Sürgünden tımarhaneye bir ömür

Zaimzade Hasan Fehmi Bey, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in Son Asır Türk Şairleri kitabının birinci cildinde kısa boylu, esmer ve zayıf olarak kaydedilmiştir.
Zaimzade Hasan Fehmi Bey, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in Son Asır Türk Şairleri kitabının birinci cildinde kısa boylu, esmer ve zayıf olarak kaydedilmiştir.

Türk edebiyatının isimsiz kalemlerinden biri olan Zaimzade Hasan Fehmi Bey hayatı filme, romana konu olacak kadar renkli ve hareketli geçmiştir. Şahsiyeti ve biyografisi hakkında günümüze fazla bilgi gelmeyen Trabzon’un Of kazasında kereste ticareti yapan Zaimzade Mithat Efendi’nin oğlu Zaimzade Hasan Fehmi Bey 1878 yılında Varna’da doğmuştur.

Biyografisine ait en geniş ve şimdilik bilinen ilk kaynak olan İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in Son Asır Türk Şairleri kitabının birinci cildinde yer alan bilgilere göre ilkokulu bitirdikten sonra 12 Mayıs 1308/24 Mayıs 1892’de girdiği sınavla İstanbul’da Mühendishane-i Berri Hümayun’a kabul edilmiştir. Bu okulun ilk kısmını bitirip istihkâm sınıfına dâhil olmuştur. Burada yaşadığı ruhî ve bedeni rahatsızlığından dolayı sağlık kurulu kararıyla 1312/1896-97 yılında okuldan uzaklaştırılmıştır. Yapı Kredi Yayınları’nın neşrettiği Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nin birinci cildindeki maddede nakledildiğine göre talebi üzerine Hariciye Nezareti Umur-ı Şehbenderî Kaleminde maaşsız olarak işe kabul edilmiştir. Bu görevinden sonra kısa süreliğine Trabzon vilâyeti tercüman muavinliğine ve vilâyet gazetesi muharrirliğine tayin edilmiştir. Haziran 1313/Haziran-Temmuz 1897 tarihinde Defter-i Hakanî Muhasebe Kalemi’nde 100 kuruş maaş karşılığında görevlendirilmiştir.

Şeref kurbanı bir kalem

Şeref Kurbanları.
Şeref Kurbanları.

Sürgün, ilgili kaynaklarda ana hatlarıyla bir kişinin veya topluluğunun yaşadıkları bölgenin ya da ülkenin sınırları dışına çıkarılarak belirli bir yerde oturmaya mecbur edilmesi şeklinde tarif edilmiştir. Osmanlı’nın son iki asrında meydana gelen yenileşme faaliyetleri dönemin Türk aydınını farklı mecralara yönlendirmiştir. Bu arayış yıllarında sürgün Türk aydını için bir bakıma kader hâline gelmiştir. Yakın tarihimize “Şeref Kurbanları” olarak geçen bu sürgün birçok dramı da içinde barındırmıştır. 1897 yılında tutuklanan yüzlerce kişi önce Tersane zindanlarında bir buçuk senelik bir azap, ızdırap devri yaşadıktan sonra 5 Ağustos 1313[1897]’te Taşkışla’ya sevk edilerek hapsedilmiştir. Taşkışla’daki tutuklular için kurulan Ferik Reşit Paşa Divan-ı Harbi’ndeki yargılama neticesinde bu tutuklular suçlu bulunup Trablusgarp’a Fizan’a sürgüne gönderilmiştir.

II. Abdülhamid döneminde Osmanlı'nın Trablusgarp Batı ve Fizan'a sürgünleri.
II. Abdülhamid döneminde Osmanlı'nın Trablusgarp Batı ve Fizan'a sürgünleri.
II. Abdülhamit.
II. Abdülhamit.

Ali Buğra ve Mehmet Kuzu’nun yayına hazırladığı Ali Fahri Ağababa’nın Şeref Kurbanları: II. Abdülhamit Döneminde Bir Sürgünün Hikâyesi başlıklı kitabına göre bu sürgün kararından önce Tıbbiyeli Mehmet Aziz, İbrahim Ethem, Nazım, Galip, Nazmi adlı kişiler padişahtan af dilediklerinden padişahça affedilmiş ve sürgüne gitmemiştir. Kalan 78 kişi Şeref Vapuru’yla Trablusgarp’a Fizan’a sürgüne gittiklerinden hep “Şeref Kurbanları” ünvanıyla anılmıştır. 8 Eylül 1897 tarihinde Şeref Vapuru’na bindirilerek Trablusgarp’a sürgüne gönderilen Şeref Kurbanı subay, Mekteb-i Tıbbıye öğrencileri, öğretmenler, Mekteb-i Harbiye öğrencileri, çeşitli memur ve din adamlarından oluşan 78 kişi, haksız yere sürgün edildiklerini anlatan ancak bir sonuç çıkmayan bir dilekçe yazmıştır. Sürgünlerin bir bölümü filmlere, romanlara konu olacak bir şekilde Fizan’dan kaçıp farklı coğrafyalara yerleşmiştir. Bu kişiler daha sonra Millî Mücadele’de yer alıp Cumhuriyet’le birlikte önemli görevler üstlenmişlerdir.

Türk Şairleri kitabı.
Türk Şairleri kitabı.

Hariciye Umur-ı Şehbenderî Kaleminden Hasan Fehmi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in Son Asır Türk Şairleri kitabının birinci cildine göre Defter-i Hakanî Muhasebe Kaleminde çalıştığı dönemde “hür fikirli olmak” suçu ile 1876 senesinin “Ağustosunda töhmet-i siyasiye ile tevkif ve Taşkışla’da mün’akid Divan-ı Harb’ce müebbeden kâlebendliğe ve Fizan’a nefye mahkûm edildi. Sair mahkûmîn ile beraber Trabulus- ı Garb’a teb’id ve dokuz ay habsolunduktan sonra yine onlarla beraber af edildi.” Onunla Ali Fahri Ağababa, Kuruçeşmeli Fazıl Ahmet, Şehzadebaşılı Arif Haydar, Giritli Erkân-ı Harbiye mülâzimlerinden Kazanlı Yusuf Akçura, Harbiye birinci sınıfından Ankaralı Mahir Sait gibi sonraki yılların siyasetine damga vuracak kişiler de sürgün edilmiştir.

Fizan sürgününün dönüşü

  • Hasan Fehmi Bey, Fizan’da sürgün iken dönemin muhaliflerinin yardımı ile Ağustos 1315/Ağustos-Eylül 1899 tarihinde Mısır’a kaçmıştır.
Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi.
Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi.

Mısır Fevkalade Komiseri Ahmet Muhtar Paşa’nın yol göstermesi üzerine 25 Nisan 1316/8 Mayıs 1900 tarihinde de Mısır’dan Viyana’ya kaçmıştır. Viyana’daki kaçak günlerini iyi değerlendiren Hasan Fehmi Bey burada hukuk ve iktisat tahsili görmüştür. Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nin birinci cildindeki maddede nakledildiğine göre Ahmet Muhtar Paşa’nın isteğiyle Mısır’a dönünce onun özel kâtipliğine getirilmiştir. Daha sonra da sırasıyla Mart 1322/Mart-Nisan 1906 tarihinde Mısır Komiserliği Tahrîrât-ı Ecnebiyye Kitâbetine, Mayıs 1325/ Mayıs-Haziran 1909 tarihinde Komiserlik Başkitâbetine tayin edilmiştir. 1328/1912-13 yılında bilinmeyen bir sebepten dolayı memurluktan çıkarılmıştır. Haziran 1329/ Haziran-Temmuz 1913 tarihinde Tebriz Baş-Şehbenderliğine aynı yılın Ağustos ayında Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyetine tayin edilmiştir.

Edebî şahsiyeti ve eserleri

Hacle-i Ebkâr.
Hacle-i Ebkâr.

Hasan Fehmi Bey’in divan şiiri geleneğini sürdürdüğü şiirlerinde karamsarlık ön plandadır. Ahmet Yesevî Üniversitesinin online olarak yayınladığı Türk Edebiyatında İsimler Sözlüğü’ne göre onun şiirlerinde ömürden şikâyet, “mihnet, âlâm, melâl, zalâm-ı leyâl” gibi ifadelerle bir araya gelerek hüznün, ölüm arzusunun nesnel karşılıkları olmuştur. Fehmi’nin bu tarz şiirleri Hacle-i Ebkâr (1331) adıyla bir araya getirilip neşredilmiştir. Yayınlanan eserleri şunlardır:

Çar: Kahire’de basılmış, İngilizceden tercümedir.

Devlet-i Âliyye’nin Za’f ve Kuvveti: Kahire’de basılmış, Almancadan tercümedir.

Dehâ Nedir?: Kahire’de basılmış, İtalyancadan tercümedir.

Hacle-i Ebkâr: Şiirlerinin toplandığı eserdir. 1331/1915- 16’de İstanbul’da yayımlanmıştır.

Hasan Fehmi Bey’in bunlar dışında çeşitli dergilerde yayımlanmış şiir ve makaleleri de bulunmaktadır. İsmail Alper Kumsar’ın Ötüken Neşriyat’ın yayınladığı Kaybedenlerin Tarihi, Türk Edebiyatında Malûmât Hareketi kitabına göre Mektep dergisinde Cenap Şahabettin, Menemenlizade Tahir, Hüseyin Suat, Halil Edip, Tevfik Fikret, Siret, Ahmet Kemal, Zaimzade Hasan Fehmi, İsmail Safa şiirleriyle dergide yer almıştır. Malumat’ta da “Montesquieu ve Âsârı”, “Mektep’te Menşa-i Efkâr Nazariyesinden bir Nebza”, “Vicdan”, “Hakikat”, “Evsaf-ı Ruhiyeden Bir Nebze” gibi nesirleri de neşrolunmuştur.

  • 2023 yılında yapılan bir müzayedede Hasan Fehmi’nin Hacle-i Ebkâr adlı eseri Osmanlı siyaset ve devlet adamı “Reşad Hikmet Beyefendi’ye (1876-1920), takdime-i hürmet. 9 Mart (?) 1331” ibaresi ile imzalanmış bir nüshası satışa sunulmuştur.

Dilbaz bir şair

İbnülemin Mahmut Kemal İnal’in Son Asır Türk Şairleri kitabının birinci cildinde yer alan bilgilere göre divan şairi ve mütercim Zaimzade Hasan Fehmi Bey kendi resmî hâl tercümesinde konuşma ve yazma seviyesinde iyi derecede Arapça, Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca ve Rusça bildiğini söylemiştir. Bunun yansıması olarak başta Lamartine, Victor Hugo olmak üzere belli başlı Batılı yazarlardan tercüme şiir ve nesirleri Mektep ve Malumat dergilerinde yayınlanmıştır. Murat Yüksel’in 1993’te yayınlanan Geçmişten Günümüze Trabzon Şairleri kitabının ilk cildine göre Hacle-i Ebkâr’ın kapağında Elem ve Sitem isimli şiir mecmuasıyla Alman şairi Goethe’nin Egmont adlı dramının tercümesinin yayımlanacağı bilgisi bulunmaktadır. Ancak kaynaklarda söz konusu eserlerin tamamlandığına ya da yayımlandığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Eser ya tamamlanıp kayboldu ya da tamamlanmasına şairin ömrünün vefa etmemiştir.

Akıl hastanesinde

  • Hasan Fehmi, yaşadığı sürgün, ardına maddi ve manevi müzayakalardan dolayı ömrünün sonlarına doğru hâl ve hareketini kontrol edemeyen, zamana ve zemine uymayan hareketler yapar olmuştur.

Bir gün makamında yüksek sesle şarkı söylerken akıl sağlığını yitirdiği anlaşılarak hastaneye götürülmüştür. Zaimzade Hasan Fehmi akıl sağlığının yerinde olduğu günlerde kaleme aldığı bir manzumesindeki: “Zevk ile rahat ile geçmedi hiçbir anına / Ölmedim kurtulayım ben ne garib insanım.” mısralarıyla bahtsız talihine isyan etmiştir. Otuz dokuz yıllık kısacık bir ömrün nerdeyse tamamı büyük sıkıntılarla geçen Hasan Fehmi dünyadan kâm alamamıştır. Yine Son Asır Türk Şairleri’ne göre “otuz dokuz senelik hayatının kısm-ı âzamı mihnetle geçdi. Mübtela olduğu bir da-i deva nâ-pezirin neticesi olarak ihtilâl-i şuur ile kendinden geçdi. Genç denilecek bir sinde göçtü.” Milli Folklor dergisinin Nisan 2023 tarihli 137. sayısındaki Emine Tuğcu’nun Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Delilik: Son Asır Türk Şairleri başlıklı yazısına göre Osmanlı’nın son döneminde toplumu olumsuz etkileyen siyasal çalkantılı süreç Zaimzade Hasan Fehmi şairlerin de psikolojisini derinden sarsmıştır. Hangi hastanede tedavi gördüğünü tespit edemediğimiz şair yaşadığı travmalar sonucunda akıl sağlığını yitirmiştir. Emine Tuğcu’ya göre Ocak 1916’da kısa süreli tedavi gören: “Hasan Fehmi Bey siyasi sebeplerden ötürü tutuklanarak ve Divan-ı Harp tarafından müebbetten kalebentliğe ve Fizan’a sürgün edildikten dokuz ay sonra affedilmiş ancak döndüğünde eski yaşantısına devam edememiştir. Akıl sağlığını yitirerek hastaneye götürülmüş ancak kısa bir süre sonra burada hayatını kaybetmiştir. Hasan Fehmi’nin delirdiği memurluk yaptığı yerde yüksek sesle şarkı söylemesiyle anlaşılmış, bu davranışından sonra hastaneye götürülen şair hastanede on beş gün kaldıktan sonra burada vefat etmiştir.”

Vefatı

1916 yılının ilk ayında akıl ve ruh sağlığı bozulduğu için hastaneye götürülen Hasan Fehmi Bey buradaki kısa süreli tedavi süreci ardından 4 Rebiülâhir 1334 / 9 Şubat 1916’da vefat edince Fatih Türbesi haziresine defnedilmiştir.

Onun ifadesiyle diyelim: “Çalışır birçok ömr-i muztarla Bitecekdir o bir hazin tarla”