Work ne iş, shop'ta ne satılır?
Workshop, atölye, çalıştay... Bu üç kelime az çok nüanslarla aynıalanda at oynatıyor. Bazı insanlar kariyerlerinde bir yerlere gelmekiçin workshoplardan yararlanıyor, buna karşılık bazı insanlar dakariyerlerinde bir yerlere geldikten sonra bulundukları konum ileumdukları yer arasındaki boşluğu kapatmak amacıyla bu üçündenbirine yöneliyorlar.
Eskiden büyük ailelerin içişlerine dâhil olan veya usta-çırak ilişkisi içinde çözümlenen problemler şimdi başka yapıları ve aktivitelere katılımı gerekli kılıyor. Evvelden aile büyüklerinden öğrenilen masal anlatma, kek yapma gibi aktiviteler şimdilerde çekirdek ailenin sınırlı iletişim imkânları ve ev koşulları sebebiyle dışarıda gerçekleşen bir sosyal faaliyete dönüştü.
Aynı şekilde usta-çırak ilişkisinin bitmesi ve meslek denen mefhumun ustalaşarak tamamlanan bir faaliyet olmaktan çıkartılıp değişim hızına bağlı olarak sürekli yenilenmeyi gerektiren bir maratona evrilmesiyle bu tarz eğitim bir gereklilik olmaya başladı. Ayrıca belli bir kariyer basamağına ulaşan kişilerin yaşadığı anlam boşlukları da workshoplarla doldurulmaya başlandı.
Uzun sözün özü, çok işlevli çakı gibi bir kelime “workshop”. Bu yazının başrolünü ona vereceğiz. Mutfak, “workshop” düzenleyenlerin en çok kullandıkları odalardan biri. Yemek öğretecek büyükleri olmayan günümüz insanına, büyüklerinden öğrendiklerinden farklı lezzetlere yönelmek isteyenlere kapılarını açan pek çok workshop mevcut.
Pastalar, kekler, türlü egzotik yemekler bu tarz workshopların en çok rağbet görenleri arasında. Ekşi maya ekmeği yahut Ege mutfağı iftar lezzeti gibi farklı başlıkları arayanlar da eli boş dönmüyorlar elbette. Sadece çocuklara yönelik “mutfak” workshopları da bu noktada vurgulamadan geçmeyeceğimiz çalışmalar arasında yer alıyor.
- Masal workshopları. Bir Kızılderili anekdotu var. Kızılderililer görgüsüz, kaba insanlar görünce “Bunların masal anlatacak büyükleri yok mu?” diye sorarlarmış. Masalın binlerce yıl üstlendiği bir işlev de misal olması zaten. Bu aynı zamanda masalın kitap okuyarak sürdürülemeyecek bir işlevi. Zira okunarak değil, anlatılarak sürdürülebilen bir işlev bu. Ancak birkaç kuşaktır masal anlatabilecek insan sayısı azaldığı için masal da workshop konusu oldu ister istemez. Çocuklar için düzenlenen workshoplar da bu işin bir başka ayağı. İki gruba ayırabiliriz bunları. Çocukların kendi aralarında sosyalleştiği workshoplar ve çocukların ana babalarıyla birlikte sosyalleştiği workshoplar. Mahalle kültürünün sona ermesi ve mesai saatlerinin yoğunluğunun çekirdek aile üzerinde kurduğu baskı ile bir arada yaşanması çocukların mahallelerinde sokağa çıkmalarına engel oldu, anne ve babalarıyla iletişimini zayıflattı. Doğal olarak mümkün olmayan iletişim yolları için de ister istemez özel bir mesai ayrılması, özel yapılar kurulması gerekti. Çocukların sadece belli becerileri kazanmaları için değil, başka çocuklarla birlikte aynı ortamda bir şeyler yapabilmeleri için de drama yahut resim gibi sanat çalışmaları dikkat çekici. Bunun bir ayağı da çocukların ebeveynleri ile birlikte bir şeyler yapmalarını mümkün kılan workshoplar.
Minyatür sanatını kullanarak bayram tebriği yapan anne ve çocuklarla uçurtma atölyesinde buluşturulan baba ve çocuklar bu workshoplara örnek olarak gösterilebilir. Bilhassa özel müzelerin ve birtakım sivil toplum kuruluşlarının çocuklara yönelik epey bir workshop çalışması var. Workshopların başka dalları da var. Mesela nefes almayı yahut yoga yapmayı da bir workshop dalına dönüştürdüler. Astroloji, tarot, yıldız haritası öğrenmek isteyenler de workshoplara başvuruyorlar.
Psikodrama workshopları da var mesela. Dövüş Kulübü filmini seyredenlerin yabancılık çekmeyeceği bir etkinlik bu. Çocuk oyunlarından ilham alarak geliştirildiği söylenen bu etkinlik çerçevesinde halka şeklinde dizilmiş sandalyelere oturan insanlar kendilerini konuşmalarla yahut oyunlarla ifade ediyorlar. İnsanlar duygularını dramatize ediyor ve birbirlerini sık sık alkışlıyorlar. Yalnızlık, kendini ifade edememe gibi zamanın dertleri workshop düzenleyenlere çok ekmek sağlıyor vesselam. Bir de tabii ki “yazarlık atölyeleri” var. (Bu alanda konuyla ilgili İngilizce kelimenin pek tercih edilmiyor olması da elbette dikkat çekicidir.)
Yazarlık atölyesi yapan herkese yıllardır “Yazarlık atölye çalışmasıyla öğrenilir mi?” sorusunu yöneltmekten yılmadık. Yaratıcı yazarlık atölyelerinden yaratıcı okurluk atölyelerine dek zengin bir portföy ile karşı karşıyayız. Senaryo, sinema, dans ve çeviri atölyeleri de hızla artıyor. Workshop düzenleyicileri yeni başlıklar bulmak konusunda çok mahir. Fotoğraftan kaykaya her uğraş bir ucundan atölye konusu olabiliyor.
Bazı atölyelerin ise iyiden iyiye bir markanın pazarlama bahanesi olduğu daha isminden bile belli oluyor. Başlık paletinin ne kadar zengin olduğunu görmek için bir göz atsanız şaşırırsınız. Bez bebek, çini, dekoratif süsleme, gitar, kaligrafi, keçe, kırkyama, sulu boya, tezhip… Başlıklar çok. Yalnız adı geçen çalışmaların çoğu bir ömür boyunca elde edilen usta-çırak ilişkisi içinde edinilen birikimle ilerleyen bir mesai gerektirirken workshoplarda günübirlik denebilecek kolaylıkla temin edilebiliyor. “Hız ve haz” çağının tüketim toplumu beceri edinmeyi “kemale” talip olmak için arz etmiyor müşterilerine. Daha çok trendlerden uzak kalmama korkusu etkili oluyor.
Mesela “ekoloji” günümüzün trend kavramlarından biri. Dolayısıyla kurabiye yapımını öğreten workshop bile bir ucundan ekoloji ile irtibat kurmaya çalışıyor. Sosyal medyada etik kalıp “like” toplamak da “geri dönüşüm”e katkıda bulunmak da workshop konusu olabiliyor elbette. Belki de birinin çıkıp workshop nasıl düzenlenir, konu nasıl seçilir, katılımcı nasıl bulunur gibi konularda workshop düzenlemesinin vakti geldi de geçiyor bile…
Siz ne dersiniz? Akademik çalıştaylar, mesleki atölyeler ve workshoplar da var tabii. Ancak bu yazının sınırlarını daha da fazla genişletmek istemiyorum doğrusu. Workshopların bir özelliği de sınırlı zaman dilimlerinde başlayıp bitmesi. Ancak endişelenmeye/paniğe kapılmaya gerek yok. Biri biter, bini başlar workshopların. Yeter ki onları takip etmeye devam edin…