Fantastik 101: Epeyce Teorik Bir Okuma Listesi
Yapısalcılığın ne olduğunu zihninde tam netleştiremeyenler için söyleyelim: Bu yaklaşım, edebiyat söz konusu olduğunda insanların toplumsallık ve kültürle ürettiği anlam paketlerinin yapılar oluşturduğunu, bu yapıların da edebiyat ürünlerinde içkin bir şekilde bulunduğunu varsayıp, bu yapıları görünür kılmaya çalışıyordu.
Fantastik
Sözü fantastik edebiyattan açtığımızda uğranacak ilk durak şüphesiz Todorov’dur. Malum, bayram ziyaretlerinde de önce büyüklerin eli öpülür. Todorov’un edebi bir tür olarak fantastik üzerine incelemesi hakkında Gönül Yonar’ın kaleme aldığı tafsilatlı bir makaleyi elinizdeki derginin önceki sayfalarına derç ettik. O nedenle sözü uzun etmenin gereği yoktur. Yalnız şunu söyleyelim; Todorov, fantastiği dönemin cari yaklaşımı olan yapısalcılık bağlamında inceliyordu.
Yapısalcılığın ne olduğunu zihninde tam netleştiremeyenler için söyleyelim: Bu yaklaşım, edebiyat söz konusu olduğunda insanların toplumsallık ve kültürle ürettiği anlam paketlerinin yapılar oluşturduğunu, bu yapıların da edebiyat ürünlerinde içkin bir şekilde bulunduğunu varsayıp, bu yapıları görünür kılmaya çalışıyordu. Yani aslında insanların ürettikleri üzerinden onları anlamanın bir yolunu bulmaya çalışıyorlardı. Bu bakımdan fantastik de, ana akım olmayan bir tür olarak, insanların daha tali ve kenarda kalmış yönlerini okumanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. Elbette, Todorov da onun büyük müfessiri.
Fantastik Edebiyat
Dost Yayınları’nın cep boy kültür kitaplığına çok şey borçluyuz. Her şeyin küçüğü sevilir düsturuyla büyük ansiklopedilerle ürkütüp korkutmadan bize çok şey öğrettiler. Bu seriden çıkan Fantastik Edebiyat nam eser de fantastiğin tarihini, alt türlerini, Avrupa merkezli olmakla birlikte farklı kültürlerdeki tezahürlerini, antik çağlardan başlayarak ele alıyor. Mutat olduğu üzere fantastik teriminin etimolojisinden başlayarak bu terimin anlam halelerini ve irtibatlı olduğu diğer terimleri inceliyor. Ardından da türleşme sürecinde öne çıkan isimlerin ve onların eserlerinin üzerine eğiliyor. Vampirlerin, hortlakların ve canavarların edebiyattaki tarihlerini okumak için Todorov’unki kadar ağır olmayan, lezzetli bir giriş kitabı.
Kadınlar Rüyalar Ejderhalar
Çağımızın yaşlı bilge kadını Le Guin’in rehberliğine başvurmadan fantastiğin tekinsiz vadilerinde dolaşmak pek de akıllıca sayılmaz. Yerdeniz Büyücüsü’nün büyüttüğü bir nesil olarak ona saygı duruşunda bulunmamak ise edebe sığmaz. Bilimkurgu ve fantastik türünde verdiği eserlere ek olarak, bu meseleler üzerinde epeyce düşünen, hayat ve edebiyat arasında mücerred ipliklerden bir ağ dokuyan Le Guin’in denemeleri ve makaleleri de bir o kadar güçlü. Bu kitapta ise Le Guin’in kendi ağzından hem yazma serüvenini hem de düşünsel serüvenini okumak mümkün. İnsanlığın uzun serüvenine onun kesici aletler üretmesini değil de, topladığı meyveleri doldurduğu bir çuvalı merkeze alarak okumanın kanlı ve yıkıcı değil de sevecen ve yapıcı bir bakış açısına yerleşmeyi mümkün kıldığını söylediği “çuval kuramı”nın altı, tam da bu günlerde yeniden çizilmeli. Ayrıca, Le Guin’in “Amerikalılar Neden Ejderhalar’dan Korkar?” başlıklı makalesini de gözden kaçırmayın.
Türk Edebiyatında Fantastiğin Kökenleri
Türk Edebiyatında fantastiğin hikâyesine baktığımızda karşımıza çıkan nitelikli eserlerden biri de Gönül Yonar’ın çalışması. Müellifin eserini nasıl severek ve iştiyakla kaleme aldığını, nasıl özendiğini ve karşısına çıkan problemleri çözmek için çabaladığını ilk bakışta görebiliyorsunuz. Bir tür olarak fantastiği ortaya çıkaran zihni kodların Doğu’da mündemiç olduğunu ortaya koyan bu eser, ister istemez bir Doğu-Batı karşılaştırmasına da giriyor. Son iki yüz senedir içinden çıkamadığımız bu mukayese daha süreceğe benziyor.
Ancak, Yonar’ın perspektifi, doğrudan böyle bir karşıtlık ve savunmacı bir tutum içine girmiyor. Onun yerine, Doğu dünyasının Hint’ten başlayarak, Sirderya, Amuderya hatta Sibirya içlerine kadar uzanan arkeolojik, etnografik, mitolojik, teolojik, epistomolojik, kültürel ve edebî araştırmaların ortaya koyduğu derinliğin içinde Doğu’nun muhayyile zenginliğini ortaya koymaya girişiyor. Bunu yaparken de Osmanlı tasavvufunun ürettiği tutumları, kıssalar ve halk hikâyeleriyle gelişen sözlü kültür ve İslam folklorunu merkeze alarak Türk Edebiyatının fantastikle ilişkisini irdeliyor. Benzeri olmayan bir çalışma olması nedeniyle, zihin açıcı ve ilham verici bir çalışma olarak kitaplıklarımızdaki yerini alıyor.
Fantastik Roman (1876-1960)
Gönül Yonar’ın eserinin ardından okunabilecek diğer bir nitelikli çalışma ise Pelin Aslan Ayar’ın doktora tezinin kitaplaşmış hali. “Türkçe Edebiyatta Varla Yok Arası Bir Tür” üst başlıklı bu eser, türün Türkçedeki ilk örneklerinin üzerine eğiliyor. Ahmet Mithat, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Peyami Safa, Peride Celal, Refik Halit Karay, Kerime Nadir, Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan fantastik roman örneklerini hayal-hakikat, mistisizm-pozitivizm eksenlerine mesafeleriyle ve bazen de niye eksen dışında kaldıklarını ele alarak araştırıyor. Son bölümde ise 60 sonrası Türkçe fantastik edebiyat değerlendirmesi mevcut. Tanzimat ve sonrasında Osmanlı’nın içinde bulunduğu zihni gerilimlerin bu türe yansımaları, bir yandan da bir düşünce tarihi okuması sunuyor. Post Öykü’nün bu sayısında Ecehan Biçen’in kaleme aldığı denemeye göz atmanız, meramımızı daha net biçimde ortaya koyacaktır. İyisi mi biz Tanpınar’dan bir alıntı yapıp kenara çekilelim: “Hayatın imkânlarını tükettiği her yerde harikuladenin altın kapıları açılır.”
Edebiyatın İzinde Fantastik ve Bilimkurgu
Fantastik ve bilimkurgunun edebiyatın horlanan çocukları olduğu yönündeki ezberler bozulalı çok olmadı. Postmodernizm sağolsun, artık alt kültürlere de değer vermeye başladık. Akademi de bundan bigane kalmayarak bu mesele üzerine bir sempozyum tertip etti. Bu sempozyumda sunulan bildirilerden oluşan kitapta türe dair teorik ve tarihsel yaklaşımlara ek olarak, Türkçede üretilen fantastik ve bilimkurgu öykülere de geniş yer ayırıyor. Örneğin Gürses Öner, Türkiye’de bilimkurgu yayınlarının nasıl filizlendiğini, 1970’lerde yayımlanan amatör ve yarı-profesyonel dergilerde nasıl olgunlaştığını, 2000’lerden itibaren nasıl duraklama dönemine girdiğini kendi tecrübeleriyle anlatıyor. Erol Gökşen, edebiyatımızdan iki farklı örneği, ilk İslami bilimkurgu olan Uzay Çiftçileri ile İslami bir distopya olan Şebek Romanı’nı karşılaştırıyor. Göz atmaktan zarar gelmez.
1002. Gece Masalları
Türkçedeki fantastik öykü derlemelerinin ilki olan bu kitap, Bülent Somay’ın önsözüyle açılıyor. Barış Müstecaplıoğlu, Giovanni Scognamillo, Nazlı Eray, Ümit Kireççi, Kadir Aydemir, Altan Öktem, Arzu Çur, Ferhan Ertürk, Yiğit Değer Bengi, Gündüz Öğüt, Orhan Duru, İzzet Yasar, Evren İmre, Levent Şenyürek, Çiler İlhan, Sadık Yemni, Levent Mete, Muammer Yüksel ve son olarak İhsan Oktay Anar bu derlemeye birer öyküleriyle katılmışlar. Her biri çok başarılı bu öykülerden favorilerimizi burada söylemek olmaz. En iyisi, siz okuyun, fantastiğe dair faklı yaklaşımları, alternatif dünyaların, alternatif gerçekliklerin heyecan verici yolculuğuna kendiniz çıkın. Son olarak, kurgu yazmayı bıraktığını söyleyen İhsan Oktay Anar’dan son bir eser daha okumayı kim istemez ki?