Hikayesizlikten Öldüğüm Zamanlar

Betül Nurata
Betül Nurata

Öykülerin genelinde içimizden kadın tiplemeleri çıkıyor karşımıza; kafede, sokakta, evde, düğünde, metroda, kısacası hayatın her alanında. Taşıdıkları tezatların ve eksikliklerin farkına varmadan, hep bir şeylerin peşinde koşan ama kendilerine boy aynasında bakmayı unutan kadınlar.

Betül Nurata’nın Profil Yayınları’ndan çıkan ilk kitabı Yüzümü Tanı raflarda yerini aldı. Yirmi üç öyküden oluşan kitap, klasik tahkiye tanımının dışına çıkarak mizahi hatta ironik diliyle gündelik anlatılar sunuyor okuyucusuna.

Kitabın açılış öykülerinde yazar, anlatıya müdahale eden, okuyucuyu muhatap alan bir dil kullanıyor. Bu öykülerde, birebir olayın içinde, sanki omzunun üzerinde sufle veriyor gibi okuyucuyu yönlendiriyor. Yunan tragedyalarındaki koronun üstlendiği işlevi yerine getirir tarzda okuyucuyla öykü boyunca sürecek bir diyalog kurma yoluna gidiyor. On sekizinci yüzyıl anlatısından aşina olduğumuz bu tarzın daha sonra yer alan öykülerde gözden kaybolduğunu görüyoruz.

Yüzümü Tanı, Betül Nurata, Profil Yayınları
Yüzümü Tanı, Betül Nurata, Profil Yayınları

“Hadi Sevgili okur, el sallayalım onlara. Nasılsa kurtulduk.” (Miras).

“Sevgili okur, senin de fiyakalı gözlüklerin var. Çok havalı.”

“Sevgili okur, kızı o masadan kurtarabilirsin.”

“Sevgili okur sen de gülümse artık, kız mutlu olmayı becerebiliyor.” (Kıyas).

Öykülerin genelinde içimizden kadın tiplemeleri çıkıyor karşımıza; kafede, sokakta, evde, düğünde, metroda, kısacası hayatın her alanında. Taşıdıkları tezatların ve eksikliklerin farkına varmadan, hep bir şeylerin peşinde koşan ama kendilerine boy aynasında bakmayı unutan kadınlar. Kendi mikro dünyalarında bunalan, kalp kırıklıkları, hayat karşısındaki sendeleyişleri ve tekrar ayağa kalkerken yaşadıkları iniş çıkışları müstehzi bir dille gözler önüne seriyor yazar. Bu sayede kadınların iç dünyasını, kaprislerini, çelişkilerini eleştirel bir perspektifle ele alıyor:

“Anne kadın bozuk radyolar gibiydi. Aynı cümleyi böğürüp duruyordu.” (Dışarı Fırlatılmış).

“Gözlerimi kıstım, tepeden baktım. Oturmuştu. Basit kadına basit soru. Nerden ablan oluyorum?” (İnsansız Bir Uçak Kadar Yalnızdım Düştüğümde).

“Kendini bilmez bir kadın topuklu giyerse çok fena gerçekten. Lap lap lap diye yürüyen bir kadından, hiç düşünme kaç.” (Hijyen Elleri Öldürür).

Bazı öykülerde kadın olmasının verdiği avantajla hemcinslerinin psikolojisini çok iyi yansıttığını gözlemleyebiliriz:

“Kızlar birbirinden güzel ya da daha çirkin değil. Bu yüzden sıkı arkadaşlar.” (Lepiska Saçlar Boncuk Gözler).

“Çok pardon, gerçekten günahınızı aldım ağabeyler, amcalar filan. Bir kadına en büyük eziyeti kendisinden başkası yapamaz.” (Hilyen Elleri Öldürür).

Yazarın öykülerinde yaşanmışlıkların açık ya da gizli fotoğraflanmasının baskın olduğunu görüyoruz. Olayı anlatmaktansa, anı fotoğraflıyor ve daha sonra kritize ediyor. Kitabın arka kapak yazısında belirtildiği üzere Nurata, “gerçekçi, humor sever ve gözlemci” kişiliğe sahip bir çerçeve çiziyor. Yalnız, öykülerin genel havasındaki bu mizahi ve ironik yaklaşımın humordan daha çok black humora (kara mizah) yakın olduğunu söyleyebiliriz.

“Hiç Antalya’ya gitmedi ikincisi. Şişşt, nasıl duydun bizi?”

“Ünlü olmakla çelişen manzaraya küfredebilir. İngilizce olabilir bu. ‘Oh shit!’ Çok havalı” (Snalubma).

“Oha-lan-Oğlan kabanının aralık tarafından kendi içine baktı. Oha lan.” (Lepiska Saçlar Boncuk Gözler).

Yazarın, karakterlerine isim vermek yerine, onları görünüş ve tutumlarıyla okuyucunun kafasında inşa etme yolunu seçtiğini görürüz.

“Merak edenler için tipim: Güneş gözlüklerim var, siyah. Dar paça kotum var, mavi.” (İnsansız Bir Uçak Kadar Yalnızdım Düştüğümde).

“Heyecanla saçını attırdı İşveli, arkadaşına kaldığı yerden anlatmaya devam sonra.” (Lepiska Saçlar Boncuk Gözler).

Öykü dünyasına genç bir bakış ve soluk getiren kitap, farklı arayışlar içindeki okuyuculara ısrarla tavsiye edilebilir nitelikte. Kitapla aynı adı taşıyan “Yüzümü Tanı” öyküsünde belki de yazma serüveninin çıkış noktasına dair bir ipucu veriyor olabilir yazar:

“Karanlık bir akşamı aydınlatmak gerek. Işıklar ve insanlar. O zaman girelim aralarına.”

Nurata’nın yürüdüğü yolda aradığını bulması dileğiyle.