakterlerin psikolojileri diğer öykülerinde de olduğu gibi başarılı bir şekilde betimlenmiştir.

Yazarın diğer kitaplarından şahit olduğumuz taşra gözlemleri ve anlatımı bu kitabındaki öykülerde pek çıkmaz karşımıza. Öyküler genellikle şehirlerde geçer. Toplumun sorunlarına ve işleyişine getirdiği eleştirileri göz önüne alınca okuru hiç de şaşırtmaz bu durum. Şehir insanını özellikle gençlerini her yönüyle başarılı bir şekilde betimlemeyi başarır yazar. Öykülere hâkim olan sade üslup ve dil, okurun öykülere dahil oluşunu ve benimsemesini kolaylaştırır. Karakterlerine, özelliklerine göre seçilen dil ve anlatım okurun dikkatini çekecek kadar göz önündedir.

Dikkat çekici karakterleri, topluma dair izlenimleri ve eleştirileri, yalın dili ve başarılı betimlemeleri ile dikkat çeken kitap; sevip de kavuşamayanların, ağzı bozuk telaşlı anaların, çocuk kalmış babaların, hayallerini çekiştirip durmaktan bıkmış evlatların öykülerinden ve içinden çıktığı toplumun gerçeklerinden oluşur.