ABD’nin New York eyaleti, 1906 yılında çoğunluğunu İtalyanlar, Yahudiler ve İrlandalıların oluşturduğu 900 bin kişinin göçüne sahne olmuştu. Bu göçmenler arasında, on yıllar sonra adı “suçlu yaratan deha” olarak anılacak Lucky (Şanslı) Luciano namıyla da bilinen Charles Luciano isimli 9 yaşında bir çocuk da bulunuyordu. New York’a yasadışı şekilde göç eden Sicilyalı bir ailenin oğlu olan Charles Luciano, ailesinin “Amerikan rüyası”nı gerçeğe dönüştürmek üzere daha iyi bir hayat umuduyla geldiği bu yerde, kısa zamanda çetin hayat şartlarıyla karşı karşıya kalacaktı.
Yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı, her biri oldukça tehlikeli, yağmacı ve ölümcül binlerce çetenin bulunduğu ve işsizliğin tavan yaptığı New York’ta Luciano’nun ailesi de umduğunu bulamamıştı. Ailesinin maddi sıkıntıları nedeniyle 1912’de okulu bırakmak zorunda kalan Luciano’nun bir çete üyesi olarak suça bulaşmasını beraberinde getirecek bu olay, “ABD tarihinin en güçlü ve organize suç birliği”ni kurarak “Amerikan mafyasının ana mimarı” olacak ismin sokakla buluşmasıydı aynı zamanda.
Sokaklarda, her göçmenin kendi milletinden insanlarla bağını güçlendirmesi ve onlarla iş birliğine gitmesine karşın Luciano’nun tercihi farklı olacaktı. Ünlü gangster, ileride yaratacağı ve 20. yüzyıl ABD tarihinde derin izler bırakacak suç organizasyonunu birlikte inşa edeceği ana aktörler arasında yer alan iki Yahudi genç Meyer Lansky ve Benjamin ‘Bugsy’ Siegel ile bir araya gelerek, “Düşük Doğu Yakası Çetesi”ni kuracaktı. Lansky ve Bugsy Siegel da Luciano gibi kendilerini ispatlamaya çalışan, hırslı, para ve güç edinme arzusu taşıyan, gözü kara, zeki ve işlerini iyi yapan isimlerdi. Lansky, olağanüstü matematik yeteneği, para yönetimi ve sorun çözme konusundaki becerileriyle, Bugsy Siegel ise cazibesi ve acımasızlığıyla dikkat çekmekteydi.
Bu üç isim, kısa zaman içinde bir rastlantı sonucu karşılaştıkları Sicilya kökenli vahşi gangster Joe Masseria’ye çalışan 20 yaşındaki Frank Costello’ya kendilerini ispat edecekler ve Masseria için çalışmaya başlayacaklardı. Bu rastlantı aynı zamanda ileride çekilecekGodfather (Baba) film serisinin esin kaynağı olan Costello’yu da bu üçlünün ayrılmaz bir parçası kılacaktı. Ekibin “en nazik, tüm bağlantılara sahip ve sistemle oynamayı bilen” üyesi olarak anılacak Costello, bu özellikleri nedeniyle ilerleyen yıllarda “Yeraltının Başbakanı” olarak da isimlendirilecekti. Ekibin çekirdek kadrosunu tamamlayacak 5. üyesi ise Luciano’ya Castello tarafından tanıtılan, ithalat ve ihracat işleriyle uğraşan, dizginlenemez hırsı, acımasızlığı ve infazcılığıyla bilinen, düşük kademeli gansgter Vito Genovese olacaktı.
Lucky Luciano liderliğindeki bu beşliyi New York sokaklarının düşük kademeli gangsterliğinden, ülkenin en güçlü gangsterlerine dönüştürecek, ülkedeki tüm suç çetelerini bir organizasyon çatısı altında toplayarak suçu şirketleştirmeye götürecek “başarı” hikâyeleri bu birliktelikle sağlanacaktı. Luciano önderliğinde modern Amerikan mafyasının kuruluşunu sağlayacak ekibin son derece sıra dışı ve gerilimli hikâyesi, ABD’li yayın kuruluşu AMC’nin yapımcılığını üstlendiği 8 bölümlük bir mini dizi yoluyla ekranlara taşındı. Son yılların suç, polisiye ve psikolojik gerilim türlerinin en iyi örneklerinden biri olarak öne çıkan ve The Making of the MOB: New York ismiyle yayınlanan dizi, geniş arşiv taramasına dayanan ve titizlikle hazırlanan senaryosu ve kurgusunun yanı sıra, canlandırılan karakterlere benzerlikleriyle dikkat çeken geniş oyuncu kadrosu ile de dikkat çekiyor. Yönetmenliğini John Ealer’ın üstlendiği The Making of the MOB: New York’un senaryo kadrosu ise alanında uzman 14 farklı isimden oluşuyor.
Mafya üzerinden ABD Yakın Tarih Okuması
The Making of the MOB: New York , tercih edilen mekânlar, giysiler, çekimler ve kullanılan gerçek arşiv görüntüleriyle 1930’lu ve 40’lı yılların ekonomik, politik ve sosyolojik atmosferini son derece başarılı yansıtıyor. Dizide yer yer mafya konusunda önde gelen uzmanların ve söz konusu beşlinin yakın akrabalarının aktardığı detaylı bilgiler ve çözümlemeler geçen yüzyıl ABD’sine dair çarpıcı bir yakın tarih okuması da sunuyor. Özellikle 1929 Ekonomik Buhranı, 2. Dünya Savaşı ve ABD’de gerçekleşen çeşitli yasaklamalar karşısında yaşanan mafya-hükûmet çatışmaları kadar yine ulusal çıkarlar adına gerçekleştirdikleri olağanüstü şaşırtıcı ittifaklar ve ülkede yaşanan kurumsal yozlaşmaya değinen olayları ele alması bakımında önemli bir yakın tarih okuması sunuyor.
Kendisini aynı zamanda Amerikan kapitalizminin bir parçası olarak gören suç organizasyonunun, kapitalizme ettiği gizli hizmetin izleri de yine dizide belirgin olarak gözleniyor.
Fakat dizide asıl temayı Lucky Luciano’nun suçu şirketleştirerek kurumsallaştıran ve mafyayı yalnızca kanun dışı işlerden para kazanan bir yapı olmaktan çıkartarak, yaklaşık 2 milyar dolara hükmeden bir ekonomik güce dönüştürecek deha boyutundaki girişimci zekâsıyla ABD toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşantısında bıraktığı derin izler oluşturuyor.
Her şeyi değiştiren gelişme
1931 yılının Eylül’ünde Chicago’da gerçekleşen bir toplantıda ülkenin en önde gelen suç baronlarını “yakında her şeyi değiştireceğini düşündüğü bir gündemle” bir araya getirmesi ve teklif ettiği önerilerin kabul görmesi sonucunda ortaya çıkardığı kurumsal yapı, her ne kadar bir suçlu olsa da, Luciano’nun liderliği, dehası ve girişimciliğini Warren Buffett, Steve Jobs gibi isimlere “eş değer”sayılacak kadar önemli kılıyor. Zira, ABD hükûmetinin de yardım istemek amacıyla sık sık kapısını çalmak zorunda kalacağı, hükûmetin 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler’in saldırganlığına karşı kıyılarının güvenliğini emanet edecek kadar ihtiyaç duyduğu, Birleşmiş Milletler Donanması’nın ise lehlerine lobi yaparak ABD hükûmetini baskı altına almasını doğuracak kadar güçlü ve etkili bir organizasyon kurması, Lucky Luciano’nun önemini ortaya koyan somut örnekler olarak dikkat çekiyor.
Lucky Luciano ve çekirdek ekibinin “tamamen suç dolu, tamamen ahlaksızca, tamamen korkunç fakat tamamen dâhiyane” olarak özetlenen hikâyesinin oldukça yüksek gerilim dozuyla işlendiği The Making of the MOB: New York, aynı zamanda “Mafya(lar) insanları neden cezbeder?” sorusuna da cevap aradığı gibi, şeytanın gör dediğini gören, dünya tarihinin en güçlü suç baronlarının hayatları yoluyla insanın karanlık yönlerine ışık tutmayı ihmal etmeyen iyi bir psikolojik gerilim örneği...