Virüs yönetimi
Küreselleşme küresel bir salgın için hiçbir hazırlık yapmadı ve şimdi geldiğimiz nokta ortada. Koronavirüs, tüm farklılıklarımıza rağmen ortak amaçlarla ortak bir mekânda yaşadığımız gerçeğinin altını çiziyor.
Pek çok komplo teorisi havada uçuşurken koronavirüs karşı konulmaz şekilde yayılmaya devam ediyor. Ancak, tefekkür etmek için bir dakikamızı ayırdığımız takdirde meselenin gayet sarih olduğunu fark ediyoruz. Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulduğu üzere:
- “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rûm suresi, 41. ayet)
“İnsanoğlunun şu ana kadar inşa ettiği en büyük medeniyet”in içinde yaşadığımızı iddia ediyorduk. Ancak bu “ilerleme”, ne kadar kırılgan ve hassas olduğu şimdilerde daha da ayyuka çıkmış olan gezegenimiz pahasına elde edildi. Dünya üzerindeki muhayyel hükümranlığımız belli ki sadece bir vehimden ibaretmiş. Kendimiz için oluşturduğumuz kağıttan kule şimdilerde sarsılıyor ve zenginlerin, yoksulların tecrübelerini yaşaması için sadece bir mikrop yetiyor.
Komşuluğa davet
Koronavirüsün olumlu yanı, karantinanın komşuluğu teşvik etmesidir; topluluk hissi bu sayede daha da güçleniyor. Tabiat, uzun zamandır ihtiyaç duyduğu o derin nefesi şimdi ciğerlerine çekiyor. Balıklar Venedik’in kanallarına ve Hindistan’ın nehirlerine geri dönüyor; vahşi hayvanlar boş kent-leri keşfediyor; bizler karbondioksit emisyonunda büyük miktarda azalma sağlıyoruz; şehir sakinleri bir kez daha temiz hava soluyorlar.
Biz uzaydan gelen bir mikrop tarafından değil, dünyalı bir mikrop tarafından işgale uğradık. Bilim adamları bu mikrobu yıllardır biliyorlardı ancak bu mikrop, tür bariyerini aşarak onları kandırmayı başardı. Düşmanımız Covid-19 adıyla tanımlanan bir varlık olarak kendini kamufle ediyor ve hala ona karşı hiçbir savunma mekanizmamız yok. İnsanoğlunun kendi kıyametini yaratmak için bi-riktirdiği devasa bomba ve mermiler, kıtalararası balistik füzeler ve nükleer silahlar bu türden bir düşman karşısında tamamen işe yaramaz hâlde. Yüz maskesi, koruyucu giysi ve solunum cihazı gibi gerekli malzemelerde de arz yetersizliği görülüyor.
Küreselleşme küresel bir salgın için hiçbir hazırlık yapmadı ve şimdi geldiğimiz nokta ortada. Koronavirüs, tüm farklılıklarımıza rağmen ortak amaçlarla ortak bir mekânda yaşadığımız gerçeğinin altını çiziyor. Gelişmiş ülkeler, kendileri kadar gelişmiş olmayanlara kıyasla virüsle daha iyi baş ede-biliyorlar, bu da iklim değişikliğinin sonuçlarını gözler önüne seriyor: Sanayi ülkesi olarak tanımlanamayacak olan Pasifik Okyanusu’ndaki Solomon Adaları, gelişmiş sanayi ülkelerinin neden olduğu iklim değişikliğinin doğrudan sonucu olarak sulara gömülüyor.
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı (UNDESA) Ocak ayında “Dünya Devleti” ile ilgili hazırladıkları bir videoya dikkat çeken bir bülteni bana gönderdi. Giriş notu şu şekildeydi: “Dünya ekonomisinin 2007 mali kriziyle başlayan bir dizi şoku atlatmak için çok az zamanı vardı ve şimdi başka bir küresel yavaşlama daha yaşamaktayız.” Görünüşe göre bu mikrop sadece sürece kısa devre yaptırdı, küresel ekonomik yavaşlama zaten bizim önümüzde duruyordu. Umarım bu mikrop istilası, gidişatı değiştirmediğimiz takdirde başımıza gelecekleri gösteren, sadece engelleyici bir saldırıdır. Ancak bu, geçmiş deneyimlerden dolayı sadece zayıf bir umut…
Kapitalizm mercek altında
Kapitalizm bir kez daha mercek altına alındı. Yazar Naomi Klein iğneleyici şekilde “Korona Kapital-izmi”nden bahsetmekte. Hükûmetler şu an insanlarına yaptıkları cömertlikleri nasıl tekrar kazanacak, nasıl toparlanacaklar? Ufukta vergilerin arttığını ve kemer sıkma politikalarının devreye sokulduğunu görür gibiyim.
Nobel adayı ve bir dönem Dünya Bankası’nın baş ekonomi danışmanı olan Joseph Stiglitz, People, Power and Profits [İnsanlar, Güç ve Kâr] isimli kitabında “ilerlemeci kapitalizm”in amacını destekliyor. Ancak kapitalizmi ve medeniyetimizi ileri gitmeye zorlayan finans sisteminin toksik doğası, onları bile pas geçiyor gibi görünüyor. Buna dair ipucu, UNDESA’nın 2008 yılında küresel sistemi neredeyse çökertecek olan bankaların yarattığı finans krizinin yeniden karşımıza çıkabileceğinden endişe ettiğini ifade etmesinde yatmaktadır. Bu hadise, ağızlarındaki baklayı çıkarmıştır ancak değişen hiçbir şey yoktur. Yoktan para yaratmanın şaibeli ayrıcalığı hala bankalara ait. Geleneksel olarak bu para, ekonomistler tarafından bir meta olarak tanımlandı. Ancak modern ekonomistler onu sosyal ilişkiler veya bilgisayar ekranlarında algoritma olarak yansıtılan bilgiler olarak tanımlama eğilimindeler. Cüzdanlarımızdaki plastik kartlar buna şahitlik ediyor ve 5G bağlantısının piyasaya sürülmesi ile gözetim kameralarının yaygınlaşmasını da ekleyecek olursak, çoktan Orwelyan bir bölgeye ulaşmış bulunuyor.
Medeniyetimizi yöneten para bir virüs; kullandığımız her an tabiatın kumaşını kemiren bir virüs üstelik. İşte gezegeni böyle böyle yok ediyoruz.
Koronavirüs hepsinin en büyüğünden faydalanıyor: para virüsünden.
“Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar.” (Bakara suresi, 275. ayet)
Çeviren: Dilâra Yabul İşleyen