Türkiye’den ve dünyadan kitaplar
Nihayet Dergisi 2017 Aralık Türkiye'den ve dünyadan
Türkiye’den Kitaplar
- Freud ve Avrupalı Olmayan
- Edward Said’in ömrünün son döneminde vermiş olduğu bir konferans metni, ona bazı itirazlar sunan Jacqueline Rose’un cevabıyla farklı bir kitap meydana çıkartmış. Her iki yazar da Siyonizm’den olumsuz etkilenmiş ve her ikisi de bunu bir yazı mücadelesiyle kutsamışlar. Said’in konuşmasının temel vurgusu Freud’un Yahudi kimliğiyle mücadelesinde bölünen kimliğini Avrupalı olan ve olmayan şeklinde ele almak, Rose bunun tümüyle bugüne taşınmış bir siyasi okuma olduğunu söylüyor. Bu kışkırtıcı küçük kitap, Said’in hoşlandığı biçimiyle söylersek, okurla “diyaloğu devam ettirmeyi” arzu ediyor.
- Mutluluk Onay Belgesi
- Siz… Biz… Kendini “mutluluk efekti verilmiş fotoğraf paylaşımları” üzerinden ifade eden herkes… Hepimiz… Artık hiçbirimiz “burada” değiliz… Hepimiz “sosyal medya cumhuriyetinin sanal vatandaşları” olarak “orada”yız... Fatma Barbarosoğlu imzalı öykü kitabı Mutluluk Onay Belgesi, “berikinin” bile giderek “öteki” hâline geldiği sosyal medya hâlimize dair öyküler anlatıyor. Kitap, Barbarosoğlu’nun yazdığı öykülerin yanı sıra okuyuculardan gelen öykü “son”larıyla “Bir hikâyenin kaç farklı sonu olur?” sorusunu sordurtuyor. Şayet, siz de kendinizi 140 karakterle ifade etmekten sıkıldıysanız, Mutluluk Onay Belgesi size iyi gelecek.
- Fatma Barbarosoğlu, Profil Kitap
- Tarla Kuşunun Sesi
- Tarla Kuşunun Sesi, Yörük genci Murat’ın önce Molla sonra bey olma destanıdır. Hepsi bu değil tabii. Usta Kalem Mustafa Kutlu, insanı insana ekler de 93 Harbi’nden günümüze getirir bizi. Sevdalar, babalar, evlatlar, torunlar, torunların çocukları derken bir ailenin üç kuşak hikâyesinin içinde buluruz kendimizi. Sonrası mı? Sonumuzun ne olacağını bilmeyen fâniler olarak, hikâyenin sonunu merak eder dururuz.
- Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları
- Yaratıcılığa Dümen Kırmak
- Yaratıcı yazarlık kurslarının yazma sürecine katkısı, bir tür kazanç kapısı olması bir süredir edebiyat gündeminde tartışılan konulardan. Bu başlıkla yayımlanan çoğu kitap yazar adaylarını heyecanlandırsa da yazmaya somut katkılar getiremiyor ne yazık ki. Le Guin’in kendi yazma atölyesi notları bu kalıplarla hesaplaşabilecek bir toplam sunuyor. Le Guin gibi yazma meselesini özel alan olarak gören birinin dünyasını kuşatmak ise okurun yanına kâr kalacaktır.
- Ursula K. Le Guin, çev. Damla Göl, Hep Kitap
- Felsefi Gök Kubbemiz
- Yakın dönemde İslam düşüncesi üzerine yapılan çalışmalar toplum nezdinde de karşılık bulur hâle geldi. Ama biz bir adım geri çekilip, ömrünü İslam medeniyetinin felsefe tasavvurunu ortaya koymaya adamış İlhan Kutluer’e daha dikkatle bakalım. Hoca az sayıdaki kitabıyla felsefe atlasımızı kuşatmak için büyük çaba gösterdi. İz Yayıncılık’ın 1000. kitabı olarak yayımlanan Felsefi Gök Kubbemiz ise Kutluer’in tebliğlerinin özel bir toplamı.
- İlhan Kutluer, İz Yayıncılık
- Ekmek Aslanın Ağzında
- 1700’lü yılların İstanbul’unda 1600’ün üzerindeki kahvehaneyi 1000’e yakın berber, 100 civarındaki kuru yemişçi, 150 kadar çömlekçi, 200’ün üzerinde kasap ve yemenici dükkânı takip eder. Bu bilgileri dönemin sosyo-ekonomik şartlarını ihmal etmeden grafik, harita ve resmi belgelerle bize sunan Ekmek Aslanın Ağzında, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı şehirlerinde hayatlarını kazanmak için mücadele eden zanaatkârları anlatıyor. Ekip çalışması olan eseri derleyen isim Suraiya Faroqhi. İstanbul, Bursa, Şam, Kahire, Kütahya gibi pek çok Osmanlı şehrinin sokak ve çarşılarında bizleri misafir eden kitap, başlıklarından içeriğine modern zamanlardan asırlar öncesine bakmamıza, işleyiş, dönüşüm ve çözülmeleri daha kolay anlamamıza yardımcı oluyor.
- der. Suraiya Faroqhi, çev. Ayşen Gür, Koç Üniversitesi Yayınları
- Yazarın Odası 2
- The Paris Review, önemli bir dergi. Yazarlarla, şairlerle söyleşi yapmak için onların büyük ödül almasını beklememesi, yaptığı söyleşilerde yazarını ciddiye alması, mesleki hassasiyetlerini derinlemesine sorgulaması başat özelliklerinden. Timaş ilk seçkisini Orhan Pamuk’un önsözüyle 2009’da okurlarla buluşturmuştu, ikinci toplamda Pamuk bu defa konuşulan isimlerden biri. Yazma, okuma, yaşama dair nefes kesici söyleşiler. Kitaplara dair kışkırtıcı bir arzu uyandırması da cabası!
- haz. Philip Gourevitch, çev. Emin Baş, Timaş Yayınları
Dünyadan Kitaplar
- Öfke Çağı: Günümüzün Tarihi
- Hindistanlı edebiyatçı Pankaj Mishra’nın 2017 yılında yayımlanan Age of Anger: A History of the Present adlı kitabı hâlihazırda yaşadığımız küresel krizin tarihî arka planını ortaya çıkarıyor. Amerikalı nişancılardan DEAŞ’a, Donald Trump’tan ve sosyal medyada her geçen gün büyüyen intikamcı milliyetçilikten ırkçılığa küresel arenada hızla büyüyen öfkenin tarihsel orijininin nasıl açıklanabileceği sorusunun cevabını on sekizinci yüzyıldan hareketle açıklıyor. Mishra, modernleşen dünyada onun özgürlük, istikrar ve refah gibi vaatlerinden hoşnut olmayanların demagoglara karşı duyarlılıklarının arttığını gösteriyor. Bu dünyaya geç gelen ya da arkada bırakılanlar bugüne benzer bir reaksiyon içerisine giriyorlardı. Tıpkı bugün gibi, on sekizinci yüzyılda da icat edilen düşmanlar, hayalî bir altın çağ inşa etme girişimleri ve kendi iktidarlarını şiddet vasıtasıyla güçlendirme… On dokuzuncu yüzyılda militanların ortaya çıkışı, Almanya’da kültürel milliyetçilik, Rusya’da devrimciler, İtalya’da şovenistler öfkeli genç adamlar tarafından başlatılmıştı. O zaman olduğu gibi tıpkı bugün de, kitlesel siyasetin ve teknolojinin benimsendiği, milyonların zenginlik ve bireycilik peşinde koştuğu her ne kadar gelenekten kopmuş olsa da modernitenin bir hayli uzağında olunduğu bir zamanı idrak ediyoruz ve o gün olduğu gibi bugün de tüm bunlar benzer korkunç sonuçları getiriyor ve getirecek. Mishra’nın kitabı şaşırtıcı bağlantılar ve karşılaştırmalarla iyi bir argüman ortaya koyuyor ve günümüzün tarihinin öteki zamanlardan farklı olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. (Beyza Karakaya)
- Pankaj Mishra, Age of Anger: A History of The Present, Farrar, Straus and Giroux, 2017, s.406.
- Arabistan’daki Vahhabi Gücünün Genişletilmesi
- Yerleşik model, Osmanlı’nın çöküşünün dış güçlerin içerideki “hainler” ile işbirliği yapmasıyla gerçekleştiğini söylüyor. Taşıdığı “komplo” tarafıyla, yekten reddedilebilir gibi dursa da, bu yaklaşım biçimi dahi üzerine düşünmek için önemli ipuçları veriyor. Kendi coğrafyası içinde aynı dine ait bir topluluğun ilk başkaldırısıdır Arap İsyanı. Bunu neredeyse bir oldu-bitti şeklinde ele almak, Lawrence’ı öne sürmek yerine izi sürülebilir tarihsel verilerle konuya yaklaşmak hayli ilginç sonuçlara götürecek bizi. Vahhabiliğin izini sürmek üzere yola çıkan, birincil kaynakları merkezine –ki bunların büyük bir yekûnu İngiliz istihbarat kayıtlarından oluşuyor- alarak Arap kaynakları ile harmanlayan bu sekiz ciltlik dev çalışma, bize bölgede İngilizlerin dikkatini çeken ilk hareketlerin 1765 tarihine kadar götürülebileceğini söylüyor. Burada önemli olan meseleyi bir milliyetçi isyan tanımlaması yerine, -İngilizlerin bakışıyla- “ayrıştırıcı bir düşünce” olarak Vahhabilik üzerinden ele almanın gerekliliği… Bakalım bir gün kendisine Türkçede yayıncı bulabilir mi bu mühim eser? Belki bu sayede son dönem Osmanlı tarihçilerine ve çağdaş İslam düşüncesi çalışanlara bir başucu eseri kazandırılabilir. (İslâm Dalp)
- ed. Bernard Haykel-Michael Crawford, The Expansion of Wahhabi Power in Arabia, Cambridge Archive Editions, s.5500.
- Kitabevleri: Okurun Tarihçesi
- İspanyol romancı ve gezi yazarı Carrion, Batı entelektüel ve tüketim tarihini başka bir cepheden keşfetmeye girişiyor. Seyahatleri sırasında ziyaret ettiği kitapçılardan bol bol gözlem devşiren yazar, kitabevlerinin ve kütüphanelerin farklı toplumsal işlevlerine değinme fırsatını bulabilmiş: bir mahfil olarak işlevleri, yazarların ve okurların serüvenlerini çatma imkânı sunması vs. Ama okuma ve kitap biriktirme aslında birbirinden farklı şeylerdir; biri manevi yönümüzü beslerken diğeri tüketim kültürüyle neredeyse eş değer tutulabilir. Kitapların ve kitabevlerinin totalitarizm karşısında önemli bir direniş kalesi olduğu çokça dile getirildi ancak Carrion, bu konuyu kör bir romantizmle ele almak yerine bir tür paradokslar haritasıyla sunmuş: Hitler’in bir çok-satar olduğunu ve Mao’nun çılgın bir okur olduğunu hatırlatıyor.
- Dünyanın önde gelen ve yüzlerce yıldır açık olan kitabevlerinin hikâyelerine yaklaşmak, neredeyse her kitabevinin birbirine benzediği, tıpkı örneklerin her tarafta olduğu bu zamanda içimizdeki okuru yeniden kışkırtabilir! (İslâm Dalp)
- Jorge Carrion, Bookshops: A Readers’ History, Biblioasis, 2017, s.304.