Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
Nihayet Dergisi, Ağustos 2018'de sizin için Türkiye'den ve dünyadan kitapları derledi.
Kültür Denen Şey, antropolojinin zenginliğinin ve derinleşmesinin bir yansıması. Hem dünyada hem Türkiye’de yapılan araştırmalar ışığında antropolojinin araştırma gündemlerinin bir haritasını veriyor elimize. Bu harita sayesinde devlet, bürokrasi, tarım, köylülük, ekonomi, kent, çalışma, cinsiyet, din, etnisite, spor, dil, medya, hukuk, göç, cinsellik, çevre ve duygulanım gibi çok geniş bir alanda insana ve kültüre bakışımızın yakın zamanlarda nasıl büyük bir değişime uğradığını görebiliyoruz.
Son yıllarda hem Türkiye üzerine çalışan sosyal bilimciler arasında hem okurlar arasında antropolojinin tartışmalarına, yöntem ve bulgularına artan bir ilgi var. Kitapta yer alan makaleler, kendi konularında bir düşünce tarihi sunarken, bu panoramanın önünde şekillenebilecek yeni sorulara ve tartışmalara ilham vermeyi amaçlıyorlar.
Kültür Denen Şey, haz. Ayfer Bartu Candan & Cenk Özba, Metis Kitap
Milyonlarca insanın geçim kaynağı olan pamuk 1000-1900 yılları arasında dünyada imalat sanayiinin en önemli girdisi oldu. Onun sayesinde servetler birikti, imparatorluklar genişledi, milyonlarca işçi fabrikalarda çalışmaya sürüklendi ve bazı devletler çok büyük güç kazandı.
Sven Beckert’in bu yeni olağanüstü kitabı pamuğun dünyanın biçimlenmesinde oynadığı büyük rolün tarihini yazıyor. Pamuk yüzyıllarca Hindistan’ın refah kaynağı oldu. Britanya ve Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin kalbinde yer aldı. Amerika’da köleliği hortlattı ve modernize etti. Küresel ekonominin merkezine yerleşti, inanılmaz zenginlikler ve daha önce eşi benzeri görülmemiş eşitsizlikler yarattı. Pamuk yetiştiriciliği ve işleyiciliği bugün bile muazzam bir iştir: Geçen sene üretilmiş olan pamuk balyaları üst üste dizilse 64.000 km yüksekliğe ulaşır.Hem sürükleyici bir anlatım hem de modern dünyanın nasıl ortaya çıktığına ilişkin bir vaka incelemesi okuyacaksınız.
Pamuk İmparatorluğu, Sven Beckert, çev. Ali Nalbant, Say Yayınları
Hristiyan teolojisi hayli ilginç bir alandır. Abbasi dönemindeki yoğun çeviri faaliyetlerinin ardından yine Araplar üzerinden bu tartışmaların tekrar yuvasına dönmesi Hristiyan teolojisi için hararetli meseleleri ortaya atmış, kilise babaları ve papaz-filozoflar için yeni ufuklar açmıştı. Ortaçağ Hristiyan teolojisi üzerine okumalar yapmak da bizi kendi tartışmalarımızın orijinalliğini sorgulamaya götürebilir. Mesela Kantorowicz’in kitabı kaynaklara yaklaşımı ve sunduğu yeni perspektif açısından kışkırtıcı olduğu kadar siyaset teolojisinin bizimle ne kadar yakından seyrettiğini anlamamızı sağlayabilir. Kralın iki bedene sahip olduğu fikri -prens bir yandan doğal bir bedene sahiptir, diğer yandan da siyasi ve ölümsüz bir bedene- hem kadim dünyanın ilahi olanı profan olana yansıtma sürecini hem de bugünün modern devlet zihniyetinin temellerini verebiliyor bize. Ortaçağ siyaset düşünce tarihi açısından artık klasik bir eser kabul edilen çalışma bir örneğini de bu topraklar için yazılmasına bir ilk adım sayılmalı belki de.
Ernst H. Kantorowicz, çev. Ümit Hüsrev Yolsal, BilgeSu Yayınları
Mustafa Özel, roman üzerinden yaptığı iktisat ve siyaset okumalarında daha derinde bize romanın ne olduğunu ve olması gerektiğini anlatır. Ama romanı anlamak yalnızca iyi yazıldığını düşündüğümüz kanonik metinlere bakışımızla şekillenemez. Marina MacKay, bizi “Roman Nedir?” gibi çok basit bir soruyla karşı karşıya bırakırken cevabının tek hamlede verilemeyeceğini de gösteriyor aslında. On iki bölümde ele aldığı on bir roman üzerinden romanın daha ilk örneklerinden bugüne odaklandığı temel meselelere, bunları ele alış biçimlerine dair okumaya davet ediyor. Deleuze bir söyleşisinde bir yapıta roman demek için çok daha derinde bir şeyler söylemesi gerektiğini, onu okurken fikirlerle karşılaşmanın değil fikirlere boğulmanın söz konusu olduğunu dile getiriyordu. MacKay bu niteliklerin romana içkin mi yoksa sonradan oluşturulan “roman söylemi”ne dahil olup olmadığı konusunda da aydınlatıyor bizi. Okuryazar herkesin kitaplığını ziyaret etmesi gereken, roman yazmaya niyeti olanlar için ise olmazsa olmaz bir temel metin!
Roman Nedir? , Marina MacKay, çev. Fazilet Akdoğan Özdemir, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Bundan 200 yıl kadar önce, Almanya’nın ormanlarında sıcak bir yaz mevsiminde başladı bisikletin tarihçesi. Onu yasaklama eğilimi de öyle… Michael Hutchinson, Bisikletçiler kitabında, demiryolu çağındaki “yüksek tekerlekli” penny-farthing sürücülerini, 1890’ların Victoria Dönemi yüksek sosyetesini kasıp kavuran bisiklet çılgınlığını, 1960’larda bisikletin neredeyse yok oluşundan tutun da 21. yüzyıldaki akıl almaz dirilişine kadar keyifle okuyacağınız bir öykünün peşine düşüyor.
Bisikletçiler, Michael Hutchinson, çev. Zeynep Şen, Profil Kitap
Birlikte Yalnız
Filistinli gazeteci ve yazar Gassan Kanafani, bu kitabında 1948-1968 yılları arasındaki Filistin direnişini edebiyat ile buluşturuyor. Dönemi birçok yönden eserine yansıtan Kanafani kitabı üç bölüme ayırmış. Birinci bölümde işgal altındaki Filistin Araplarının kültürel durumundan bahsederken, ikinci kısımda ise işgal altındaki Filistin’in direniş literatürünü ele alıyor. Son kısma geldiğimizde ise direniş edebiyatından örnekle şiir, edebiyat ve tiyatrodan bahsettiğini görüyoruz.Yazar dönem edebiyatının evrimini bireysel ve kolektif olarak kaleme almakla kalmayıp aynı zamanda eseriyle 1948-1968 yılları arasının bir belge niteliğinde günümüze ulaşmasını sağlıyor. (Semanur Tellioğlu)
Gassan Kanafani, el-Edebü’l-Filistini’l-Mukavim Tahte’l-İhtilal : 1948-1968, Müessesetü’d-Dirasati’l-Filistiniyye [Institute for Palestine Studies], 1986. 202 s.
Neden Okumak?
Bir lisedeki edebiyat öğretmeni tam olarak ne yapar? Öğrencileri edebi eserlerle tanıştırır ve onların dünyasına mı çeker yoksa yalnızca müfredat merkezli olarak öğrencilerini onları bekleyen bir sonraki aşama olan üniversiteye mi hazırlar? Belki ikisi birden. Mark Edmundson lise düzeyindeki edebiyat eğitiminin manığını yani kitabı -ve dolayısıyla okuyan kişiyi de- araçsallaştıran fikri değiştirmeye dönük bir öneri sunuyor. Kitap okumak (yazar genel anlamda Yunan ve Batı klasiklerini kast ederek) bizi daha iyi insan kılmaya yardımcı olur, gözetilmesi gereken temel şey budur diyor. Farklı perspektiflerden yaklaşarak bunun doğurduğu problemleri de masaya yatırmak mümkün elbette ancak edebiyat eğitimin şu anki durumundaki ciddi bir probleme temas ediyor olması itibariyle -her ne kadar vaadi güçlü olmasa da- dikkate değer bir yanı var. Tartışmayı kendi eğitim sistemimiz açısından bir yerden başlatabilmesi için bir binek taşı işlevi görebilir pekala –yayıncılar şöyle buyursun.Mark Edmundson, Why Read?, Bloomsbury USA, 2005, 160 s.
Romantik Ütopyayı Tüketmek
En “romantik” anlarımız, filmlerdeki/dizilerdeki veya reklamlardaki romantik anlardan ne ölçüde etkilenir? Ay ışığının altında bir kumsalda yaşadığımız o romantik an, reklam panolarında veya filmlerde tekrar tekrar karşılaşılan, o “idealin” simülasyonu mu? 20.yüzyıl Amerikan aşkı üzerine oldukça özgün çalışmalar ortaya koyan Eva Illouz, aşk ve romantizm fikirlerini tanımlayan görüntüleri bir araya getirerek, gerçek “aşk” tecrübesinin tüketici kapitalizminin tecrübesine derinlemesine gömülü olduğunu gösterir. Illouz, bireyin aşk arayışının, “Romantik Ütopya” adını verdiği klişe ve imgeler dünyasıyla nasıl örtüştüğünü inceler. Ona göre bu “ütopya” ulusun kolektif hayal gücünde yaşar ve aşk ve ekonomik hareketleri bir araya getirerek, flirt, evlilik gibi ritüelleri belirleyen imgeleri inşa eder. 1900’lü yılların başından bu yana, reklamcılar, güzellik ürünlerini, spor arabaları, diyet içecekleri, atıştırmalıkları satın almayı aşk ve mutluluğa bağladılar. Bu sebeple Illouz, romantik bir akşam yemeğinin her klişesinin reklam ve medya imgeleriyle oluşturulduğunu iddia eder. Türkçeye Soğuk Yakınlıklar ve Aşk Neden Acıtır? kitapları çevrilen Illouz’un bu çalışması da esprili dili ile şarkıların, filmlerin, reklamların temsillerini okuyarak Amerika’nın büyüleyici, ütopik aşkına farklı bir bakış açısı getiriyor.Eva Illouz, Consuming the Romantic Utopia: Love and the Cultural Contradictions of Capitalism, University of California Press, 1997, 371 s.