Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
Nihayet Dergisi'nden Türkiye'den ve dünyadan tavsiye kitaplar
Sekizinci Günâhın Sonrası, yedi temel günâhın sıralamasına kafayı takmış, birinin hiç sayılmadığını fark edip onu listenin başına yazmayı tercih eden bir kalem beyinin denemelerini topluyor.
Başlıktan sayfalara, çokça geçtiği kitaplarına karşılık bu defa gizli bir fail durumunda merak. Güne bakmayı bırakmadığı kadar, kendine bakmayı da ihmal etmeyen; belki de en çok kendi ile boğuşan, kendine dönen, kendini yanlışlayan metinlerle selamlıyor bizi EB. Merak kuşu yuvasından uçtu bile!
Sekizinci Günâhın Sonrası, Enis Batur, Sel Yayıncılık
En çok Yürümeye Övgü kitabından billiyoruz Breton’u. 1953 doğumlu Fransız antropolog ve sosyolog kendisi. Strasbourg İnsan Bilimleri Üniversitesi’nde profesör. Araştırmalarını beden antrolpolojisi ve riskli tavırlar antropolojisi üzerine yoğunlaştırmış, bu arada sessizlik ya da yürüyüş gibi daha kişisel temalara da el atmış. Okuru bu defa merak ve uzmanlığının kesişim noktasında ağırlıyor.
Türkçe literatürde yüz üzerine eğilmiş az sayıda kalem sahibi var. İlk akla gelen isimler: Ergun Kocabıyık ve Enis Batur. Onların da oylumlu kitapları raflarda meraklısını bekliyor. Breton, daha çok Kocabıyık’ın çalışmasına yakın bir perspektiften yüzü tanımlamaya çalışarak işe girişiyor. 9 bölümde bizi estetik, mimikler, karşıdakine bakma gibi çeşitli temalar üzerinden ilginç bir yolculuğa çıkartıyor.
Tüm Hastalıkların Şahı’yla Pulitzer kazanan Siddhartha Mukherjee, kendi ailesindeki şizofreni geçmişinden yola çıkarak bizleri bilim tarihinin en güçlü ve tehlikeli fikirlerinden birinin doğuşu, gelişimi ve geleceği üstüne muazzam bir yolculuğa çıkarıyor.
Mendel’in bezelyeleri ile filizlenen bir fikrin Darwin’le birlikte yeşermesi, Nazilerin elinde tehlikeli bir silaha dönüşüp ırk ve kimlik tartışmalarının başköşesine yerleşmesi, ardından modern genetik, insan genomu haritası ve o büyük soru: Eğer genetikle oynamak, çocuklarımızın yazgılarını ve kimliklerini belirlemek mümkünse insan olmak ne anlama gelir? Genetik bilimin ahlaki labirentinde yolumuzu nasıl çizeceğiz?
Bilimi bir polisiye tadında okuyabilir miyiz, sorusuna müspet bir cevap!
Gen: Hayli Kişisel Bir Hikâye,Siddhartha Mukherjee, çev. Cem Duran, Domingo Yayınları
İbn Haldun ortaçağda yaşamış Müslüman filozofları arasında üzerine en fazla kafa yorulmuş, hakkında tartışmalar yapılmış, makale ve kitap yazılmış olanıdır. Kendisi hakkında sosyoloji ilminin kurucusu, modern tarih yazımının başlatıcısı, hatta erken dönem modern filozofu denilmektedir. Bu kitap İbn Haldun’a bugünden bakmak yerine bu çok yönlü tarihi şahsiyeti kendi yaşadığı dönem ve bağlamı dahilinde yargılamadan, bir kalıba sokmaya çalışmadan, olduğu gibi tanımaya ve tanıtmaya gayret etmektedir.
Bu kitap İbn Haldun ile ilgili ciddi bir boşluğu doldurmaktadır. İbn Haldun’un kim olduğu, nasıl bir çevrede yetiştiği, hangi hocalardan eğitim aldığı, hangi ilim dallarına eğildiği, hangi görevlerde bulunduğu, hangi sultanların maiyetinde çalıştığı ve nerelere seyahat ettiği gibi soruların hepsine cevap veren kapsamlı bir biyografinin ardından tüm bunların şahsının ve fikirlerinin üzerindeki etkilerini irdelemektedir. Bunu yaparken bir yandan da günümüzdeki yaygın hatalı kabullere esaslı eleştiriler getirmektedir.
İbn Haldun:Hayatı ve Dönemi, Allen James Fromherz, Ketebe Yayınları
1240’larda Tiflis’te başlayıp Ortadoğu’yu kendine faaliyet alanı olarak belirleyen Dominikan Tarikatı’nın, Anadolu ve Ortadoğu toprakları hakkında bilgi almak ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak üzere görevlendirdiği keşişlerden biri Ricoldus de Monte Crucis. Kutsal Topraklardan başlayan yolculuğunu Kilikya, Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta sürdürüp Bağdat’ta sonlandıran yazar, seyahatnamesini dürüst ve nispeten tarafsız bir dille kaleme alıyor. Ortadoğu’daki Latin varlığının sona erdiği, Moğol istilası sonrası bölgenin istikrara kavuşmaya başladığı ve sonraki yüzyıllarda coğrafyaya hâkim olacak aktörlerin ortaya çıktığı bir dönemin panoramasını çiziyor.
Ahmet Deniz Altunbaş’ın Latince aslından çevirdiği ve notlandırdığı Doğu Seyahatnamesi; Suriye, Celile, Tiberya, Yafa, Kudüs, Ürdün, Filistin, Trablusşam, Tartus, Kilikya, Yumurtalık, Toroslar, Sivas, Erzurum, Ağrı, Tebriz, Bağdat, Musul, Tikrit gibi dünyada benzersizliğini hâlâ koruyan Ortadoğu ve Mezopotamya diyarlarının kendine has çok kültürlü atmosferini başarıyla yansıtıyor.
Doğu Seyahatnamesi, Ricoldus De Monte Crucis, çev. Ahmet Deniz Altunbaş, Kronik Kitap
Pek çoğunuz internette gezinirken Second Life isimli bir oyunun reklamına maruz kalmışsınızdır. Bir avatara, bir eve, bir aileye ve bir sosyal hayata sahip olacağınız bu oyun kullanıcılarına, “Sonunda bedenlerini, arkadaşlarını yani hayatlarını sevebilecekleri” bir dünya vaat etmektedir.
Üstelik bu yeni dünyada herkes daha zengin, daha güzel, daha ince ve daha popüler olabilmektedir… Bu oyunun vaat ettiği bu yeni sanal dünya da göstermektedir ki teknolojiyle birlikte arkadaşlıklarımız, yakınlıklarımız büyük bir değişime, başkalaşıma uğradı. Sanal oyunların yanı sıra, hemen hemen hepimiz Twitter’dan binlerce takipçi topladığımızda veya Facebook’ta yüzlerce arkadaşımız olduğunda arkadaşlık yanılsamasına giriyoruz. Tweetleri ve gönderileri gerçek iletişim zannediyoruz. Ancak bütün bu sanal ilişki illüzyonu derin bir yalnızlığa yol açıyor. MIT’de profesör olan Sherry Turkle da, teknolojiyle olan ilişkimiz arttıkça duygusal hayatımızın azaldığını iddia ediyor. Yaptığı yüz yüze görüşmeler bu iddiasını güçlendiriyor.
Birlikte Yalnız, arkadaşlar, sevgililer ve aileler arasındaki değişen ve kopmaya yüz tutmuş ilişkileri anlatıyor.
Birlikte Yalnız, Sherry Turkle, Alone Together: Why We Expect More From Technology and Less from Each Other, Basic Books, 2012, 360 s.
Süt yalnız bir yemek değil aynı zamanda tarihi olan ve en az 10.000 yıldır tartışılan bir yemek diyor ünlü yemek tarihçisi Mark Kurlansky. İnsanlar tarih boyunca, anne sütünün önemini, annenin rolünü, sağlıklı ve sağlıksız sütün niteliklerini, en iyi sütün kaynağını, çiftçilik pratiklerini, hayvan haklarını, çiğ sütün mü yoksa pastörize sütün mü daha iyi olduğunu, çiğ sütün peynirinin güvenilirliğini, hükümetin alması gereken tedbirleri, organik gıda hareketini, hormonları, genetiğiyle oynanmış ürünleri ve daha fazlasını tartıştılar ve tartışmaya devam ediyorlar.
Sanayi devriminden önce, ailelerin süt ineklerini tutması ve kendi sütlerini üretmeleri yaygındı. Ancak on dokuzuncu yüzyılda kitlesel üretim ve kentleşme sütün güvenliğini günümüze kadar gelen bir mesele haline getirdi. Süt kaynaklı hastalıklar yaygın bir hastalık olarak görülmeye başlandı. Pastörizasyon yavaş yavaş bir yasama maddesi haline geldi. Ve bugün endüstriyel tarım ve hayvan hakları, GDO’lar vb. gibi sebepler sütü en acil gıda politikası haline getirdi. Mark Kurlansky, yalnız sütün tarihini değil küresel bir tarihi anlatıyor bu kitapta.
Süt! 10.000 Yıllık Yemek Kavgası,Mark Kurlansky, Milk!: A 10.000 Year-Food Fracas, Bloomsbury Publishing, 2018, 384 s.
Müslümanlığın hızla yayılışına dair okuduklarımız bir yerde fetihler ve ticaret yolları etkisine bağlanır. Geleneksel anlatıların mercek altına alınması, bunların tarihî gerçekleri yansıtan bir konu mu yoksa daha sonradan üretilmiş rasyonalizasyon çabaları mı olduğunun sorgulanması önem arz ediyor.
Sahada yapılan arkeolojik çalışmaların, ilişkide olunan diğer devletlerin vesikalarının ortaya yavaş yavaş çıkarmaya başladığı bir olgu var. Patricia Crone, bu konu üzerinde bir giriş çalışması sayılabilecek kitabında İslam’ın yayılışında Mekke ticaret yollarının ne kadar etkili olduğunu sorguluyor.
Patricia Crone, Mekke’nin Akdeniz’e aromatik baharatların ihracatı konusunda başarılı bir ticaret merkezi olduğu iddiasıyla, İslam’ın başlangıcına dair çağdaş hesaplarda en yaygın kabul gören dogmaları yeniden değerlendiriyor. Konvansiyonel düşüncenin, güney Arabistan ile Akdeniz arasındaki ticarette, Hz. Muhammed’in yaşamından 600 yıl önce yapılan klasik hesaplara dayandığına işaret eden Dr. Crone, bu kayıtlarda açıklanan kara yolunun kısa ömürlü olduğunu ve İslam sonrası oluştuğunu ileri sürüyor. Kitap, hakikate yaklaşmak için doğru soruların peşinden nasıl gidileceğini, bunların tarihî verilerle nasıl değerlendirilebileceğini göstermesi açısından da tarih üzerine çalışanlara metodik bir çerçeve vaat ediyor.
Mekke Ticareti ve İslam’ın Yükselişi,Patricia Crone, Meccan Trade and the Rise of Islam, Gorgias Pr Llc, 2004, 312 s.