Bir Şamanın Pek Tekinsiz Gezileri

On beş gece sonra  şamanın çadırında konuşmasını bekliyorum.
On beş gece sonra şamanın çadırında konuşmasını bekliyorum.

Şu beladan bir kurtulursam kel şamanı mahvedeceğim. Toplanan kurul hikayemi dinleyecek ve ona göre karar verecek. En iyi ihtimal büyü kullanarak düşman kabileden kızın rüyalarına girenin ben olduğum düşünülecek. Affedilerek kızla evlenecektim. En kötü ihtimal büyü kullanarak düşman kabileden kızın rüyalarına girenin ben olduğum düşünülecek. Savaşçılara teslim edilecektim.

“artık hikaye anlatamıyorum” Zararsız bir sırıtışla beni dinleyen şaman karşımda oturuyor. Tek cümleyle derdimi açıklıyorum. Aynı sırıtış bu sefer pis bir ifade içeriyor. Bıyıkları olsa altından güler. Tek göz çadırında, gecenin bir vakti bana söyleyeceklerini uzun süre bekliyorum. Uyuya kalmak üzereyken konuşuyor. “önce ikna olman gerek” Sadece şamanların dumanını soluyabildiği tütsülerden yakıyor ve konuşmayı bitiriyor. “şifaya” Herkes bilir ki bir şaman cümlesini tamamladığı zaman çadırı terkedilir. Yarın gece yine yanına gitmeli ve dediği her şeyi yapmalıyım.

Gece yarısı şamanın çadırına gittim. Tekrarladım. “artık hikaye anlatamıyorum”Şaman yine tütsüyü yakıp, biraz kokladı. “önce ikna olman gerek şifaya” Tütsüden bir fırt daha. Yüzündeki zararsız sırıtış, kinayeli bir tavra dönüştü. “saçını sakalını iki gün de bir ormanın kenarında tıraş et” Tütsü, sırıtış. “on beş gece ve on beş gün kimseyle konuşma uykun geldikçe bu otu çiğne” Öksürük, sırıtış. Bana uzattığı ezilmiş bir tutam ot. “sonra yanıma”Şamanın sırıtışı arttı, gözleri kapandı. Tütsü bitmişti. “gel”

Şu beladan bir kurtulursam kel şamanı mahvedeceğim. Yaşım geldiğinde bir meslek edinip kabileye tutunmalıydım. Şamanın yanına gittim. Kabul et dedim. Hikayelerim var ve anlatırım. Şamanın bana eğitim vermesinin koşulu iyi bir hikayeci olmaktı. Kabileye yıllarca destanlar anlatmalıydım. Sonra eğitime kabul edilebilirdim. Çok hikayem vardı nasılsa. Anlatırım diye düşünmüştüm. Zamanla dinleyicilerim azaldı.

Şamanın istediği süre boyunca saçımı sakalımı sürekli tıraş ettim. Sadece şamanlar böyle gezer. Kimseyle konuşmadım. Uykum gelince çiğnediğim ot, önce uykumu kaçırıyor sonra ansızın uyumama neden oluyordu. Bazen bir derenin dibinde bazen yasaklı ormanın yolunda uyanıyordum. Uyku uyanıklık halim karışmıştı. Düşlerimde sürekli şamanı görüyordum ve bir şeyler anlatıyordu. Hiçbirini hatırlamıyorum. Artık ikna olmuştum. İçimdeki azıcık konuşma isteği de kaybolmuştu.

On beş gece sonra şamanın çadırında konuşmasını bekliyorum. İstesem de sesim çıkmayacak. Zaman hızla akıyor. Şaman bir çırpıda konuşuyor.

“yarın yasaklı ormana git ruhlar” Ne kadar zaman geçti anlamıyordum. “düzlüğüne” Şimdiki aklım olsa itiraz ederdim. Kabul ettim. Yasaklı ormana sadece şamanlar girebilir. Yedi kabilenin de kutsal yeri. Her yıl savaş yapılır, kazanan kabilenin toprağı sayılırdı. Bu yıl en azılı düşmanın elindeydi. İtiraz edecek halim yok. Şamanın çadırından çıkarken gün ağırıyordu. Otun kalan son tutamını da çiğnedim. Ormanın yolunu tuttum. Güneş tepeye varmak üzereydi. Ruhlar düzlüğüne vardım. Son tepeyi de geçtikten sonra uçsuz bucaksız ova önümde belirdi. Uykum bastırmıştı. Ot bitmişti. Bir yere kıvrılıp uyumaktan başka çare görmüyordum.

Gölge bir yer ararken, az ilerde birini fark ettim. Düşman kabilenin elbiselerine bürünmüş bir kız. Bir şeyler bağırarak bana doğru koşuyordu. “geldin buradayım bak” Tam olarak anlamıyordum. “on beş gecedir rüyalarıma girip beni çağıran şaman” Anlamak istemiyordum. “senin kabilene kaçmaya geldim” Anlamıştım. Son cümleyi kurmasıyla ağaçların arkasından kabilenin savaşçıları çıktı. Kızı yakaladılar. Sonra benim üzerime doğru saldırdılar. Koşarak yaklaşıyorlardı. Aramızdaki mesafe kısalıyordu. Delici aletler güneş gibi parlıyordu. Uykum bir anda dağıldı. Kabileme doğru koşmaya çoktan başlamıştım. Savaşçılar ağır eşyaları yüzünden beni takipte zorlanıyorlardı. Kabileme vardığımda olacakları biliyorum. Savaşçılar, savaş ayında olmadığımız için saldırmayacak fakat köyün etrafında bekleyeceklerdi. İki kabilenin önde gelenlerinden oluşan kurulun karşına çıkacaktım. Geri koşarken her şeyi anlamaya başlamıştım. Neden saçımın sakalımın şamana benzediğini, neden uyumadığımı, neden yasaklı ormana gittiğimi, neden, neden.

Şu beladan bir kurtulursam kel şamanı mahvedeceğim. Toplanan kurul hikayemi dinleyecek ve ona göre karar verecek. En iyi ihtimal büyü kullanarak düşman kabileden kızın rüyalarına girenin ben olduğum düşünülecek. Affedilerek kızla evlenecektim. En kötü ihtimal büyü kullanarak düşman kabileden kızın rüyalarına girenin ben olduğum düşünülecek. Savaşçılara teslim edilecektim. Ya son ya da pek çok yenisinin ilki olan hikayeme başlamadan önce şamanla göz göze geldim. Gerçekten pis sırıtıyor. İkna olmuş görünüyor. Her bir kelimeye ayrı vurgu yaparak anlatmaya başladım. “artık hikaye anlatamıyorum”