Kafkaslar’dan Anadolu’ya
Çoğumuzun haritada yerini bile bulamayacağı Abhazya, Karadeniz’in doğu kıyısı ile Kafkas Dağları’nın eteklerinde yer alıyor. Rusya ile Gürcistan arasındaki bu özerk bölgeden Türkiye’ye ilk büyük göç 1864’de olmuş.
Rusya’nın bölgedeki egemenliğiyle Abhazlar, diğer Müslüman Kafkas milletleri gibi sürgün edilmişler. Abhazya’dan sonra en kalabalık nüfusu Türkiye’de bulunan Abhazların, bu topraklardaki macerası böylece başlıyor.
Aynı Köyden Kız Alınmaz
Abhazlar, Türkiye'de yoğunlukla Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Bolu çevrelerinde yaşıyor. Genelde kırsalı tercih eden Abhazlar için kendi köylerinde bulunan herkes akraba sayılır. Bu yüzden aynı köyden biriyle evlenmezler.
Akraba evliliği ise söz konusu bile olmaz. Bir Abhaz erkeği, köyündeki tüm kadınları bir emanet gibi görür ve onlarla evlenmenin kabul görmeyeceğini bilerek büyür.
Saygı Her Şeyden Önce Gelir
Annesi Abhaz olan Evliya Çelebi, 1640 yılında Abhazya’ya yaptığı geziyi seyahatnamesinde enine boyuna anlatır. Seyahatnamede bahsi geçen geleneklerini hâlâ muhafaza etmeye çalışan Abhazların belki de en dikkat çeken yanı saygıdır. Kendisi de bir Abhaz olan rehberimiz Leyla Hanım, “Bizde saygısızlık günahla eşdeğerdir” diyerek özetliyor durumu ve ekliyor:
Bir odaya sizden küçük biri bile girse ayağa kalkmalısınız. Büyüğe arkanızı dönüp gidemezsiniz, geri yürümeniz gerekir ve en önemlisi selamlaşmayı es geçemezsiniz.
On İki Odalı Ev
Çoğu zaman Çerkeslerle iç içe yaşayan Abhazların dikkat çeken bir diğer gelenekleri ise misafirperverlik.
Bize Adapazarı'nda mihmandarlık eden Leyla Hanım, evlerinin on iki odalı olmasını şöyle açıklıyor: “Abhazlarda misafir ağırlamak kutsal bir gelenektir. Onları evlerinizde bir kardeş gibi konuk etmelisiniz. Hatta misafirlik aramızda öyle bir bağ kurar ki bir defa evinizde kalan bir ailenin size görücü olarak gelmesi bile hoş karşılanmaz.”