Engin Türkgeldi ile Söyleşi
“Orada Bir Yerde”deki öyküler, bu dünyada geçen tek öykülerim değildi aslında. Onlar arasında dil, tema ve atmosfer olarak birbirine uyanları dosyaya aldım ve “Orada Bir Yerde”yi oluşturdum. O öyküler dışında, kitaptaki son öykü “İlk Görüşte Ölüm”de gönderme yaptığım bir novella taslağım var orada geçen. Henüz bitmekten oldukça uzak.
Abi selamlar, öncelikle ilk kitabın Orada Bir Yerde hayırlı olsun. Ben okudum çok sevdim, diğer okurların da çok sevmiş olacak ki kitabın şu an -biz söyleşiyi yaparken- baskısı yok. Güzel geri dönüşler alıyor musun?
Çok teşekkür ederim Arda. Evet, şu anda yeni baskı yolda. Dergi yayımlandığında okurlara ulaşmış olur sanırım. “Orada Bir Yerde”nin tarzı ve dünyası ile alışılagelenden biraz farklı olduğunu düşündüğüm için okurların onu nasıl karşılayacağını tam kestiremiyordum fakat genel olarak geri dönüşler olumlu, beni mutlu ediyor. Yazdıklarımın, bambaşka insanların hayatlarında bir karşılık bulduğunu bilmek çok güzel.
Nasıl gelişti ilk kitabın serüveni, bize biraz anlatabilir misin? Mesela, kitaba koymaya karar verdiğin ilk öyküyü ne zaman kaleme aldın? Veya bu süre zarfında esinlendiğin şeyler var mıydı? Kitabı okurken gözden kaçmayacak şekilde öyküler arasında bağ var, henüz kitaba ilk kelimeyi düşmeden bunu planlamış mıydın? Gibi gibi…
“Orada Bir Yerde” benim en baştan oluşturduğum bir dünya değildi. Bu öyküleri de baştan beri planlayarak yazmadım. Bu kitaptaki en eski öykü “İyi Kalpli Yolcu”. Hieronymus Bosch’un “The Wayfarer” tablosundan esinlenmiş ve kadim zamanlardaki bir yolcuyu ve o garip dünyayı kaleme almıştım. Bunu, “Uzaktaki” ve “Peygamber” takip etti sanırım. Sistematik olarak değil ama yeri geldikçe, mekânsız ve zamansız o dünyanın aktarmak istediklerim için en uygun dünya olduğuna kanaat getirdikçe, “Orada Bir Yerde”yi daha sık ziyaret eder oldum. Kurgularım, karakterlerim orada kendilerine yer buldular. İlk başta, öykülerin aralarına bazı göndermeler ve referanslar yerleştirmiştim fakat bunlar az sayıda ve dağınıktı. Dosyaya girecek öyküleri seçtikten sonra, bunların zaman çizgisinde doğru sırada yer almaları ve yeri geldiğinde birbirlerine değmeleri için bazı eklemeler ve düzeltmeler yaparak bir bütünlük arz etmeleri için gayret ettim.
Kitaptaki öyküler, fantastiğin kıyısından dönmüş bir evrende geçiyor. Açıkçası -bana kalırsa- bu da öykünün birçok beklenmedik şeye gebe olmasını sağlıyor. Hatta atmosferin yoğunluğundan dolayı zaten gergin olan bizleri daha çok geriyor. Karşımıza o dünya için normal, fakat bizim için sıra dışı olan türlü şeytanlıklar çıkabiliyor. Bize biraz “ortadünyanı” anlatır mısın? Nasıl bir yer Engin Türkgeldi’nin “ortadünyası”?
Her ne kadar “Orada Bir Yerde” kendine ait tarihi, sosyal dengeleri, kuralları olan bir dünyaysa da, birçok başka kitaptakinin aksine bunların sınırları net çizilmiş değil. Bu kasıtlı olarak yaptığım bir şey. Haritalar, tarihçeler vermek istemedim okura ben. Onun yerine küçük ipuçlarını, imgeleri, olayları öykülerin içlerine serpiştirmeyi, bununla beraber okurun içine gömüleceği bir atmosferi sunmaya çalıştım. Elle tutulamayacak kadar muğlak ama derinde bir yerde hissedilecek bir dünya. Bunlardan yola çıkarak her okurun kendi dünyasını kurmasını istedim.
Yine de “Orada Bir Yerde”nin dünyasını birkaç kelime ile özetlemek gerekirse kötülüğün kol gezdiği ve sıradanlaştığı, bundan pek kimsenin şikayetçi olmadığı, karanlık bir dünya olduğunu söyleyebilirim.
Aynı evrende geçen başka öyküler hatta belki novella veya roman yazma gibi bir düşüncen var mı? Yoksa bu kitap kurduğun dünya için tek miydi?
“Orada Bir Yerde”deki öyküler, bu dünyada geçen tek öykülerim değildi aslında. Onlar arasında dil, tema ve atmosfer olarak birbirine uyanları dosyaya aldım ve “Orada Bir Yerde”yi oluşturdum. O öyküler dışında, kitaptaki son öykü “İlk Görüşte Ölüm”de gönderme yaptığım bir novella taslağım var orada geçen. Henüz bitmekten oldukça uzak.
Bu dünya, zihnimin yıllardır ziyaret ettiği, içinde oynamayı sevdiği bir dünya olduğu için aklıma gelen birçok fikir hâlâ oraya ait. Öte yandan tekrara kaçmak, tadını kaçırmak da istemiyorum bu dünyanın. O nedenle henüz bunu sürdürüp sürdürmemek konusunda kararsızım. Şimdilik “Orada Bir Yerde”nin dünyasında geçmeyen ama yine zamansız ve mekânsız diyebileceğim öyküler yazmayı düşündüğümü söyleyebilirim.
Bu dünya, zihnimin yıllardır ziyaret ettiği, içinde oynamayı sevdiği bir dünya olduğu için aklıma gelen birçok fikir hâlâ oraya ait.
Fantastiğe çok yatkın bir kalemin olduğunu düşünüyorum? Sen ne düşünüyorsun? Fantastik edebiyatla aran nasıl? Senden böyle öyküler de okuyabilecek miyiz?
Kalemimin neye yatkın olduğu hakkında benim bir fikir beyan etmem çok sağlıklı olmaz diye düşünüyorum. Fantastik edebiyatla bir okur olarak aram çok sıkı olmasa da var. Metafizik olayların yer almadığı fantastik eserleri daha çok seviyorum. Tıpkı iyi bilimkurgular gibi, iyi fantastik eserler de zihnimi açıyor, başka dünyalardan yola çıkarak bugünü, burayı anlamamı sağlıyor. Bu türe çok hâkim olmadığım için şu an için fantastik bir kitap yazma planım yok fakat zamanın ne getireceği belli olmaz.
Sence, ilk öykünü yazdığın günden bugüne, öykücülüğünde neler değişti? Bugün öykünde olup da o gün eksik olan neler var?
İnsanın kendisine objektif olarak bakması ne kadar mümkün bilemiyorum. Bahsettiğin değişikliği en iyi okurlar fark edecektir. Bana göre, daha sade bir dil ve yapıya sahip, söylemek istediklerinin altını çizmekten çok onları bulanıklaştırmaya çalışan, etkisinin bu sadelik ve muğlaklıktan kaynaklanmasını uman öyküler kaleme alıyorum.
Kitaptaki öykülerinin neredeyse tamamı sürpriz final diyebileceğimiz cinsten? Bir öyküye oturduğunda, kafanda o finali tasarlayarak mı başlıyorsun, matematiksel olarak her şey hazır geriye sadece öyküyü yazmak mı kalıyor? Ya da atmosfer, basit bir hikâye veya bir karakter senin için yeterli mi; öykünün geri kalanı spontane mi gelişiyor?
Aslında öyküye kafamdaki tek bir kareden veya bir cümleden başlıyorum. Tablolar, fotoğraflar, şarkı sözleri de bunlara dahil. Zihnimde o karenin veya cümlenin etrafını örüyorum uzun süre. Olayların, kişilerin oraya nasıl gelebileceğini veya oradan nereye gidebileceğini evirip çevirdikten sonra elimde bir harita oluyor. Bazen bu haritaya sadık kalarak, bazen de yazma sürecinin getirdiği sürprizlere kanıp yoldan çıkarak öyküyü bitiriyorum.
Evet haklısın, kitaptaki öykülerin çoğunda sürpriz bir son var. Fakat sürpriz bir son uğruna öykünün tutarlılığından, dengesinden, ruhundan çalmamaya çalıştım. Okur öyküyü bitirdiğinde kandırıldığını değil de kendisinin anlatıdaki ipuçlarını neden yakalayamayıp bu sonu öngöremediğine hayıflansın istedim. Umarım başarabilmişimdir.
Bilmiyorum FRP ile hiç ilgilendin mi? Ama karakterlerin genelde “lawful evil” kimi öyküde “chaotic evil” veya “neutral evil”… Ama nerdeyse tamamı -birkaç istisna dışında, peygamber ve cüce gibi- “kötü”. En azından bildik dünyanın kurallarına göre… FRP bahsini şundan dolayı açtım; FRP oynarken “kötü” karakter kurgulayan arkadaşlarım, o karakterin hikâyesini özgürleştirdiğini söylerler. Peki, sen neden “kötü” karakterler seçiyorsun? Şikâyet ettiğimden değil, aksine karakterlerinin keskinliği fazlasıyla hoşuma gitti.
Doğrusu hayatımda hiç FRP oynamadım, o yüzden bahsettiğin karakterlere aşina değilim. Öte yandan kötü karakterlerin insanların özgürleştirdiğine katıldığımı söyleyebilirim. İyiliğin tek ve genelde sıkıcı bir yolu varken, kötülüğün dallanıp budaklanan, hepsi başka maceralarla dolu onlarca seçeneği var sanki.
Şu yazarın bende yeri ayrıdır, dediğin biri var mı?
Tek bir isim vermek her halükârda haksızlık gibi hissettirecek. Yine de tek bir isim vermem gerekirse Gabriel Garcia Marquez’in bendeki yeri bambaşkadır diyebilirim.
Post Öykü okuru için önerebileceğin öykü kitabı var mı?… Ya da keşke çevirseler de okusak, dediğin bir öykü kitabı…
Önerilmesi klasikleşmiş kitaplar dışında, daha az dile getirilen iki öykü kitabını önermek isterim. Pedro Paramo’dan “Ova Alev Alev” dili ve atmosferiyle bence öyküseverlerin ilgisini hakediyor. David Eagleman’dan “Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü” ise kısa, düşündürücü metinler okuyup sorgulamayı seven okurlar için iyi bir seçim olabilir.