Türkiye ve dünyadan kitaplar

Türkiye ve dünyadan kitaplar
Türkiye ve dünyadan kitaplar

Nihayet Dergisi 2018 mayıs ayı için Türkiye'den ve dünyadan kitapları derledi.

Türkiye'den kitaplar

Alman yazar, felsefeci ve “mutluluk araştırmacısı” Wilhelm Schmid, Anne Baba ve Büyükanne Büyükbaba Olmanın Sevinçleri Üzerine adlı kitabında, “Aile, çoktan geride kalmış çağlara ait bir fosil midir?” diye soruyor ve yanıtlıyor: “Kelime öyle olabilir, fakat kendisi aslında sürekli yeni biçimlerle can buluyor. İnsanın birbirlerine karşı kayıtsız olmadıkları her yerde vardır aile, iki kişiyle başlayıp bitmez.” Schmid bu kitapta tüm değişimlere rağmen özü hep aynı kalan, “korunup kollanmanın mekânı olan aileyi”, anne babalar ile çocuklar arasındaki kuvvetli bağı, şayet çocuk şanslı ise, hayatta olan büyükanne ve büyükbaba vasıtasıyla kuşaklar arası alışverişin zenginleştirici potansiyelini anlatıyor. Çatışmadan bir arada olmanın ipuçlarını veriyor. Eğitim meselesinin ebeveyn çocuk ilişkisinde nerede durduğu; büyükanneler ve büyükbabalar için torunlarının neden çifte mutluluk anlamına geldiği; torun sevgisinin neden diğer sevgilerden ayrı ve üstün olduğu sorularını gündeme getiriyor.
Alman yazar, felsefeci ve “mutluluk araştırmacısı” Wilhelm Schmid, Anne Baba ve Büyükanne Büyükbaba Olmanın Sevinçleri Üzerine adlı kitabında, “Aile, çoktan geride kalmış çağlara ait bir fosil midir?” diye soruyor ve yanıtlıyor: “Kelime öyle olabilir, fakat kendisi aslında sürekli yeni biçimlerle can buluyor. İnsanın birbirlerine karşı kayıtsız olmadıkları her yerde vardır aile, iki kişiyle başlayıp bitmez.” Schmid bu kitapta tüm değişimlere rağmen özü hep aynı kalan, “korunup kollanmanın mekânı olan aileyi”, anne babalar ile çocuklar arasındaki kuvvetli bağı, şayet çocuk şanslı ise, hayatta olan büyükanne ve büyükbaba vasıtasıyla kuşaklar arası alışverişin zenginleştirici potansiyelini anlatıyor. Çatışmadan bir arada olmanın ipuçlarını veriyor. Eğitim meselesinin ebeveyn çocuk ilişkisinde nerede durduğu; büyükanneler ve büyükbabalar için torunlarının neden çifte mutluluk anlamına geldiği; torun sevgisinin neden diğer sevgilerden ayrı ve üstün olduğu sorularını gündeme getiriyor.

Hava Nasıl Tarih Yazar?

Alman tarihçi Ronald D. Gerste, iklimin tarihsel sonuçlarının daha yavaş takip edilebilirken, havanın tarih üzerindeki etkisinin çarpıcı bir biçimde ani olabileceğini söyler. Örneğin, 1944 yılında yaz fırtınalarının sadece 24 saatliğine kesilmesi, müttefiklerin Normandiya Çıkarması’nda başarılı olmasını sağlamıştır. Benzer şekilde, 1941 yılının Aralık ayında Hitler’in ordusunun ilerlemesine mâni olan kış mevsiminin Rus tarihindeki en soğuk kışlardan biri olduğu tartışmasız bir gerçektir. Gerste, “şayet din savaşları sırasında Kuzey Denizi sadece birkaç hafta durgun kalabilseydi, Protestanlığın en önemli kalesi askeri açıdan en güçlü Katolik kuvvetlerine kolaylıkla yenilebilirdi” der. Hava Nasıl Tarih Yazar kitabında Gerste, hava şartları ve iklimin tarihsel sonuçlarını mercek altına alıyor. Kitapta, iklimin çok sayıda değişkene bağlı dinamik yapısını tarihsel kırılma anlarıyla örneklendiriyor. Günümüz iklim sorunlarına da dikkat çeken Gerste, “hepimizin kolayca parçalanabilecek bir sandalda yolculuk ettiğimize” işaret ediyor.
Alman tarihçi Ronald D. Gerste, iklimin tarihsel sonuçlarının daha yavaş takip edilebilirken, havanın tarih üzerindeki etkisinin çarpıcı bir biçimde ani olabileceğini söyler. Örneğin, 1944 yılında yaz fırtınalarının sadece 24 saatliğine kesilmesi, müttefiklerin Normandiya Çıkarması’nda başarılı olmasını sağlamıştır. Benzer şekilde, 1941 yılının Aralık ayında Hitler’in ordusunun ilerlemesine mâni olan kış mevsiminin Rus tarihindeki en soğuk kışlardan biri olduğu tartışmasız bir gerçektir. Gerste, “şayet din savaşları sırasında Kuzey Denizi sadece birkaç hafta durgun kalabilseydi, Protestanlığın en önemli kalesi askeri açıdan en güçlü Katolik kuvvetlerine kolaylıkla yenilebilirdi” der. Hava Nasıl Tarih Yazar kitabında Gerste, hava şartları ve iklimin tarihsel sonuçlarını mercek altına alıyor. Kitapta, iklimin çok sayıda değişkene bağlı dinamik yapısını tarihsel kırılma anlarıyla örneklendiriyor. Günümüz iklim sorunlarına da dikkat çeken Gerste, “hepimizin kolayca parçalanabilecek bir sandalda yolculuk ettiğimize” işaret ediyor.

Her Yerde Tanrı’yı Görmek

Babil’in Kadınları Antik Mezopotamya’da kadınlık mefhumunu tarihsel ve sanatsal açıdan ele alan, toplumsal cinsiyet hakkında kesin yargılar sunmaktan kaçınan bir çalışma. Bahrani, Batılı kurucu söylem tarafından inşa edilmiş kadınlık kavramına eleştirel bir yaklaşım getiriyor. Sadece toplumsal cinsiyet inşalarını tanımlamaya değil aynı zamanda ciddi çalışmaların birçoğunun bağımlı olduğu eril, iktidar/dişi, tabiiyet gibi basit ikilikleri de sorunsallaştırmaya çalışıyor. Mevcut tanımların kadınların yaşanmış deneyimleriyle aslında örtüşmediğini söylerken Yunan ve Roma geleneklerinden farklı olan Yakındoğu geleneğini geniş bir okur kitlesinin erişimine açıyor.
Babil’in Kadınları Antik Mezopotamya’da kadınlık mefhumunu tarihsel ve sanatsal açıdan ele alan, toplumsal cinsiyet hakkında kesin yargılar sunmaktan kaçınan bir çalışma. Bahrani, Batılı kurucu söylem tarafından inşa edilmiş kadınlık kavramına eleştirel bir yaklaşım getiriyor. Sadece toplumsal cinsiyet inşalarını tanımlamaya değil aynı zamanda ciddi çalışmaların birçoğunun bağımlı olduğu eril, iktidar/dişi, tabiiyet gibi basit ikilikleri de sorunsallaştırmaya çalışıyor. Mevcut tanımların kadınların yaşanmış deneyimleriyle aslında örtüşmediğini söylerken Yunan ve Roma geleneklerinden farklı olan Yakındoğu geleneğini geniş bir okur kitlesinin erişimine açıyor.

Her Yerde Tanrı’yı Görmek, Kolektif, çev. Ayşe Gündoğdu, İnsan Kitap

İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar

Latincede “küçük, az” anlamlarına gelen “minör” kelimesinden türetilen “azınlık” kelimesi kavramsal olarak yaşadığı toplumun genel yapısından ırk, dil, din, kültür olarak ayrılan ve genel nüfusa oranla küçük bir kamu vicdanında şekillenmiş toplulukları karşılar. Önder Kaya, kökleri Hz. Muhammed zamanına kadar gidebilen azınlık kavramının İslam hukukundaki yerinden başladığı çalışmasında, ilk Türk-İslam devletlerindeki azınlıkların durumundan, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki azınlıkların yaşamlarını ve devlet içindeki konumlarını ortaya koyuyor. Kaya çalışmasını, Erzurum ve Sivas kongreleri, Amasya görüşmeleri, Misak-ı Milli ve Lozan Barış Konferansı’nda azınlıkların ve haklarının nasıl değerlendirildiğini anlatarak bitiriyor. İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar kitabını, bilhassa azınlıklar konusuna ilgi duyan ve Osmanlı tarihiyle ilgilenen okurların dikkatine sunuluyor.
Latincede “küçük, az” anlamlarına gelen “minör” kelimesinden türetilen “azınlık” kelimesi kavramsal olarak yaşadığı toplumun genel yapısından ırk, dil, din, kültür olarak ayrılan ve genel nüfusa oranla küçük bir kamu vicdanında şekillenmiş toplulukları karşılar. Önder Kaya, kökleri Hz. Muhammed zamanına kadar gidebilen azınlık kavramının İslam hukukundaki yerinden başladığı çalışmasında, ilk Türk-İslam devletlerindeki azınlıkların durumundan, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki azınlıkların yaşamlarını ve devlet içindeki konumlarını ortaya koyuyor. Kaya çalışmasını, Erzurum ve Sivas kongreleri, Amasya görüşmeleri, Misak-ı Milli ve Lozan Barış Konferansı’nda azınlıkların ve haklarının nasıl değerlendirildiğini anlatarak bitiriyor. İmparatorluktan Cumhuriyete Azınlıklar kitabını, bilhassa azınlıklar konusuna ilgi duyan ve Osmanlı tarihiyle ilgilenen okurların dikkatine sunuluyor.

Adam Smith’in Yemeğini Pişiren Kimdi?

Akşam yemeğiniz sofranıza nasıl geliyor? Basit gibi görünse de çetrefil bir soru. Üstelik iktisadın temelini oluşturuyor. Görünmez el, iktisatta en çok bilinen ifade; temel iktisat anlatısına göre her şeye dokunur, her şeyi yönetir, her şeye karar verir ama ne görünür ne de hissedilir. Yukarıdan, dışarıdan müdahale etmez, şeyleri kurcalayıp yerlerini değiştirmez; bireylerin eylem ve seçimlerinin içinde ve arasında ortaya çıkar. Sistemi çekip çevirir. Katrine Marçal, var olmak için bağımlı olduğu kadını “öteki” olarak tanımlayan erkek üzerine kurgulanan standart iktisat anlatılarını sorgulayarak, bir de görünmez cins olduğunu hatırlatıyor bize. Tıpkı “ikinci cins” gibi bir “ikinci iktisat” da olduğunu gözler önüne sererek, hesaba katılmayan “kadın”ı denkleme dahil ediyor.
Akşam yemeğiniz sofranıza nasıl geliyor? Basit gibi görünse de çetrefil bir soru. Üstelik iktisadın temelini oluşturuyor. Görünmez el, iktisatta en çok bilinen ifade; temel iktisat anlatısına göre her şeye dokunur, her şeyi yönetir, her şeye karar verir ama ne görünür ne de hissedilir. Yukarıdan, dışarıdan müdahale etmez, şeyleri kurcalayıp yerlerini değiştirmez; bireylerin eylem ve seçimlerinin içinde ve arasında ortaya çıkar. Sistemi çekip çevirir. Katrine Marçal, var olmak için bağımlı olduğu kadını “öteki” olarak tanımlayan erkek üzerine kurgulanan standart iktisat anlatılarını sorgulayarak, bir de görünmez cins olduğunu hatırlatıyor bize. Tıpkı “ikinci cins” gibi bir “ikinci iktisat” da olduğunu gözler önüne sererek, hesaba katılmayan “kadın”ı denkleme dahil ediyor.

Marx ve Oyuncak Bebek

Marx ve Oyuncak Bebek, bir ilk kitaptan çok daha fazlasını içinde barındırıyor: Okuru ilk satırlardan başlayarak saran şiirsel bir anlatım; yersiz yurtsuzluk ve kayıp kimlikler meselelerini hayli derinlere dokunacak biçimde ele alabilen bir yazar iç görüsü; insanın köklerinden uzağa savruluşunu, sonra hep yeniden yuvaya dönüşünü ustalıkla dile getirme becerisi. 14. yüzyılın muazzam şairi Şirazlı Hafız’ın ve Ömer Hayyam’ın İran’ın en büyük zenginliği olduğunu söyleyen Tahranlı taksi şoföründen Karaköy’de balık-ekmek yiyerek kentin hayhuyunu izleyen anne kıza kadar masal tadında bir anlatı bekliyor okuru.
Marx ve Oyuncak Bebek, bir ilk kitaptan çok daha fazlasını içinde barındırıyor: Okuru ilk satırlardan başlayarak saran şiirsel bir anlatım; yersiz yurtsuzluk ve kayıp kimlikler meselelerini hayli derinlere dokunacak biçimde ele alabilen bir yazar iç görüsü; insanın köklerinden uzağa savruluşunu, sonra hep yeniden yuvaya dönüşünü ustalıkla dile getirme becerisi. 14. yüzyılın muazzam şairi Şirazlı Hafız’ın ve Ömer Hayyam’ın İran’ın en büyük zenginliği olduğunu söyleyen Tahranlı taksi şoföründen Karaköy’de balık-ekmek yiyerek kentin hayhuyunu izleyen anne kıza kadar masal tadında bir anlatı bekliyor okuru.

Varoluşçular Kahvesi

19. yüzyıl Fransız edebiyatında Romantizmin öncülerinden François-René de Chateaubriand’ın meşhur kitabı Son İbn Sirac’ın Başından Geçenler bir kez daha ve bu sefer Fahrettin Aslan’ın yetkin kalemiyle Türkçeye kazandırıldı. Mart ayında Ketebe Yayınevi’nden çıkacak kitap, bir zamanlar atalarının at üstünde savaştığı ve yönettiği anavatanına, İspanya’ya dönen İbn Hamit’in yaşadıklarını anlatıyor. Müslümanlar devrinde yönetimde çok etkin bir aile olan Beni Sirac ailesinin son temsilcisi olan İbn Hamit, Granada’da Blanca isimli Hıristiyan bir kıza aşık olur. Chateaubriand bu aşk üzerinden aslında Müslümanlar sonrası İspanya’nın ayrıntılı bir panoramasını sunmaktadır.
19. yüzyıl Fransız edebiyatında Romantizmin öncülerinden François-René de Chateaubriand’ın meşhur kitabı Son İbn Sirac’ın Başından Geçenler bir kez daha ve bu sefer Fahrettin Aslan’ın yetkin kalemiyle Türkçeye kazandırıldı. Mart ayında Ketebe Yayınevi’nden çıkacak kitap, bir zamanlar atalarının at üstünde savaştığı ve yönettiği anavatanına, İspanya’ya dönen İbn Hamit’in yaşadıklarını anlatıyor. Müslümanlar devrinde yönetimde çok etkin bir aile olan Beni Sirac ailesinin son temsilcisi olan İbn Hamit, Granada’da Blanca isimli Hıristiyan bir kıza aşık olur. Chateaubriand bu aşk üzerinden aslında Müslümanlar sonrası İspanya’nın ayrıntılı bir panoramasını sunmaktadır.

Uzaktan Yakından

Batı merkezli düşünmeye karşı –bugünkü anlağımız biçimiyle kelimenin tam anlamıyla oryantalist karşıtı olmayan- ilk önemli itirazı yapanlardan biri Claude Lévi-Strauss. Batı ilerlemeci uygarlık anlayışının bir örnekliğine karşı çıkan; incelediği her toplum ve kültürü önce kendi içinde anlamlandırmaya çalışan ilk etnologlardan biriydi o. Külliyatına eklenen yeni bir parça tüm sosyal bilimleri kuşatacak bir vizyon öneriyor. Fransız entelektüel tarihine ilişkin eserleri ile döneminin dikkatli bir izleyici olan Didier Eribon, Strauss’a yönelttiği sorularda hem bilinmeyeni aydınlatma çabası hem de dönemin paralel hadiselerini aktarmasıyla bilinenlerin eksiklerini de tamamlamış. Bir nehir söyleşiden fazlası Uzaktan Yakından: Kışkırtıcı, kitaplara çağıran bir eser.
Batı merkezli düşünmeye karşı –bugünkü anlağımız biçimiyle kelimenin tam anlamıyla oryantalist karşıtı olmayan- ilk önemli itirazı yapanlardan biri Claude Lévi-Strauss. Batı ilerlemeci uygarlık anlayışının bir örnekliğine karşı çıkan; incelediği her toplum ve kültürü önce kendi içinde anlamlandırmaya çalışan ilk etnologlardan biriydi o. Külliyatına eklenen yeni bir parça tüm sosyal bilimleri kuşatacak bir vizyon öneriyor. Fransız entelektüel tarihine ilişkin eserleri ile döneminin dikkatli bir izleyici olan Didier Eribon, Strauss’a yönelttiği sorularda hem bilinmeyeni aydınlatma çabası hem de dönemin paralel hadiselerini aktarmasıyla bilinenlerin eksiklerini de tamamlamış. Bir nehir söyleşiden fazlası Uzaktan Yakından: Kışkırtıcı, kitaplara çağıran bir eser.

Tekkedeki İktidar

Zekeriya Işık devlet ve iktidar konusu merkezinde yaptığı çalışmalarına Tekkedeki İktidar isimli kitabıyla bir yenisini daha ekledi. Bu kitap, Şeyhler ve Şahlar ve Devlet ve Tarikat kitaplarının çıktığı dizinin son kitabı. Kitabın amacı tekke ve zaviyelerde toplanan sosyo-politik iktidar mücadelelerini devlet, bürokrasi ve yerel güç odakları veçhelerinden analiz etmek ve bizzat tekke içinde oluşan klikler ve aynı tekke üzerinde farklı ekollerin postu ele geçirmek için giriştiği mücadeleleri göstermek. Işık, kitabı yazarken iki tali amacının daha olduğunu belirtiyor: Bu mücadeleler üzerinden tekke ve tarikat dünyasında yer yer ortaya çıktığı görülen yozlaşmaların izini sürmek ve Osmanlı devlet ve toplumunda 19. yüzyıl modernleşme süreciyle birlikte görülen gelişmelerin tekkeler üzerindeki etkisini ortaya koymak. Kronikler, meşihat arşivleri, devlet arşivleri ve menkıbeler dahil ciddi bir literatür taramasından sonra yazılan eser, konunun ilgilileri için kaçırılmayacak hüviyette.
Zekeriya Işık devlet ve iktidar konusu merkezinde yaptığı çalışmalarına Tekkedeki İktidar isimli kitabıyla bir yenisini daha ekledi. Bu kitap, Şeyhler ve Şahlar ve Devlet ve Tarikat kitaplarının çıktığı dizinin son kitabı. Kitabın amacı tekke ve zaviyelerde toplanan sosyo-politik iktidar mücadelelerini devlet, bürokrasi ve yerel güç odakları veçhelerinden analiz etmek ve bizzat tekke içinde oluşan klikler ve aynı tekke üzerinde farklı ekollerin postu ele geçirmek için giriştiği mücadeleleri göstermek. Işık, kitabı yazarken iki tali amacının daha olduğunu belirtiyor: Bu mücadeleler üzerinden tekke ve tarikat dünyasında yer yer ortaya çıktığı görülen yozlaşmaların izini sürmek ve Osmanlı devlet ve toplumunda 19. yüzyıl modernleşme süreciyle birlikte görülen gelişmelerin tekkeler üzerindeki etkisini ortaya koymak. Kronikler, meşihat arşivleri, devlet arşivleri ve menkıbeler dahil ciddi bir literatür taramasından sonra yazılan eser, konunun ilgilileri için kaçırılmayacak hüviyette.

Şubat Tutulması

28 Şubat’a dair konuşmalar yapılacağında, yazılar yazılacağında, kitaplar çıkartılacağında bir kesim hep “Artık bu konu eskidi, yeni şarkılar söylemek lazım” minvalinde eleştiriler getirir. Öyle midir sahi? 28 Şubat, eskitilmiş tüketilmiş bir mevzu mudur? Edebiyata, sanata, sinemaya ne kadar yansımıştır? İşte tam bu amaçla yola çıkan Gerçek Hayat dergisi editörlerinden Sevda Dursun’un yayına hazırladığı Şubat Tutulması isimli öykü derlemesi, 28 Şubat’ın edebiyata bakan yanına dair yapılmış kayda değer çalışmalardan biri. Usta kalemlerle, genç yazarları bir araya getiren bu kitaptaki öyküler duyguların tarihine düşülen önemli notlar niteliğinde… Şubat Tutulması, 28 Şubat ile yasaklananın yalnızca başörtüsü olmadığını aynı zamanda yaşamın da yasaklandığını, sürecin her boyutuna temas eden öykülerle ispat ediyor. Şubat Tutulması, bir neslin hayallerine, ümitlerine içeriden bir bakış sunuyor…
28 Şubat’a dair konuşmalar yapılacağında, yazılar yazılacağında, kitaplar çıkartılacağında bir kesim hep “Artık bu konu eskidi, yeni şarkılar söylemek lazım” minvalinde eleştiriler getirir. Öyle midir sahi? 28 Şubat, eskitilmiş tüketilmiş bir mevzu mudur? Edebiyata, sanata, sinemaya ne kadar yansımıştır? İşte tam bu amaçla yola çıkan Gerçek Hayat dergisi editörlerinden Sevda Dursun’un yayına hazırladığı Şubat Tutulması isimli öykü derlemesi, 28 Şubat’ın edebiyata bakan yanına dair yapılmış kayda değer çalışmalardan biri. Usta kalemlerle, genç yazarları bir araya getiren bu kitaptaki öyküler duyguların tarihine düşülen önemli notlar niteliğinde… Şubat Tutulması, 28 Şubat ile yasaklananın yalnızca başörtüsü olmadığını aynı zamanda yaşamın da yasaklandığını, sürecin her boyutuna temas eden öykülerle ispat ediyor. Şubat Tutulması, bir neslin hayallerine, ümitlerine içeriden bir bakış sunuyor…


Şubat Tutulması, haz. Sevda Dursun, Profil Kitap

Dünyadan Kitaplar

Tarihsel antropolog ve belgesel yapımcısı Zareena Grewal, Islam is a Foreign Country: American Muslims and the Global Crisis of Authority adlı kitabında, Amerikalı Müslümanlar arasında en çok tartışılan soruları gündeme getiriyor: Müslüman ve Amerikalı olmak ne anlama geliyor? İslam adına konuşabilme ve Amerikalı Müslümanların önderliğini yapma yetkisi kimin elinde? Daha büyük bir Müslüman dünyası ile olan bağları, İslam’ı bir Amerikalı dini yapma çabalarına zarar mı veriyor? Kitapta, bu sorulara ve daha pek çoğuna zengin bakış açıları sunan Grewal, küresel, yer altı İslami ağlarda seyahat eden Amerikalı Müslüman gençlerin yolculuklarını takip ediyor. Çoğunlukla dindar ve genellikle politik açıdan rahatsız olan bu genç erkekler ve kadınlar, kendileri ve gelenekleri için bir “ev” arayışı içerisindeler. Onların hikayeleri aracılığıyla, Grewal, Amerika’nın camilerini Müslüman dünyasına bağlayan insanların çok yönlü küresel akışını, pratiklerini ve fikirlerini aydınlatmaya çabalıyor. Amerikalı Müslümanların, Amerikan ana akımına yönelik kararsızlıkları ve ona girme arzuları arasındaki gerginliği inceleyen Grewal, İslam hakkındaki güncel tartışmaları, Amerika’nın ırksal ve dinsel istisnalarının tarihsel uzantıları bağlamında ortaya koyuyor. Amerikalı Müslümanların ulusa ve ümmete olan yükümlülüklerinin derinine inen İslam Yabancı Bir Ülke kitabı, Amerikan vatandaşlığının anlamını ve İslam’ın küresel çağdaki yerini araştırıyor.
Tarihsel antropolog ve belgesel yapımcısı Zareena Grewal, Islam is a Foreign Country: American Muslims and the Global Crisis of Authority adlı kitabında, Amerikalı Müslümanlar arasında en çok tartışılan soruları gündeme getiriyor: Müslüman ve Amerikalı olmak ne anlama geliyor? İslam adına konuşabilme ve Amerikalı Müslümanların önderliğini yapma yetkisi kimin elinde? Daha büyük bir Müslüman dünyası ile olan bağları, İslam’ı bir Amerikalı dini yapma çabalarına zarar mı veriyor? Kitapta, bu sorulara ve daha pek çoğuna zengin bakış açıları sunan Grewal, küresel, yer altı İslami ağlarda seyahat eden Amerikalı Müslüman gençlerin yolculuklarını takip ediyor. Çoğunlukla dindar ve genellikle politik açıdan rahatsız olan bu genç erkekler ve kadınlar, kendileri ve gelenekleri için bir “ev” arayışı içerisindeler. Onların hikayeleri aracılığıyla, Grewal, Amerika’nın camilerini Müslüman dünyasına bağlayan insanların çok yönlü küresel akışını, pratiklerini ve fikirlerini aydınlatmaya çabalıyor. Amerikalı Müslümanların, Amerikan ana akımına yönelik kararsızlıkları ve ona girme arzuları arasındaki gerginliği inceleyen Grewal, İslam hakkındaki güncel tartışmaları, Amerika’nın ırksal ve dinsel istisnalarının tarihsel uzantıları bağlamında ortaya koyuyor. Amerikalı Müslümanların ulusa ve ümmete olan yükümlülüklerinin derinine inen İslam Yabancı Bir Ülke kitabı, Amerikan vatandaşlığının anlamını ve İslam’ın küresel çağdaki yerini araştırıyor.

Arap Coğrafyasındaki Kaos Dünyadaki Durum Hakkında Ne Söylüyor?

Mart 2015’ten beri, Suudi önderliğindeki bir güç olan -Britanya ve Birleşik Devletler tarafından desteklenen- uluslararası bir güçler koalisyonu, Yemen’de yıkıcı bir savaş başlattı. Dünya medyası tarafından büyük ölçüde göz ardı edilen, sonuçta ortaya çıkan insani felaket ve tam ölçekli kıtlık milyonları tehdit ediyor. Yemen’i Yok Etmek, Yemen’in Soğuk Savaş’tan bu yana büyük güçlerle olan ilişkisi aydınlatarak, bu savaşın ulusötesi kökenlerine dair ilk derin tarihsel hesaplarını sunuyor. Bu kitap, günümüz küresel kapitalizminin, kalkınmanın ve teröre karşı savaşın Arap dünyasındaki büyük hikâyesini anlatıyor. Yemen’in yakın geçmişine dair Blumi’nin analizi, Yemen’in tarihi boyunca kontrolünü çeşitli dönemlerde kontrol altına almaya çalışmış olan dış güçlerin etkisiyle Yemen’de neler olduğuna dair derinlemesine düşünülmüş ve derinlemesine bir analiz sağlıyor. Kitap, Birleşik Devletler ve İngiltere gibi Batılı güçlerin Orta Doğu’daki olayları etkilemek için hiç bitmeyecek görünen girişimlerine eleştirel bir bakış atıyor.
Mart 2015’ten beri, Suudi önderliğindeki bir güç olan -Britanya ve Birleşik Devletler tarafından desteklenen- uluslararası bir güçler koalisyonu, Yemen’de yıkıcı bir savaş başlattı. Dünya medyası tarafından büyük ölçüde göz ardı edilen, sonuçta ortaya çıkan insani felaket ve tam ölçekli kıtlık milyonları tehdit ediyor. Yemen’i Yok Etmek, Yemen’in Soğuk Savaş’tan bu yana büyük güçlerle olan ilişkisi aydınlatarak, bu savaşın ulusötesi kökenlerine dair ilk derin tarihsel hesaplarını sunuyor. Bu kitap, günümüz küresel kapitalizminin, kalkınmanın ve teröre karşı savaşın Arap dünyasındaki büyük hikâyesini anlatıyor. Yemen’in yakın geçmişine dair Blumi’nin analizi, Yemen’in tarihi boyunca kontrolünü çeşitli dönemlerde kontrol altına almaya çalışmış olan dış güçlerin etkisiyle Yemen’de neler olduğuna dair derinlemesine düşünülmüş ve derinlemesine bir analiz sağlıyor. Kitap, Birleşik Devletler ve İngiltere gibi Batılı güçlerin Orta Doğu’daki olayları etkilemek için hiç bitmeyecek görünen girişimlerine eleştirel bir bakış atıyor.

Noktalama İşaretlerinin Felsefi Anlamı

Kant’taki virgül veya Foucault’daki ünlem işareti neden Kleist’in ya da Schnitzler’in üç noktaları kadar ilgi çekmez? Christine Abbt ve Tim Kammasch tarafından hazırlanan esprili ve zaman zaman hayli eğlenceli olan kitap, çeşitli noktalama işaretlerinin felsefi metinlerle ilişkilerine dair ilham verici bir kaynak. Metin bazlı edebi yorumlamada çoğu zaman akışın doğallığına dikkat çekilirken felsefi okumalarda her işaretin metnin duyumsal yapısı ile ilgili birtakım ipuçları barındırabilecek olması ihtimali nedense düşünülmez. Bu kitapta bir araya getirilen filolojik ayrıntılara dikkat çeken makalelerde, noktalama işaretlerinin felsefi düşünce repertuarına nasıl bir katkıda bulunduğu zekice gözler önüne seriliyor. Bu sayede özenli bir yakın-okumanın felsefi okumalar açısından nasıl şaşırtıcı bir verimlilik taşıdığı ortaya çıkıyor. Bu minik kitap, konuşma sürecindeki en küçük oyunculara -noktalama işaretlerine- odaklanarak onların rollerine ışık tutuyor. Sonuçta noktalama işaretlerinin kendi çekicilikleri ve karakterleri vardır; anlaşılması için bazen trafik ışıkları bazen de gizli kodlar gerekir. İnsan kitabı okurken, dili dikkatli ve sevgiyle ele alan kişiler için entelektüel bir hazine niteliğindeki bu çalışmanın neden daha önce piyasada bulunmadığını merak ediyor.
Kant’taki virgül veya Foucault’daki ünlem işareti neden Kleist’in ya da Schnitzler’in üç noktaları kadar ilgi çekmez? Christine Abbt ve Tim Kammasch tarafından hazırlanan esprili ve zaman zaman hayli eğlenceli olan kitap, çeşitli noktalama işaretlerinin felsefi metinlerle ilişkilerine dair ilham verici bir kaynak. Metin bazlı edebi yorumlamada çoğu zaman akışın doğallığına dikkat çekilirken felsefi okumalarda her işaretin metnin duyumsal yapısı ile ilgili birtakım ipuçları barındırabilecek olması ihtimali nedense düşünülmez. Bu kitapta bir araya getirilen filolojik ayrıntılara dikkat çeken makalelerde, noktalama işaretlerinin felsefi düşünce repertuarına nasıl bir katkıda bulunduğu zekice gözler önüne seriliyor. Bu sayede özenli bir yakın-okumanın felsefi okumalar açısından nasıl şaşırtıcı bir verimlilik taşıdığı ortaya çıkıyor. Bu minik kitap, konuşma sürecindeki en küçük oyunculara -noktalama işaretlerine- odaklanarak onların rollerine ışık tutuyor. Sonuçta noktalama işaretlerinin kendi çekicilikleri ve karakterleri vardır; anlaşılması için bazen trafik ışıkları bazen de gizli kodlar gerekir. İnsan kitabı okurken, dili dikkatli ve sevgiyle ele alan kişiler için entelektüel bir hazine niteliğindeki bu çalışmanın neden daha önce piyasada bulunmadığını merak ediyor.