Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
Nihayet Dergi 'den Türkiye ve dünyadan kitapları inceliyor...
Dinî hayatı tam olarak yaşamak için tasavvufa ihtiyaç var mıdır? Tasavvuf gerçekten iddia edildiği gibi İslam dışı bir düşünce ve anlayış mıdır? Türklerin İslam’ı kabul etmesinde tasavvufun etkisi olmuş mudur? Hakiki şeyh ile sahte şeyhi birbirinden nasıl ayırt edebiliriz?
Tasavvufi hayatın yaşanması için bir tarikat mürşidine (şeyhine) intisap etmek şart mıdır? Tasavvufi eserleri okuyarak tasavvuf öğrenilemez mi, şeyhi olmayanın şeyhi şeytan mıdır? Bu kitapta tasavvuf konusunda İslam medeniyetinin asırlardır muhatap olduğu, ancak daha çok günümüz insanının zihnini kurcalayan sorulara cevap aranıyor. Alanın uzmanlarından Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek’in editörlüğünde hazırlanan ve Prof. Dr. Zafer Erginli, Prof. Dr. Abdurrezzak Tek ile Prof. Dr. Kadir Özköse’nin katkıda bulunduğu eserde tasavvuf konusunda en çok merak edilen 88 soru dikkatli bir üslupla yanıt buluyor.
Henüz yazılmamış yayıncılığın tarihini çevirmen, editör ve yayıncıların hatıra ve deneme metinlerinden yola çıkarak yavaş yavaş ortaya çıkartabiliriz. Yarım yüzyılını çeviriye vermiş, Türkiye’de James Joyce, Karl Marx, Borges, George Orwell gibi isimlerin daha geniş kitlelerce okunmasına vesile olmuş Üster’in hatıra kırıntıları kitabın ilk bölümünde toplanmış. Burada Memet Fuat’ın yanında yetişmesini, zorlu koşullarda çevirmeye devam ederek kendi iç dengesini sağladığını, başından geçen küçük hadiseleri okuyacaksınız. İlgi çekici olan, elli yıldır çeviri faaliyetinin içinde olmasına karşın çevirdiği isimlere nasıl sevgi ile yaklaştığını görmek Üster’in. Hatırat meraklıları için eklemek gerek: düz biçimiyle bir anı metni değil bu, kitaplardan, isimlerden yola çıkarak parça parça bellek dökümleri. Kitabın ikinci bölümünde yer alan kısa ama meramını net anlatan eleştirileri de kendine ait bir tür olarak işaretlemek lazım. Çevirmenlik dışında dergi ve yayınevi yayın yönetmenlikleri de yapan Üster’in keyifli yazın dünyasına misafir olun.
Bir “Çevirgen”in Notları , Celâl Üster, Can Yayınları
Mollaer, sosyal bilimlerin hararetli konularının içine girmek ve onları yeni baştan tartışmak konusunda ciddi bir cesaret gösterdi bugüne kadar. Metis’ten çıkan son kitabında daha önce üzerine düşündüğü meselelerde ürettiği tezleri yanlışlama pahasına, kimlik kavramı ile kimlik politikasının mahiyeti, sınırları ve imkânları üzerine düşünmeye davet ediyor okurunu. Kavramsal çerçeve olarak Edward Said’i önüne alarak, kimlik ve tanınma mücadelesini çağdaş sosyal-siyasal kuram ile postkolonyal çalışmalar üzerinden ele almaya çalışıyor. Okura eleştirel çokkültürlülük idealinin, kimlikçi düşünce ve kimliksizleşme yaklaşımlarının dışında bir yol olabileceğini göstermeye çalıştığı söylenebilir. Bu ideali teorik bir çerçeve içine yerleştirme gayreti de ayrıca mühim. Batı ile ilk karşılaşma anımızdan itibaren kendimize kim olduğumuzu sorduğumuzu, bu soruya verdiğimiz cevaplarla modernleşme yolumuzu çizdiğimizi düşünürsek, kimlik konusunu felsefi olarak tartışmaya açan Mollaer’in çalışması kıymetli bir çalışma.
Kimlik, Tanınma Mücadelesi ve Şarkiyatcılık, Fırat Mollaer, Metis Yayınlar
Köylü doğa ile iç içe yaşıyordu; çevresini gözlemliyor, değerlendiriyor, sorunları görüyor ve çözüm üretiyordu. Tabii bunun meydana gelmesi için uzun bir zaman içinde çokça deneme yanılma gerekiyor. 1970 yılında ilk defa ODTÜ tarafından yayınlanan Köyde Mimari kitabı sayfalarını çevirdikçe iç çekeceğiniz bir kitap. Doğu Karadeni’de temelde ahşap ve taş kullanılarak oluşturulmuş mimari öğeler tek tek çalışılmış, fotoğraflanmış, yapı teknikleri çözümlenmeye çalışılmış. Bu yılın başında, kitaptaki araştırma malzemeleri Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde yeniden sergilenmişti. Hayıflanmayı bir kenara bırakıp, Özgüner’e teşekkür etmemiz gerekiyor. Zira Köyde Mimari, temsil değeri yüksek fotoğrafları, mimari haritalarıyla bu zenginliği düştüğü yerden kaldırabilmemiz için yeterli malzemeyi sunuyor diyebiliriz. “Köydeki mimarinin arkasında iki kuvvet var: zaman ve doğa. Hepimizin esiri olduğumuz zaman ve kusursuz doğa. Aklıselim sahibi köylü, bu iki kuvveti çok iyi kullanıyor.”
Köyde Mimari: Doğu Karadeniz, Orhan Özgüner, Dergâh Yayınları
M. Kasım Zaman, çağdaş İslam dünyasında beklenenin aksine daha görünür ve etkin hâle gelen ulemanın sosyal ve dinî değişimdeki rolünü ve onların, hızla değişen dünyanın getirdiği tehditler karşısında nasıl bir yol izlediklerini ele alıyor. Bu manada, diğer bölgelerle karşılaştırmalı bir çerçeve içerisinde 1850’lerden bu yana Hint altkıtasında hukuk ve eğitim alanında ortaya çıkan dönüşüm ve değişimlere âlimlerin tepkisini, ilmî, siyasi, sosyal alanlardaki faaliyetlerini ve medreselerdeki değişim çabalarını inceliyor. Zaman, günümüz Müslüman toplumlarını kavramada İslamcı hareketler kadar ulemanın rolüne de dikkat çekiyor. Ona göre ulema sadece değişen zamanın tehditlerine karşı koymakla kalmamış, günümüzdeki birçok Müslüman toplumda etkilerini artırarak, kitlelere önderlik ederek ve kamu alanına yönelik söylemlere önemli katkılar sağlayarak başarılar da elde etmiştir. Ulemanın önemi, –geçmişi ve bugünü birleştiren, sürekliliğe sahip olmasının yanı sıra çeşitli şekillerde sürekli güncellenen canlı bir miras olarak– dinî geleneğin muhafızlığını yapmalarına dayanmaktadır.
Çağdaş Dünyada Ulema, Muhammed Kasım Zaman, çev. Muhammet Habib Saçmalı, Klasik Yayınları
Büyük Britanyalı yazar ve araştırmacı Shelina Zahra Janmohamed, Batılı muhayyilesindeki çarpık Müslüman imajının kabul edilemez olduğunu ve Müslümanların içinden çıkan yeni bir neslin, ekonomik gücün de esnekliğiyle bu algıyı kırmaya başladığını düşünüyor. Kitabında dünyada son dönemlerde kendini göstermeye başlayan genç Müslüman nesli irdeliyor ve günümüz dünyasının Müslümanları içinden çıkan genç bir nesli, M Kuşağı’nı tanımlamaya çalışıyor. Son 30-35 yılda zuhur eden, dünyanın geleceğini şekillendirebilecek nitelikleri haiz bu yeni nesli kısaca şöyle tarif etmek mümkün: Müslüman, genç, çağdaş hayatla ve teknolojiyle uyumlu, özgüvenli, ne ahiretten ne de dünyadan vazgeçmeye niyetli... Janmohamed, kitabıyla Müslüman imajının karikatürleşmiş ve kalıplaşmış hâlini bir kenara bırakmayı öneriyor ve bütün dünyada yükselen yeni bir Müslüman genç kuşağa dikkatleri çekiyor. Ona göre; modernlik ile inançlarını bağdaştırmış, Batılı tüketim kültürünü sadece benimsemekle kalmamış, onu kendi tarzına dönüştürmüş, inançlarıyla olduğu kadar teknolojiyle de barışık, bunun yanında moda dergilerinden helal tüketim alanlarına kadar son derece tutkulu bir tüketici olan, dinamik, hedefler edinmiş, yaratıcı ve talepkâr bir Müslüman genç nesil söz konusu.
M Nesli: Yeni Müslüman Gençlik, Shelina Janmohamed, çev. Esin Kızılelma, Kaknüs Yayınları
Dünyadaki savaşlar nedeniyle günümüzde göç kavramı gündemimizden düşmüyor. Gündelik hayatımızda bu kadar yer tutan bu kavramı ustalıkla ele alıyor Lisa Ko, Terk Edenler isimli romanında. Bu yüzden de kısa sürede şöhret kazanıyor ve sayısız dile çevriliyor. Terk Edenler göçmenlik, fedakârlık ve kimlik üzerine bir roman. Kendisini feda edip evladını terk eden bir annenin ve bu terk ediş sebebiyle devamlı kendini suçlayan evladının hikâyesini anlatıyor. Yasa dışı bir göçmen olan anne Polly, hayatından memnun olmadığını her hâliyle belli eden bir kadın olmasına rağmen onun herkesi bırakıp gidebileceği kimsenin aklında olan bir şey değil. Bu yüzden annesinin terk edişi üzerine çocuk aklıyla kendini suçluyor oğlu Deming. Amerikalı bir aile tarafından evlat edinilmesi, isim değiştirip yeni bir kimlik edinmesi geçmişini silmeye ve annesinin terk edişini unutmaya yetmiyor. Lisa Ko, hikâyeyi biraz oğlun biraz da annenin dilinden anlatarak çift taraflı görmemize imkân sağlıyor ve gerçeğin farklı veçhelerini izhar ediyor.
Terk Edenler , Lisa Ko, çev. Rabia Elif Özcan, Timaş Yayınları
Osmanlı’nın son dönemlerindeki en önemli İslam âlimlerinden olan Mustafa Sabri Efendi, hayatını yanlış olarak gördüğü düşüncelere karşı çıkarak ve bu minvalde reddiyeler yazarak geçirmiştir. Bilhassa Batı medeniyeti karşısında İslam medeniyetinin yaşadığı fikrî ve itikadi bocalamayı engellemek için çok çaba sarfetmiştir. Derin ilmi ve olaylara vukufiyeti sayesinde bu konularda birçok eser ortaya koymuştur ve düşüncelerini ustalıkla müdafaa etmiştir. Mustafa Sabri Efendi’nin el-Kavlu’l-Fasl eseri, Peygamber’in (sav) mucizelerini reddedenlere karşı bir çıkış niteliğindedir. O dönemde yaygınlaşmaya başlayan ve maalesef günümüzde de etkili olan bu mucize inkarcılarına en iyi cevabı delilleriyle birlikte Mustafa Sabri Efendi bu kitabında vermiştir. Pozitivist düşünceye sahip kişilerin yarattığı kafa karışıklığını gideren el-Kavlu’l-Fasl, günümüz Müslümanlarının da sıkıntılarına derman oluyor.
Gaybın Önünde: El-Kavlu'l-Fasl , Mustafa Sabri Efendi, çev. Muhammet Uysal, Ketebe Yayınları
“Bilim sohbetlerden beslenir” diyor yirminci yüzyılın en büyük fizikçilerinden Werner Heisenberg. Kuantum Diyaloğu’nda Mara Beller’in yaptığı da tam olarak bunu göstermek. Üstelik Mara Beller bunun da ötesine geçiyor; bilimin sadece diyaloglardan değil aynı zamanda anlaşmazlıklardan, şüpheden ve belirsizliklerden beslendiğini gösteriyor. Beller’in argümanına göre bilim çevreleri arasındaki bu diyalog ve anlaşmazlıklar yaratıcılığı besleyen yegâne şey. Kuantum devrimini yeniden yorumlayarak kendi düşüncelerini savunan Beller, Kopenhag yorumunun gelişimiyle alakalı da önemli şeyler söylüyor. Yazara göre bu görüşün yaygınlaşmasının sebebi, Niels Bohr ve arkadaşlarının retorik açıdan yetenekli olmaları. Buna göre bilimin sadece bilimsel temellere dayanarak değil, bilim adamlarının görüşlerini ne derece etkili savunduklarına göre geliştiğini fark ediyoruz. Bilim dünyasına farklı bir yerden bakmak isteyenler için Kuantum Diyaloğu okunması gereken bir kitap. Quantum Dialogue: The Making of a Revolution, Mara Beller, University of Chicago Press, 1999.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki etnik çeşitlilik çok fazla olmasına rağmen, ve belki de bu yüzden, pek çok Amerikan artık gündelik siyasete ırksal kimlik süzgecinden geçirerek bakmaktadır. Eskiden beyazların hâkim konumu sebebiyle “beyaz olma”nın görünmez olduğu düşünülüyordu. Hatta tam da bu sebeple beyazların kendilerini kolaylıkla ana akım olarak kabul ettirmeleri bunun sayesinde mümkündü. Ancak günümüzde beyazlar da beyazlıklarını vurgulayan gruplara katılıyorlar ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunmak için eylemlerde bulunuyorlar. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde beyazların kaybolan statüsünü yeniden kazanmak için çaba harcıyorlar. Beyaz Kimlik Siyaseti’nde Ashley Jardina, ortaya çıkan beyaz kimlik kalıplarının ve kolektif politik davranışın dönüm noktası analizini sunuyor. Beyazların ırkçı tutumları üzerine yapılan daha önceki araştırmalar grup-dışı düşmanlığı vurgularken, Jardina grup-içi kimliğin ve kayırmacılığın önemli olduğunu düşünmektedir.
White Identity Politics, Ashley Jardina, Cambridge University Press, 2019
Dünyadaki tüm insanların karnını doyurmak, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, antibiyotikler, plastikler… Kaygılarımız hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Fakat bunlar arasında en acil olan hangisi? Bizim davranışlarımızın, yaptığımız eylemlerin ne gibi etkisi oluyor? İlk önce ne yapmalı, nasıl harekete geçmeliyiz? Hepimizin vejetaryen olması gerekiyor mu? Teknolojinin kontrolünü nasıl elimizde tutabiliriz? Hepsi nüfusun çokluğundan mı kaynaklanıyor? Ve şimdi karşılaştığımız zorlukların küresel niteliği göz önüne alındığında, ne yapabiliriz? Neyse ki, Mike Berners-Lee Başka Bir Gezegenimiz Yok isimli kitabında pratik ve eğlenceli çözümler sunuyor bize. Bu kitap, şaşırtıcı gerçekler ve analizlerle dolu, sorunları erişilebilir ve eğlenceli bir şekilde gösteriyor. Çözüm odaklı, ilham verici fikirler içeren bu eser, elimizdeki tek gezegenin, biricik dünyamızın korunması için neler yapmamız gerektiği konusunda bizlere yol gösteriyor.
There Is No Planet B: A Handbook for the Make or Break Years, Mike Berners-Lee, Cambridge University Press, 2019