Türk basın tarihinde önemli bir isim: Şeyhü’l-muharrirîn Burhan Felek

Şeyhü’l-muharrirîn Burhan Felek
Şeyhü’l-muharrirîn Burhan Felek

Yarım asırdan fazla bir süre aralıksız olarak gazetelerde yazan Burhan Felek’e 1975 senesinde döneminin en kıdemli “fıkra muharriri” olması sebebiyle “şeyhü’lmuharrirîn” ünvanı verilmiştir. Şeyhü’l-muharrirîn Burhan Felek, Türk basın tarihinin en önemli isimlerinden biridir.

Erken dönem Türk fotoğrafçılığının da önemli isimlerinden biri olan Felek, Çanakkale Savaşı yıllarında cephede karargâh umumi fotoğrafçısı olarak görev yapmıştır.
Erken dönem Türk fotoğrafçılığının da önemli isimlerinden biri olan Felek, Çanakkale Savaşı yıllarında cephede karargâh umumi fotoğrafçısı olarak görev yapmıştır.

Çocukluk ve gençlik yıllarını II. Abdülhamid devrinde geçiren Burhan Felek (1889-1982), Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde uzun yıllar boyunca pek çok gazete ve dergide yazılar kaleme almıştır. Cumhuriyet dönemindeki gazeteciliği ana hatlarıyla üç dönemde ele alınabilecek olan Felek, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Tasvîr-i Efkâr, Vakit, Tan gibi gazetelerde, 1940-1969 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde, 1969-1982 yılları arasında ise Milliyet’te yazmıştır. Yarım asırdan fazla bir süre aralıksız olarak gazetelerde yazan Felek’e 1975 senesinde döneminin en kıdemli “fıkra muharriri” olması sebebiyle “şeyhü’l-muharrirîn” ünvanı verilmiştir. Şeyhü’l-muharrirîn Burhan Felek, Türk basın tarihinin en önemli isimlerinden biridir.

Burhan Felek, Fatma Naciye Hanım ve Mahmud Ziyaeddin Bey’in çocukları olarak 1889 yılında Üsküdar’ın İhsaniye semtinde doğmuştur. (Yakın zamana kadar bir mahalle statüsünde olan İhsaniye, şehrin tarihsel birikimi bakımından tartışmalı olan bir kararla Salacak’a bağlanmıştır. Bugün Üsküdar’da “İhsaniye” adında bir mahalle bulunmamaktadır.) Asıl adı “Burhaneddin” olan Felek’in ismi sonraki yıllarda “Burhan” hâlini almıştır. Felek bu durumu “Biz şimdi saçlardan ve sakallardan gayri her şey gibi isimleri de kısalttık.” sözleriyle açıklamaktadır. İleriki yıllarda Şûrâ-yı Devlet (bugünkü Danıştay) üyesi olan babası Mahmud Ziyaeddin Bey, Felek doğduğunda Evkaf Nezâreti’nde (daha sonraki adıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü) çalışmaktadır. Fatma Naciye Hanım ise, Felek’in ifadesiyle “Okuması vardı, yazması azdı. Hesabı kuvvetli, muhakemesi yerinde, bir İstanbul anası terbiyesi almış.” bir hanımdır ve Felek, annesi için “Ne aldıysam ondan aldım.” diyecektir. Burhan Felek’in yetişmesinde o günkü komşularının da önemli bir rolü bulunmaktadır. Felek, Türk toplumunun 19. yüzyıl sonlarındaki özelliklerinden biri olarak çocukların büyümesinde ve terbiyesinde komşuların payının olduğunu söylemekte ve “o devirde komşular birbirlerine akrabadan daha yakın ve dost idiler.” demektedir. Bir başka yerde ise “Eskiden aileler komşularıyla yaşarlardı. Bu, Osmanlı cemiyetinin başlıca özelliği idi.” ifadesini kullanmaktadır.

Felek’in öğrenim hayatı bugün Üsküdar’da “Halil Rüştü İlkokulu” adını taşıyan Ravza-i Terakki’de başlamıştır
Felek’in öğrenim hayatı bugün Üsküdar’da “Halil Rüştü İlkokulu” adını taşıyan Ravza-i Terakki’de başlamıştır

Felek’in öğrenim hayatı bugün Üsküdar’da “Halil Rüştü İlkokulu” adını taşıyan Ravza-i Terakki’de başlamıştır. Döneminin önemli okullarından biri olan ve Hâfız Ali Üsküdarlı ve Necmeddin Okyay gibi isimlerin mezun olduğu bu okulun ismi 1951 yılında Burhan Felek’in çabasıyla “Halil Rüştü Bey İlkokulu” olarak değiştirilmiştir. Burhan Felek bu okulun ardından, Üsküdar mutasarrıfının oturduğu ve halk arasında “Paşakapısı” olarak bilinen konaktan adını alan Paşakapısı Sokağı’nda bulunan Üsküdar Mülkî İdâdî Mektebi’ne devam etmiştir. Bu okulun ismi ise Burhan Felek’in vefatının hemen ardından 1983 yılında “Burhan Felek Lisesi” olarak değiştirilecektir. Daha sonra Mekteb-i Hukuk’a (günümüzde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi) devam eden Felek, ileriki yılların meşhur hukuk âlimi Ebul’ulâ Mardin’in ders verdiği ilk sınıfın öğrencilerinden olacaktır. Öğrencilik yıllarına denk gelen Meşrutiyet devrinde politikayla da yakından ilgilenen Burhan Felek, İttihatçılara muhalif olan tarafta yer almış ve Ahrar Fırkası’na üye olmuştur. Bunun yanı sıra Felek, Türk sosyoloji tarihinde de önemli bir yeri olan Sabahaddin Bey’in evine giden isimlerden biridir.

Savaş yıllarında zabit vekili.
Savaş yıllarında zabit vekili.

Mekteb-i Hukuk’tan mezun olmasının ardından Evkâf Nezâreti’nde mülâzım (stajyer) olarak çalışmaya başlayan Burhan Felek, mezun olduktan sonra hukuk müşavirliğine ve ardından Mimar Kemaleddin Bey’in başkâtipliğine atanmıştır. Sadrazam Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra ise İttihatçılara muhalif olan pek çok kişiyle birlikte Sinop’a sürgüne gönderilmiştir. Erken dönem Türk fotoğrafçılığının da önemli isimlerinden biri olan Felek, Çanakkale Savaşı yıllarında cephede karargâh umumi fotoğrafçısı olarak görev yapmıştır. Felek, 1918 yılında Tasvîr-i Efkâr gazetesine foto ve spor muhabiri olarak alınacak, ilk tarihsel film denemesi olan “Alemdar Vak’ası”nın da görüntü yönetmenliğini üstlenecektir. Bunun yanı sıra Sultan II. Abdülhamid’in cenaze törenini çekmekle görevlendirilen kişi de Burhan Felek’tir. Cenaze namazının kılındığı Ayasofya Camii’nden Abdülhamid’in defnedileceği Sultan Mahmut türbesine kadarki yolu filme alan Felek, halkın üzüntüsünü “Halk, harp esnasında o kadar sıkıntı ve mahrumiyetlere mâruz kalmış ve hükümetten o derece bizâr olmuştu ki, 1909’da tahttan indirilmesine ses çıkarmamış olan İstanbullular, Sultan Hamid’in cenaze alayının geçtiği Divanyolu’nun o kısacık kısmında, pencerelerden: “Padişahım, bizi bırakıp nereye gidiyorsun? diye feryatlarla sesleniyordu.” sözleriyle anlatmaktadır. I. Dünya Savaşı’nın ardından Felek’in üstlendiği görevlerden biri de İstanbul iaşe müdürlüğüdür. Mütareke döneminin en önemli toplumsal sorunlarından iaşe temini meselesiyle uğraşan Felek’in bu görevi dört ay sürmüştür. Daha sonra Ahmet Emin Yalman’ın teklifiyle Vakit gazetesinde yazmaya başlayan Felek, Spor Âlemi dergisinin de başyazarlığını üstlenecektir. Aynı zamanda spor basınının da önemli isimlerinden biri olan Burhan Felek, Meşrutiyet döneminde İdman dergisinde yazmış, 1922’de Ali Sami Yen ve Selim Sırrı Tarcan ile birlikte Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı kurmuştur.

Burhan Felek, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Vakit, Milliyet, Tan gibi gazetelerde; 1940-1969 yılları arasında ise Cumhuriyet’te yazmıştır. “Türk basınında ‘Fıkra yazarlığı’nı ben icat ettim. ‘Fıkra’ kelimesi ‘Anekdot’ demektir. Türkiye’de matbuat her zaman hür olmamıştır. Ama biz, yazılmaması lazım gelen şeyleri kendimize göre birtakım tertipler imalar dolayısıyla yani bizi yakalamayacak şekilde çalım atarak yazı yazmaya çalıştık.” diyen Burhan Felek, toplumsal meseleler ve modernleşme konularında dikkat çekici yorumlar yapmıştır. Tan gazetesinde 1939’da yayınlanan bir yazısında “Ramazan geldi, gidiyor; bir taraftan da bir iftara davet edilmiş değilim. (…) Hani terakki, tekâmül, modernizm falan filân bunları anlıyorum. Lâkin anlamadığım şeylerden biri de şu iftar âdetinin kalkması.” diyen Burhan Felek, Vatan gazetesinde 1940’ta yayınlanan bir yazısında ise “Ben, asrileşmeyi, devrin ve dehrin bütün yeni medenî ve insanî terakki ve telâkkilerine uymak diye anlarken, kendi hususiyetlerimizin, millî renklerimizin, âdet ve an’anelerimizin de beraber muhafazasını isterim. Asrileşmeyi ve yeni medeniyet telâkkilerini bizim malımız olan bu saydıklarımın enkazı üzerine kurmıya razı değilim.” diyecektir. Burhan Felek, kendisini Osmanlı kalmakta ısrar etmekle suçlayan ve “uçak” yerine “tayyare” kelimesini tercih ettiği için eleştiren bir mektuba ise Cumhuriyet’te 1949’da yayınlanan “Bir acaib mektub” başlıklı yazısında cevap verecektir. “Osmanlılık, Türklüğün en medenî koludur ve bugün elimizde sanat, edeb, ilim, cesaret, siyaset namına ne gibi tarihî kıymetler varsa Osmanlı ecdadımızın eserleridir. Ben Osmanlı idim. Bugünkü inkılâbı yapanlar da Osmanlılardı” ifadelerinin ardından Felek, “Bu memleket tayyare denmekle düşmediği gibi uçak denmekle de yükselmez.” diyecektir.

“Ben muhafazakâr adamım. Âdetlerimizde, ananelerimizde, dilimizde, mutfağımızda... Çünkü bir milleti millet yapan hususiyetler bunlardır. Bunların ilerlemeye mâni olduğu lâkırdısı boş bir iddiadır.”
“Ben muhafazakâr adamım. Âdetlerimizde, ananelerimizde, dilimizde, mutfağımızda... Çünkü bir milleti millet yapan hususiyetler bunlardır. Bunların ilerlemeye mâni olduğu lâkırdısı boş bir iddiadır.”

Bu dönemde Vâlâ Nureddin’e cevaben yazdığı bir yazısında ise “Ben mazinin mahsulüyüm. Beni meydana getirmiş olan tarihî, içtimaî müessirleri inkâr edemem. Ben benim musikimi severim. Ben benim cemiyet terbiyemi isterim. Ben benim mimarime, benim sanatıma, benim edeb erkânıma bağlıyım. Bundan ayrıldığım gün kıymetim sıfırdır. Ben asırların biriktirdiği birtakım âmillerin mahsulüyüm. O âmilleri inkâr edemem ve inkâr edilmesine tahammül edemem. Ben her milletin mutlaka an’anesine ve mazisine bağlı, hürmetkâr olması gerektiğine, en büyük kuvveti bu tarihî temelde bulabileceğine inananlardanım.” demiştir.

1949-1982 yılları arasında aralıklı olarak otuz yıla yakın bir süre Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanlığını yapmasının yanı sıra uzun yıllar boyunca Cumhuriyet’te yazan ve Halkevlerinde konferanslar veren Burhan Felek, 1969 yılında Milliyet’te yazmaya başlamıştır. Bu yıllarda Haldun Taner, Burhan Felek’in “Türkiye’nin tartışmasız en popüler yazarı” olduğunu söylemektedir. Bu dönemde de muhafazakâr olmakla eleştirilen Burhan Felek, Milliyet gazetesinde 1971 yılında yayınlanan bir yazısında “Ben muhafazakâr adamım. Âdetlerimizde, ananelerimizde, dilimizde, mutfağımızda... Çünkü bir milleti millet yapan hususiyetler bunlardır. Bunların ilerlemeye mâni olduğu lâkırdısı boş bir iddiadır.” diyecektir.

Meşrutiyet yıllarından beri gazetecilik yapan ve toplumsal meselelere dair pek çok yazı kaleme alan Burhan Felek, 4 Kasım 1982’de vefat etmiş, Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilmiştir. Haldun Taner, Burhan Felek’in vefatının ardından kaleme aldığı yazısında “Ne demektir altmış dört yıl boyunca gelmiş geçmiş ve geçmekte olan dört ayrı kuşak okuyucuyu kalemi ile böylesine kavramak? Donanma Dergisi’nden Şeyhülmuharririn’liğe kadar geçen altmış dört yıl boyunca her fıkrasını her yaşta, her seviyede, her görüşte insana ‘Bakalım Felek bugün ne demiş’ diye şerbet içer gibi okutmak?” ifadelerini kullanacaktır.

KAYNAK / BURHAN FELEK, GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…, İSTANBUL, FELEK YAYINCILIK, 1985. BURHAN FELEK, HAYAL BELDE ÜSKÜDAR, İSTANBUL, İBB KÜLTÜR A.Ş. YAYINLARI, 2014. BURHAN FELEK, YAŞADIĞIMIZ GÜNLER, İSTANBUL, MİLLİYET YAYINLARI, 1974. SEZER ŞİMŞEK, ŞEYHÜ’L-MUHARRİRÎN BURHAN FELEK, İSTANBUL, LİBRA YAYINLARI, 2017.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım