Anlam'ın 'hazır olda durmayışı' üzerinden kısa bir değini
Neomarksistlere göre, mülkiyet sahipleri kültürel yapıları belirler. Mülkiyet hakkı devletteyse, kültür sanatta belirleyici devlettir ve entelektüel yapı, üstyapı olarak orduyla eş düzleme gelir.
I. (İç Kontör)
Öykünün adı: Yedinci Kişi
Odak cümle: “Oşip Gerşonoviç’i daha önce de bir kez ziyaret ettiği bölge kumandanlığına getirdiler. Buranın bodrumunda cephane tasarrufu gereği her altı kişiyi tek kurşunla öldürüyorlardı. Bunun için altı kişiyi ense enseye diziyor, kısaların ayağının altına birilerinin kalın kitaplar halindeki eserlerini koyarak boyları eşitliyorlardı.”
Bağlam: İdeada devamlılık ve mutluluk vadeden yapıların, uygulamada kendi içindeki tutarlılığa rağmen yarattığı yıkım.
Olgu: Dekonstrüksiyon.
Olguya hizmet eden olay: Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin, Beyaz Rusya’yı işgali sırasında bir esir kampında insan öldürülürken mermi tasarrufu yapmak için uyguladığı trajikomik yöntem.
Nesne: Mermi ve kitap. “Bunun için altı kişiyi ense enseye diziyor, kısaların ayağının altına birilerinin kalın kitaplar halindeki eserlerini koyarak boyları eşitliyorlardı.” Bağlam/İdeada devamlılık ve mutluluk vadeden yapıların uygulamada kendi içindeki tutarlılığa rağmen yarattığı yıkım. “Anlaşılan keyfinden değil alışkanlıktan yaşıyordu, çünkü nefesiyle içine aldığı, karnını doyurduğu ve inandığı her şeyi elinden alıyor ve uzaklaştırıyorlardı.” Bağlam/İdeada devamlılık ve mutluluk vadeden yapıların uygulamada kendi içindeki tutarlılığa rağmen yarattığı yıkım. “...kötülüğe önce çaresizlikten, sonra inanç ve tatminkarlıkla sarılır oldu insan, dehşetten ölmemek için. Kötülük ve iyilik artık aynı esinli, dokunaklı ve cazip suretle çıkıyor karşımıza.” Bağlam/İdeada devamlılık ve mutluluk vadeden yapıların uygulamada kendi içindeki tutarlılığa rağmen yarattığı yıkım. “Çağımıza özgü bu hal, eskiden ne bilinirdi ne de olanaklıydı; insan eskiden caniliğe meyledebilir ama onu bir talihsizlik olarak görür, üstesinden gelince de tekrar hayatın tanıdık sıcak iyiliğine sokulurdu; şimdiyse beşer kendini ve başkalarını yakarak ısınıp yaşayabilme kabiliyetine kavuşturuldu.” Bağlam/Dekonstrüksiyon.
II. (Dış Kontör)
Rus yazınının en büyük yazarlarından biri olan Andrey Platonov; “Yedinci Kişi” öyküsünde bir düşüncenin kendi içindeki tutarlılığını gösterirken uygulamada yarattığı tahribata/yıkıma dokunur. Mutluluk vadeden bir düşünce hem kendi içinde tutarlı olup hem de uygulamada nasıl yıkıma/tahribata yol açabilir. Bu, bir dekonstrüksiyondur. Marx’ın tarihsel maddeci analizine göre bir toplumun altyapısı (ekonomik temel) üretim güçleri ve üretim ilişkilerinden oluşmaktadır. Üretim ilişkileri üretim güçlerinin mülkiyet ilişkilerini içermektedir. Üstyapı ise bir toplumun yasal ve siyasi kurumlarını, düşünme biçimini, ideoloji ve felsefesini kapsar. Toplumun altyapısı ile üstyapısı arasındaki ilişkiler karşılıklı etkileşime dayanmakta ve en son noktada altyapı üstyapı kurumlarını önemli ölçüde belirlemektedir. Altyapının üstyapıyı belirlediği düşüncesi, çağdaş sosyoloji ve felsefeyi de ciddi boyutta etkilemiştir.
Neomarksistlere göre, mülkiyet sahipleri kültürel yapıları belirler. Mülkiyet hakkı devletteyse, kültür sanatta belirleyici devlettir ve entelektüel yapı, üstyapı olarak orduyla eş düzleme gelir. Eşit, adil, mutlu bir toplumda şahısların da eninde sonunda mutlu olacağını öngören düşünsel yapılarda, “herkes için iyi olan”ın tek tek şahıslar için iyi olana tercihinden dolayı tarih gibi “mutluluk”, “huzur” ve “güven” kavramları da ideye dönüşür. İdeal bir tarihi gerçekleştirmenin ötesinde insana ait bütün duygular elle dokunulamaz bir ideale evrilir. Bunun içine en basit olanları da dahildir. İnsana ait her şey o denli idealize olur ki sonunda ona hiçbir birey ulaşamaz. Platonov, “Yedinci Kişi” öyküsünde ısrarla ölümden kurtulan, hayatta kalan kahramana, yaşamın kıyısında yer almanın verdiği tecrübeyle hayatı yorumlatır. Bu yorumlayış tecrübeye paralel şekilde inandırıcıdır. Kahraman, kötülük, zalimlik ve acımasızlık olağanlaşırken iyiliğin insanoğlundan nasıl da uzaklaştığını gösterir.
Olay; kendi halkına eşitlik, kalkınma, gelişme ve saadet vadeden Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin Beyaz Rusya’yı işgali sırasında bir esir kampında gerçekleşmektedir. Tek mermi ile yedi kişinin öldürülmesi kampta teknik bir yeniliktir. Bunu sağlayabilmek için esirleri ense enseye dizerler. Kısa boyluların ayaklarının altına ise birilerinin eserleri konulur. Beşerin kendini ve başkalarını yakarak ısınıp yaşayabilme kabiliyetine kavuşturulduğu mesajının verildiği öyküde kahraman, ateş içindeki bu dünyaya tezat, daha önce kaybettiği yakınlarının öteki dünyada hep üşümelerinden endişe etmektedir. Bir an önce onlara kavuşarak onları ısıtabilmenin hesabını yapmaktadır. Sonunda ölür ve huzuru devamlılıkta değil sonda/bitişte bulur. İfadenin mecazi anlamına bakarsak, kişiler arasındaki boy farkı/ “kültürel açık” devlet müdahalesiyle kapatılmaktadır. Cümleyi gerçek anlamıyla aldığımızda hangi eserlerin ayak altına (bu iltifat ya da yergi olabilir) alınıp alınmayacağına devlet/ordu karar vermektedir.
Fikir ve sanat ile ordu, mülkiyet sahipliğinin belirlediği üst grup olarak yan yana gelmektedir. Bu belirlenim üzerinden mermi tasarrufu sağlanmakta, ölümler beden tasarrufu yapmadan sadece mühimmat tutumluluğuyla sürüp gitmektedir. Merminin bedene tercih edilmesi, tarihsel materyalizmin düşünsel tutarlılığının ispatı iken ölümün devam etmesi aynı düşüncenin içsel tutarlılığına rağmen uygulamadaki yıkımına işaret eder ki düşüncenin amacı eşitlik ilkesiyle insanın mutluluğunu sağlamaktır. Düşünsel tutarlılık, uygulamada, mutlulukta eşitlik yerine ölümde eşitliğe yol açmıştır. İnsana ait en basit sahipliklerin dahi ideye dönüşerek ulaşılamaz, dolayısıyla onu mutlu edemez hale gelmesinin anlatımı sırasında iyilik ve kötülüğün itibarının eşitlenmesiyle her düşüncenin uygulayışta kendini yıkar hale gelmesi gösterilmiştir. Bu bir dekonstrüksiyon.