Altı kitap 6 öykü

Sıddık Yurtsever
Sıddık Yurtsever

Kitabın içindeki hikâyelere tekrar bakıldığında, genel itibariyle acı, ayrılık ve kaybetme motiflerinin olduğunu ve klamların yer yer stranlarla süslendiği görüyoruz. Bunlar hikâyelerin hem tema hem de usul yönünden dengbej tekniğine uygun kaleme alınma çabasının güdüldüğünü hissettiriyor.

Acının ortak bir kişisi ve dili olduğu bu kitaptaki öykülerle bir kez daha gösteriliyor, ayrıca hafızaya hoyrat davranıldığını da. Çünkü Yüzünü Örtüyor Sesin’de en çok sözün gözden sakındığı duyurulmaya çalışılıyor, bir de unuttuklarına hatırla deniyor. Muhtelif on yazarın on dengbej hikâyesinin yer aldığı kitap hüzün bohçası gibi. Kitabı okuma sürecinde dengbej geleneği içinde olan bir arkadaşa “hep acının mı şarkısını söylersiniz” diye soruyoruz. “Şu yaşıma geldim, güldüren ne klam ve stran dinledim ne de söyledim” karşılığını veriyor. “Dengbej hep başkasının hikâyesini mi anlatır” diye soruyor, “kimi zaman sözü kimi zaman sazı ile söylediği şeylerde kendini saklar” cevabını alıyoruz. Kitabın içindeki hikâyelere tekrar bakıldığında, genel itibariyle acı, ayrılık ve kaybetme motiflerinin olduğunu ve klamların yer yer stranlarla süslendiği görüyoruz. Bunlar hikâyelerin hem tema hem de usul yönünden dengbej tekniğine uygun kaleme alınma çabasının güdüldüğünü hissettiriyor. Hikâyelerde anlatılan olaylar tamamen gerçek hayattan. Kadim dünyanın efsaneleri ile olay örgüsünün yelpazesini genişletmeye çalışan hikâyeler de var tabii. Yazarların her birinin kendi üslubunun olması, bir koro içerisinde hangi enstrümanların olduğunu seçmeye çalışmak gibi bir his yaşatıyor. Kendi kalbiniz ve zihninizin sesinin hangi hikayede hayat bulduğunu anlamaya çalışmak zevkli oluyor. Örneğin sesin ritmine takılıp gitmek için “Bir Acı Yel”e, dengbeji bugünde görmek için “Dengbej Şakiro’dan Dinleyemediklerim” i, geçmiş ve şimdinin harmanını okumak için “Ninova’da Zaman Taşı” gibi hikâyeler ve tabii ki de hepsi. (Betül Sezgin)

DENGBEJ HIKAYELERI - SIDDIK YURTSEVER, VEYSEL ALTUNTAŞ - MECAZ YAYINLARI

  • Ellerin Elime Değdiği Zaman ismine ve öykülerine dergilerden aşina olduğumuz Mustafa Soyuer’in ilk kitabı. Kitapta en dikkat çeken nokta kullanılan edebi dil ve kitabın başından sonuna kadar neredeyse hiç kesilmeyen duygusal anlatım. Yazar bu anlatım şekliyle akıcılığı sağlamış olsa da kullandığı üslubun tehlikelerinden kendini tamamen kurtaramamış gibi görünüyor. Zira kullandığı süslü dil çoğunlukla anlattığı hikayeye hizmet etmediği gibi bazı öykülerde göze çarpan “edebiyat yapma” kaygısı hikayeyi zedeleyici unsurlardan biri haline gelmiş. Birçok öykü hem bu göz alıcı edebiyat gösterisi hem de yoğun duygusal atmosfer nedeniyle neredeyse bir aşk mektubuna dönüşmüş. Dilin iyi kullanımı ise kitap için en umut verici nokta gibi görünüyor. (Mustafa Aplay)
  • ELLERIN ELIME DEĞDIĞI ZAMAN - MUSTAFA SOYUER - KUTU YAYINLARI

Mahir Ünsal Eriş’in son kitabı Kara Yarısı, raflardaki yerini aldı. İlk öyküleri okuduğumuzda, kitabın isminin neden “Kara Yarısı” olduğunu anlayabiliyoruz. Mahir Ünsal Eriş, toplumun kara yarısını anlatan öyküler yazmış. Gayet temiz bir dille yazılmış kirli hikayelerden oluşuyor kitap. Özellikle aldatma faktörü, öykülerde birçok defa karşımıza çıkıyor. Kıskançlık ve yalan da kendini tekrarlayan sorunlardan. Kitaptaki önemli unsurlardan biri de, öykülerdeki görsellik. Bazı zamanlar betimlemeler o kadar yoğunlaşıyor ki, bir sinema filminin önemli bir sahnesiyle karşı karşıyaymış gibi hissediyor okur. Yine de bu durum, okuyucuyu sıkacak kadar uzatılmıyor ve hikaye akışını baltalamıyor, bilakis hikayeyi besliyor. Mahir Ünsal Eriş’in dilini ve hikayelerini sevenlerin ıskalamaması gereken bir kitap. (Onurhan Ersoy)

KARA YARISI - MAHIR ÜNSAL ERIŞ - CAN YAYINLARI

  • Her insanın ayrı bir alem olduğu bilinci ile yazılmış, isimsiz kahramanları ile muhatabı insan olan ve kendimizi bulduğumuz içli aşk öyküleri kaleme almış Merve Koçak Kurt. Etkili mekân ve zaman tanımları ile süslenmiş öykülere isimsiz kahramanlar hâkim. Kurt’un öykülerinin bir diğer dikkat çekici tarafı ise yol izleği üzerine inşa edilmiş, yolda olma halinin nakış nakış işlenmiş olması. Yaralarımıza, acılarımıza, ayrılıklarımıza, çığlıklarımıza dair bizden öykülerin her birinde bize geçmişimizi, günümüzü ve geleceğimizi sorgulatmayı başaran, duygu yoğunluğunu içimize kadar işleten öyküleri ile sımsıkı şekilde kucaklıyor bizleri. Yazgısını okuyup adına yazılmayanları kağıda dökenlerin, dünyanın bütün yalnızlarının diliyle konuşan, dokunaklı hayat hikayelerinden oluşan bir kitap Naz Kahvesi... Ve bir de “Gidenler”den geriye “kalanlar” için... (Uygar Atasoy)
  • NAZ KAHVESI - MERVE KOÇAK KURT - PROFIL YAYINLARI

Birçok dergide öykü ve edebiyat yazıları yayınlanan, 1992 doğumlu genç yazar Recep Kayalı, ilk öykü kitabı Taşın Dediği ile karşımıza çıkıyor. Merak unsurunu canlı tutmaya çalıştığı birçok öykü, başlıkları ile de dikkat çekiyor. Akışın yavaş olduğu öykülerdeki uzun betimlemeler okuyucunun heyecanını azaltarak öykü başlıklarındaki yalınlığın iddiasını gölgeliyor. Öyküler iki başlık altında veriliyor: “Kurt Dişinden Kurulan Hikayeler” ve “Solucan Koşusu”. İlk bölümdeki anlatı, öykü kahramanlarının mekanla olan ilişkisini düşündürürken bir yandan da fantastik öğeleri gerçeklik içinde yeniden işliyor. İkinci bölümdeki öyküler ise “Solucan Koşusu” başlığı altında kent öyküleri olarak belirtiliyor. Kentin karmaşası ve hızı aşk, hastalık, ölüm gibi konuları anlatan öyküler ile yavaşlatılıyor. (Betül Yavuz)

TAŞIN DEDIĞI - RECEP KAYALI - BILGE KÜLTÜR SANAT

  • Zehra Çelenk’in Hayatta Kalma Rehberi iki bölümden oluşuyor. Aşk acısı, bastırılmış cinsel kimlik, çürümüş bir aile yapısının dayattığı rollerinin gerisindeki derin hikâyeler, baba ve koca modelinin aile içindeki yeri ve eksikliği, kardeşlik ilişkileri ve aşk, umut ve kayıplar, hayal kırıklıkları, hayata dair tercihler, aşk ilişkileri birinci bölümde anlatılan hikâyelerin temalarını teşkil ediyor. Çelenk gündelik olaylara kendi penceresinden bakıyor. Metinlerde Nietzsche, Oscar Wilde, Turgut Uyar, Mark Twain göndermeleri açıkça kullanılmış. “Küvet” kitabın en uzun metni, hikâyesi ile öyküden çıkarılıp daha geniş bir forma kolayca taşınabilir. İlk bölümün dikkat çeken diğer hikâyesi “Sonbaharın İki Yüzü”nde anlatıcı bir kedi. Nankörlük ile meşhur bir türün gözünden dünyanın en korkunç türünü anlatacak birçok hikâye arasında Çelenk baba – kız sevgisinden yana kullanmış tercihini. Diğer hikâyeler ile uyumlu bir atmosfer oluşturmanın ötesinde kendi başına yeterince neşeli ve hüzünlü bir anlatı. İkinci bölüm “Gelecekte Biten Hikâyeler” başlığı altında üç hikâyeden oluşuyor. Günümüz ile gelecek arasında biraz bilim kurgu biraz distopya arasında metinler. (Ahmet Kırtekin)
  • HAYATTA KALMA REHBERI - ZEHRA ÇELENK - EVEREST YAYINLARI